Son 10 yılın en büyük davasına dönüp bakan yok

Manken Aslı Baş’ın, işadamı Ahmet Bayer’in villasındaki ölümünün üzerinden neredeyse üç yıl geçti...

Haberin Devamı

Aslı Baş, 21 Temmuz 2010’da 6,5 metre yükseklikten atlayarak intihar etti ya da aşağıya itildi.
Hangisi olduğunu henüz bilmiyoruz.
Dava sürüyor.
Bu davayla ilgili medyaya yansıyan haberleri ve görüntüleri başından beri yakından takip ediyorum.
Bilirkişi heyeti, cansız bir mankenle tatbikat yapıp olayın cinayet olduğunu rapor etmişti.
Mahkeme, cuma günü yapılan ikinci duruşmada ODTÜ’den beş kişilik yeni bir bilirkişi heyetinin atanmasına karar verdi.
Heyet bu hafta otelde inceleme yapacak.
Bakıyorum da bizim medyada iki satır olarak geçmeye başladı bu davayla ilgili haberler.
Oysa yine bir ölümün yaşandığı Amanda Knox davası Avrupa ve Amerika basınında dört yıl boyunca o kadar çok yazıldı çizildi, üzerine o kadar çok haber yapıldı ki...
Aslı Baş’ın ölümü Amerika’da ya da Avrupa’da olsa davanın her aşaması grafiklerle, çizimlerle manşet olurdu basına.
Daha biz villada nasıl öldüğünü anlatan bir illüstrasyon çizim bile göremedik.
Sadece ajanslardan geçen dava haberleri var gazetelerde.
Oysa Münevver cinayetiyle birlikte son 10 yılın en büyük iki davasından biri bu...
Bu davada benim gibi on binlerce okurun merak ettiği o kadar çok şey var ki...

Haberin Devamı

Bitmeyen tartışma

“1401 kaçamağı” haberi, bir kez daha magazin-özel hayat tartışmasını başlattı.
Şeyda Coşkun ile Ergin Ataman’ın
Otelin 1401 numaralı odasına girip çıkarken güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerinin kullanılması özel hayatı ihlal midir?
Bitmeyen bir tartışmadır bu.
Dünyanın her yerinde magazin basını bu haberleri kullanır.
Dünyanın her yerinde de özel hayata müdahale tartışmaları başlar sonra.
Bir sonuca bağlanır mı?
Asla...
Çünkü gazetecilikte bu konuda tek bir doğru yoktur.
Kimi gazeteci önüne gelen böyle haberleri kullanmaz, kimi kullanır.
Ama mutlaka kullanan birileri çıkar.
Sonra da tartışma alevlenir.
Tartışılır, tartışılır, tartışılır sonra rafa kaldırılır konu.
Ta ki bir dahaki sansasyonel habere kadar...
Ünlüler ve magazin, hayatımızda var olduğu sürece bu tür haberlerin sonu gelmez, gelmeyecek de...
“Bu bir tacizdir” diyen Hıncal Uluç’un yazısında katıldığım tek şey; “Bundan sonra otellere nasıl güveneceğiz?” sözü oldu...

Haberin Devamı

125 milyon dolarlık yalı hangi oyuncunun çıktı?

Dünyanın en değerli satılık gayrimenkulü olarak Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün hemen altında bulunan Zeki Paşa Yalısı gösterildi.
Ünlü müzayede evi Sotheby’s, 125 milyon dolarla bu yalının dünyanın en kıymetli iki gayrimenkulünden biri olduğunu açıkladı.
Diğeri, New York’taki The Pierre Hotel’in tripleks penthous’u. Onun da fiyatı 125 milyon dolarmış.
Peki bu yalının mirasçılarından biri kim çıktı dersiniz? Oyuncu Rasim Öztekin!
Şaka yapmıyorum.
Bu haberle birlikte hafta sonu hemen böyle bir dedikodu yayıldı...
Rasim Öztekin’in 125 milyon dolarlık koskoca yalının mirasçısı olduğu kulaktan kulağa fısıldandı...
Vallahi bugüne kadar hiç de göstermiyordu!
Sonradan anlaşıldı, Rasim Öztekin’in adının ortaya atılmasının bir nedeni varmış.
Meğer kendisi değil, teyzesi mirasçısıymış yalının.
Rasim Öztekin bu iddialar üzerine bir açıklama yaparak, “Yalının mirasçıları arasında teyzem var. Benim herhangi bir hakkım yok” demek zorunda kaldı.
125 milyon dolarlık yalı sahibi oyuncumuz olsa fena olmazdı be Rasim!

Yazarın Tüm Yazıları