Teke Tek

Haberin Devamı

Yalan bahaneler

Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi kabul etmek için öne sürdüğü şartlar, bir ikisi dışında, aslında son derece anlamsız bahaneler.

Komşularınızla iyi ilişkiler kurun diyor bir gerekçe. Dünyanın terörist devlet olarak nitelediği 6 ülkeden 3'ü Türkiye'nin komşusu. Bir diğer komşusu da teröre destek veriyor ama şimdilik listede değil. Bu ülkelerden ikisinin yalnızca bizle değil, dünyanın diğer ülkeleriyle de arası kötü. Hadi gelin çıkın işin içinden.

Yunanistan ile istikrarlı ilişkiler kurun diyorlar. Ben Türkiye'de programına Yunanistan'a düşmanlık maddeleri koymayı seçim kazanma unsuru haline getiren bir parti bilmiyorum ama Yunanistan'da bütün partiler bunu yapıyor. Biz Yunanlılar'dan Türkiye'ye girişte pasaport bile sormuyoruz, onlar vize uyguluyor. İlişkileri bozan kim karar verin.

Azınlıklara saygı göstermemizi istemişler. Acaba dünyada bir başka ülke var mı ki, azınlıklara Türkiye kadar saygı göstersin. Kıbrıs sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler önerilerine destek verin demiş Avrupa'nın geri zekâlıları. New York'ta BM gözetiminde görüşmeler sürer ve olumlu noktalara ulaşılırken, Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB üyeliğini ortaya atıp, görüşmelerde BM'nin önünü tıkayan kendileri değil mi?

İnsan haklarını uygulamamızı istiyorlar. Bu konuda sicilimiz çok temiz değil. Kabul ediyoruz. Ama bu Avrupa'nın kullanabileceği bir koz mu? Terör mahkûmlarını hapishanelerde öldüren, terör sanıklarını yollarda vuran, İRA'ya karşı her türlü kanunsuzluğu uygulayanlar kendileri değil mi? Almanya'nın, Fransa'nın ve İngiltere'nin bu konudaki suç hanesi bizden daha mı az kabarık?

Dediğimiz gibi bunlar sudan bahaneler.

Dillerinin altında başka bir bakla olmalı ama ortaya çıkaramıyor olmalılar...

Gerçek nedenler ne olabilir?

Türkiye'nin AB'ye girip giremeyeceği konusunu düşünürken, ülkemizin gerçeklerini şöyle bir gözden geçirmek de gerekiyor.

Türkiye'de Avrupalılar'dan daha çağdaş, daha Batılı bir kesim var. Türkiye'nin üretim potansiyeline baktığımız zaman da, bugün AB'ye adaylığı kesinleşmiş pek çok ülkenin önündeyiz.

Ülkemizin bir bölümü, bu ülkelerin on yıl sonra ulaşabileceği noktanın da ötesinde bir gelişmişlik içinde.

Amma!

Türkiye kendi içinde üç değişik ülkeyi barındırıyor.

Birincisi yukarıda sözünü ettiğimiz, Batı'dan daha Batılı Türkiye.

İkincisi Anadolu'da yollara dökülünce göreceğimiz Türkiye... Yüzlerce yıldır pek az değişen şartlar altında yaşayan insanların Türkiyesi. Teknolojiden uzak, modern yaşamın en küçük nimetlerinden habersiz insanların Türkiyesi. Daha ekonomik bir anlatımla, bir bölgesinde 10 bin dolarlık milli gelire, hemen yanı başında 400 dolarlık bir mille gelire sahip insanların Türkiyesi. Homojenlikten uzak, yaşam koşullarında ve gelir dağılımında adaletsiz bir Türkiye.

Sonuncusu ve belki de düzeltilmesi en fazla zaman alacak olanı.

Ülke yaşayanları arasındaki dehşetli kültür farkı. Üstelik bu kültür farkı bölgesel olmaktan çok uzak.

Aynı apartmanın değişik katlarında yaşayanlar arasında uçuruma varan farklar.

Kendi içinde bu farklılıkları hazmedemeyen bir ülkenin, AB'den bunu hazmetmesini beklemek biraz haksızlık gibi geliyor bana.

Bugün aday olan ülkeler, Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti bu konularda bizden çok öndeler.

AB de ‘‘Ekonomik farklılıkları biz kapatırız. Ama sosyal farklılıklar bizi aşıyor’’ diye düşünüyor olabilir...

Ve tabii hukuksuzluk

AB için önümüzdeki en büyük engelin hukuksuzluk olduğunu söylüyor bir dostum.

Haklı da...

Avrupa'da, hukuk sistemi Türkiye kadar çökmüş bir başka ülke göstersenize bana.

Türkiye ile AB arasındaki en büyük fark hukuk alanında.

Adaletin güven vermekten bu kadar uzak olduğu, vatandaşları arasında bu kadar ayrım yaptığı, hukukun yerini mafyanın aldığı bir başka Avrupa ülkesi var mı acaba?

Yok elbet...

Refah yükselir, AB kapısı kapanır

Türkiye'de radikal partilerin yükselmesiyle, AB kapılarının kapanmasını birbirine bağlamak son derece yanlış.

İkisinin de nedeni aynı.

Bu köşede yazdığımız her şey, Avrupa kapısının kapanmasının da, radikalizmin yükselmesinin de ortak nedeni.

Sosyal adalet, ekonomik adalet ve hukukta adalet olmadıkça, birinden uzaklaşıp öbürüne yaklaşacağız.

Kimse engel olamaz...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Uluslararası ilişkilere ramintak gözle bakmadığımız zaman...

Yazarın Tüm Yazıları