Sosyal güvenlik sisteminin açıkları

1999 yılının sonunda ve 2000 yılı içinde sosyal güvenlik sistemine yönelik olarak küçümsenmeyecek düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemeler yapılırken yetersiz olacakları biliniyordu.

Bilindiği halde, sosyal güvenlik sisteminin sorunları bu yıl sanki her şey yolundaymış gibi gündemden düştü.

Halbuki, Türkiye'nin en önemli ekonomik sorunlarından biri hálá sosyal güvenlik sistemidir. Sistem birbirinden bağımsız üç ayrı kuruluş üzerine kurulmuştur. Zaman zaman Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve Bağ-Kur'da, yetersiz oldukları bilindikleri halde bazı düzenlemeler yapılsa da, Emekli Sandığı'nın bir çeşit dokunulmazlığı vardır.

Bir ülkede bir çeşit sosyal güvenlik sistemi vardır. Sisteme yapılan katkılarla orantılı olarak bir ülkede yaşayan herkes aynı kurallar içinde sosyal güvenlik sisteminden yararlanırlar. Türkiye'de ise durum farklıdır.

VERGİLER YETMEZ

Devlette çalışanlar Emekli Sandığı şemsiyesi altındadırlar. Sosyal güvenlik sisteminde Emniyet Sandığı'na bağlı olanlar diğerlerine göre daha avantajlıdırlar. Özel sektörde çalışanlar SSK'ya bağlı iken kendi işinde çalışanlar Bağ-Kur şemsiyesi altındadırlar. Bu üç kuruluşun ortak tek noktaları vardır: Hepsi finansal açıdan iflas etmiş durumdadır. Her yıl bütçeden bu kuruluşlara yardım yapılmaktadır.

Sosyal güvenlik kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlar artık vergi gelirlerine göre taşınamayacak bir noktaya gelmiştir. Sorun giderek de daha vahim hale gelmektedir.

1991 yılına kadar sosyal güvenlik kuruluşları bütçeden yardım almak zorunda değillerdi. Finansal açıdan sistemin sorunları 1991 yılında başladı. 1992 yılından itibaren sorunlar derinleşerek devam etti. 1995 yılında bütçeden sosyal güvenlik kuruluşlarına verilen yardım, toplam vergi gelirlerinin yüzde 10'una ulaştı. Bir başka açıdan, devletin sosyal güvenlik kuruluşlarına verdiği yardım, dış borçlarına ödediği faizleri geçti.

1999 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarına bütçeden yapılan yardım, toplam vergi gelirlerinin yüzde 18.5'ine ulaştı. Aynı yıl bu kuruluşların devletten aldığı yardım, devletin kendi dış borçlarına ödediği faizin üç katından fazlaydı.

2000 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan yardım, SSK'nın finansal durumundaki geçici düzelmeyle reel olarak azaldı. Ama, 2001 yılında bu kuruluşlar bütçe için sorun olmaya devam ettiler. Örneğin, 2001 yılı ekim ayı itibarıyla sosyal güvenlik kuruluşlarının bütçeye yükü 5.3 katrilyon oldu. Bu tutar, aynı dönemde ödenen dış borç faizlerinin iki katı, toplanan vergilerin ise yüzde 17'siydi. Geçen yılın aynı dönemine göre, bu kuruluşların bütçeden aldıkları pay reel olarak yüzde 20'ye yakın arttı.

TEK YAPI

Türkiye ekonomisi bu yükü kaldıramaz. Önümüzdeki dönemde Türkiye, sosyal güvenlik sistemini bir bütün olarak ele almak zorundadır.

Bu çerçevede, Maliye Bakanlığı karşı çıksa da, tüm sosyal güvenlik kuruluşları aynı çatı altında, aynı kurallar içinde ve finansal olarak kendilerine yetecek bir biçimde örgütlenmek zorundadırlar. Aksi takdirde, bugün devletin dış borçlara ödediği faizlerin üzerine çıkan sosyal güvenlik sübvansiyonları, yarın iç borç faizlerinin de üzerine çıkacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları