Tufan Türenç: Ha Erbakan, ha Erdoğan






Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

PAZARTESİ akşamı CNN Türk'te yayınlanan Yavuz Baydar'ın Soru-Cevap programı, FP'nin yenilikçi kanadının gelenekçilerden bir milim bile ilerde olmadığını gösterdi.

Programın konuğu o kesimin en ılımlı politikacısı Abdullah Gül'dü.

Ben yenilikçi kanadın, dünya görüşü olarak dini kurallara koyu bir bağlılık içinde olduğunu biliyorum.

Ama bazı kesimler Recep Tayyip ve arkadaşlarına umutla bakıyorlar.

Erbakan'ın yaklaşık 40 yıl önce başlattığı Milli Görüş hareketi içinde yoğrulmuş, o felsefe ile yetiştirilmiş bu insanların geçmişten ders aldıklarını, bu nedenle de çağdaş düşünceleri benimseyebileceklerini düşünüyorlar.

Sanırım Abdullah Gül'ü dinleyenler hayal kırıklığına uğradılar.

Gül, bütün konuşma hünerine rağmen gerçek düşüncelerini gizleyemedi. Belki de gizlemek gereğini duymadı.

Abdullah Bey Milli Görüş'e yürekten bağlı olduklarını hemen her cümlesinde vurguladı.

Din ile devlet işlerini ayıran laisizm konusunda gelenekçilerden farklı bir düşünce yapısı içinde olmadıklarını ortaya koydu.

Şuna sevindim; Baydar'ın programı benim sürekli yazdığım ve iyi niyetli bir aymazlığın içinde bocalayan insanlarımıza anlatmaya çabaladığım gerçekleri gözler önüne serdi.

Hangi badirelerden geçerlerse geçsinler, dogmalara saplanıp kalmış insanların dünya görüşleri değişmiyor.

* * *

Örneğin Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları faiz konusunda hálá 1400 yıl önceki kurallara bağlılar.

Nitekim Abdullah Gül, ‘‘Faiz bizim inancımıza göre haramdır. Ben şahsen faiz almam. Ama günümüz finans dünyasının öngördüğü modern bankacılık sistemini kabul ediyoruz’’ dedi.

Sonra da Avrupa'da bazı bankaların uyguladıkları faizsiz kazanç sisteminin (!) Türkiye'de de uygulanması gerektiğini söyledi.

Bu kadar büyük çelişkiler içinde olan insanların ülke yönetimine geldikleri takdirde ekonomiyi nasıl yönetecekleri konusunda kafalarımızda soru işaretleri belirdi.

Çağdaş eğitim konusundaki görüşleri de benzer çelişkiler içeriyordu.

Bir yanda Kuran kursları, imam hatip okulları yani dini ağırlıklı eğitim, bir yanda çağdaş eğitim sistemi.

Her ikisine de izin vererek nasıl bir eğitim sistemi kuracaklar, bunu anlayamadım.

Çağımızın gerçeklerine ters olan bu dünya görüşü geliyor, ‘‘siyasi İslam’’ idealine saplanıp kalıyor.

Çünkü Recep Tayyip ve arkadaşlarının ‘‘Siyasi İslam mı, laik demokratik cumhuriyet mi?’’ konusundaki düşünceleri bulanık.

* * *

Burada akla şu soru geliyor: Yenilikçilerin gelenekçilerden farkı ne?

Aynı inanç ve düşüncelere sahipler.

Türkiye'nin çağdaşlaşması konusunda hálá aynı çizgideler.

Varmak istedikleri hedefler arasında en ufak bir ayrılık yok.

Öyleyse geriye bir tek fark kalıyor:

- Erbakan ve çevresi yaşlandı. Çok hata yaptılar. Parti ve hareket bu yüzden büyük güç yitirdi. Bayrağı artık bize teslim etsinler. Harekete eski ivmeyi ancak biz kazandırabiliriz.

Recep Tayyip ve arkadaşları kuracakları yeni parti ile Milli Görüş'ü yeniden halkın umudu haline getirebileceklerine inanıyorlar.

Merkez sağdaki seçmenin oyunu alabileceklerini düşünüyorlar.

İşin özü bu.

O nedenle Fazilet kapansa da, kapanmasa da bu bölünme gerçekleşecek.

Aslında Türkiye için değişen fazla bir şey de olmayacak:

Ha Erbakan... Ha Erdoğan...

Yazarın Tüm Yazıları