Suriye ve bir rapor

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Rapor, ‘‘İsrail-Suriye barış görüşmelerinin geleceği’’ başlığını taşıyor. ABD eski Dışişleri Bakanı James Baker'ın adını verdiği Baker Enstitüsü tarafından hazırlanan raporun yayın tarihi ise 23 Eylül 1998.

On gün önce acıklanan rapor çok geniş katılımlı bir çalışma sonucunda hazırlanmış.

Öne çıkan isimlere bakıldığında rapordaki fikirlerin yeni bir siyasi oluşumun temeli olduğu hemen anlaşılıyor.

Bakın kimler katılmıştı tartışmalara:

ABD Dışişleri Bakanı Madleine Albright'ın Yakın Doğu işlerinden sorumlu Yardımcısı Martin İndyk;

Şam ve Tel Aviv Büyükelçiliği görevlerinde bulunmuş olan ABD'li emekli Büyükelçi Edward Dereciyan;

Suriye'nin Washington Büyükelçisi Walid Al-Muallim;

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun dış politika danışmanı Uzi Arada.

Dünyanın önde gelen Ortadoğu enstitülerinden akademisyenlere de rastlanıyordu imzalar arasında.

Raporda, şu sıralarda yeniden canlanan İsrail-Filistin görüşmelerine değiniliyor ve bunların başarıya ulaşması için Suriye-İsrail sürecinin de yeniden başlaması gerektiği vurgulanıyor.

Buna gerekçe olarak da şöyle deniyor:

‘‘ Sorunların çözümsüz bırakılması zaman geçtikçe bölge barışı ve güvenliği için tehdit oluşturacaktır. İki ülke arasında yanlış hesaplamalar artabilir ve polarizasyon derinleşebilir, bu da Lübnan, İsrail ve Suriye arasında çatışma riskini arttırır.’’

Bu çatışma riski nelere yol açabilir?

Raporda bunlara da değiniliyor ve eğer İsrail-Suriye arasında barış süreci başlamazsa ‘‘Suriye İsrail hegemonyasına karşı en ucuz yol olarak gördüğü kitle imha silahlarını geliştirir. Rusya'dan silah alımını arttırır.’’ deniyor.

* * *

İSRAİL-Suriye anlaşmasını hızlandırmanın önemli bir nedeni de Hafız Esat'ın durumundan kaynaklanıyor.

Raporda nedenler şöyle sıralanıyor:

1. Esat'tan sonraki dönemde hiçbir lider İsrail ile anlaşma yapacak kadar güce sahip olamayacak.

2. Yeni gelen liderlik, kendi pozisyonunu güçlendirmek için İsrail ile düşmanlığı tırmandırma politikalarını tercih edebilir. O yüzden Suriye'de liderlik değişmeden önce İsrail-Suriye anlaşmasının yakın bir gelecekte sağlanması çok önemlidir.

Rapor şöyle sonuçlanıyor:

‘‘Son tahlilde, İsrail, Suriye ve ABD liderlerinin siyasi kararlılıkları nihai çözümü belirleyici faktör olacaktır.’’

* * *

EĞER geç kalınırsa ne olur?

1. İsrail-Türkiye ve Ürdün ittifakına karşı Ortadoğu'da Suriye-İran ve Irak ekseni gelişir.

2. Avrupa'nın müdahalesi artar ve ABD'nin Ortadoğu barış sürecindeki etkisi azalır.

Raporda böyle deniyor. İşin en önemli yanı ise rapora göre, ABD lideri Bill Clinton'a düşüyor.

Başkan'ın ve Dışişleri Bakanı'nın Bush'un yapmış olduğu gibi hem Hafız Esat hem de Netanyahu ile doğrudan temasa geçmesi ve ikisini de rahatlatması gerekiyor.

İşte burada Türkler için temkin gerekiyor.

Bu yaklaşım, 96'daki yumuşama sürecinde yaşadığımız gibi gerek terörizm gerek su konusunda Türkiye'nin sırtından Esat'a rahatlatıcı mesajlar vermek ya da Türkiye'nin sıkıntılarını kaale almamak anlamına geliyor.

Türkiye'nin sabrının taşması ne yazık ki Kuzey Irak'ta yeniden yapılanma anlaşmalarının imzalandığı, Arafat ile Netanyahu'nun Beyaz Saray'da barış için sıkıştırıldığı bu günlere tesadüf ediyor.

İsyan, bütün Türkiye'nin. Halk, bu isyanın arkasında taktik amacıyla durmuyor. Samimiyetle destekliyor.

Ama bu tırmanışın, başka hesaplara hiçbir biçimde hizmet etmemesi gerekiyor.

Dosta da düşmana da bunu net biçimde anlatmak öncelikli hale geliyor.



Yazarın Tüm Yazıları