Trabzon Valisi ne iş yapar?

TRABZON’da Katolik Kilisesi papazının alçakça bir saldırıyla öldürülmesinin ardından Trabzon Valisi şöyle bir açıklama yaptı: "Öldürülen papaz, misyonerlik faaliyetleri yüzünden tehdit ediliyordu!"

Bir kamu yöneticisi için yetersizliğin ve beceriksizliğin bundan daha açık itirafı olabilir mi?

Dünya karikatür krizi yüzünden ayağa kalkmış, elçilikler yakılmış, olaydan istifade etmek isteyen provokatörler etrafta cirit atıyor, kentinizde bir papazın tehdit edildiğini biliyorsunuz ve sadece belli günlerde, belirli saatlerde açık olan bir kilisenin kapısına bir polis ekibi göndermek aklınıza bile gelmiyor!

Üstelik bu tür olaylar Trabzon’da ilk kez de olmuyor. Protestanlar dövülmüş, bildiri dağıtanlar linç edilmek istenmiş, beli silahlı eşkıyalar hava kararınca kenti teslim alıyor ve siz vilayet makamında çubuğunuzu tüttürüp oturmaya devam ediyorsunuz!

İçişleri Bakanı ve hükümet bu beceriksizliğin bedelinin bütün bir ülke ve misafirperverliğiyle övünen bir ulus tarafından ödendiğinin farkında mı acaba?

Trabzon Valisi ve Emniyet Müdürü vakit geçirilmeden görevlerinden alınmalı, o koltuklara o görevi hakkıyla yapabilecek olanlar atanmalıdır.

Bir ilanda iki ayıp!

’AİLEDEN Sorumlu’ Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, "Türkiye’nin Sosyal Sorumluluğu-Gökkuşağı Projesi" isimli bir kampanya başlattı.

Kampanyanın duyuruları, kampanyaya gönüllü olarak destek veren Hürriyet ve Milliyet ile Kanal D’de yayımlanıyor.

Televizyondaki duyuru filmini görmedim; ama ilanlardan bir tanesi dünkü Hürriyet’te yayımlandı.

"Güven dolu yarınlara" başlıklı ilanda "pembeler içindeki" Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun çocuklarla çekilmiş bir fotoğrafı var.

Bu tür sosyal sorumluluk kampanyalarının, ülkemizin çözüm bekleyen toplumsal sorunlarına halkın dikkatini çekmek, elinden bir şeyler gelebilenlerin bu çözümlere katkıda bulunmalarını sağlamak açısından çok yararlı olduğuna inanıyorum.

Ancak kampanyanın duyurularında izlenen yönteme itirazım var.

İlan metninde şöyle yazılı: "Gökkuşağı kampanyası; özürlülerimizin geleceği için mesleki rehabilitasyon, eğitim ve bağımsız yaşam merkezleri kurmayı amaçlar."

Bir kere, işin adını doğru koymak gerek. O vatandaşlarımız kendilerine "özürlü" değil, "engelli" denmesini istiyor. Bu isteğe saygı göstermek de o kadar zor olmamalı. (Başbakanlığın engellilerin sorunlarıyla ilgili kuruluşunun bunca yıldır "Özürlüler İdaresi Başkanlığı" adını taşıyor olması da ayrı bir ayıp!)

İkincisi, ilanda Bakan Nimet Çubukçu’nun fotoğrafının ne işi olduğu. Sosyal yardım amaçlı kampanyalardan kişisel-siyasal reklam için yararlanmak, her şeyden önce hedeflenen kutsal amaca zarar verir diye düşünüyorum.

Ağızlarına biber mi sürsek?

CUMARTESİ günü Hürriyet’te Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın "ulan" gibi kelimelerle süslediği "hitabet harikası" konuşmasını okuduğumda "pes doğrusu" demiştim.

"Pes etmek için" acele davranmışım.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü Hürriyet’te yayımlanan şu sözlerini okuyalım tekrar: "Bizde yüzde 30 meslek lisesi, yüzde 3’ü imam hatip. Büyütüyorlar ya hani. Sanki hepsi imam hatip anasını satayım."

Ülkede başbakanlığa yükselmiş, cumhurbaşkanı olma hayalleri kuran ve Maliye Bakanlığı makamını işgal eden iki siyasetçinin sözlerindeki seviyeye bakınca çocukların terbiyelerinin nasıl korunabileceğini düşündüm.

Acaba bu tür haberlerin üzerine "çocuklarda kalıcı terbiye bozukluklarına neden olabilir" gibi bir uyarı mı koymalı?

Yoksa, "Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın" bütçesine biber alımı için özel ödenek mi tahsis edilse? Ağzı bozuk siyasetçilerin dillerine sürüp onları terbiye etmek için.
Yazarın Tüm Yazıları