Sinan’ın aşk meşk dönemleri

Size daha önce bahsetmedim değil mi? Oğlum evlenmiş. Evet evet, yuvadan bir arkadaşı ile evlenmişler. Evlenme töreni de anladığım kadarıyla el ele tutuşup, kendi çevrelerinde dönme hareketi ile gerçekleşmiş. Gelinimin adını, iznini almadığım için veremeyeceğim ama artık bir kızım da oldu!

Sanırım Sinan’ın artık aşk meşk dönemleri başladı. Karşılaştığı büyük ablalar arasından zayıf, uzun boylu ve uzun saçlılara ilgisi olduğunu uzun zaman önce fark etmiştim ama kendi yaşıtları arasında bu kadar ileri giden bir durum ilk defa oldu. Bir aralar bir kız daha vardı ama o artık Sinan’ın ‘dostu’ imiş. (Seninle arkadaş kalalım versiyonu!!!)

Kızımız bir keresinde hastalanmış, birkaç gün okula gitmemişti. Sinan bir sabah giyinirken, ‘Yaşasııınnn, bugün sevgilim gelecek’ diye bağırdı. Ben de gayet sakin, ‘İyileşti mi’ diye sordum. O gün kızın doğum günüydü ve tabii ki okulda azgınlık olacaktı. Neyse ki giyinme faslında ‘Bunu sever, bunu sevmez’ aşamasına gelmedik. Belki de erkek olmanın rahatlığından.

Efendim, bu hanım kızımız gerçekten sapsarı bukleli, masmavi gözlü, güzel, sempatik ve işveli. Dolayısı ile bir tek oğlumun değil, sınıftaki pek çok küçük adamın gözdesi. Ve bakın bu küçük adamlar neler yapıyor kızımızı tavlamak için! Benimki durup durup yanına gidip, burnuna kadar sokulup gözlerinin içine baka baka ‘Canım, iyi misin, bir şey ister misin?’ diyerek saçlarını okşuyormuş. Oğlumun en sıkı rakibi ise kızımızı hediyelere boğuyormuş. Evet, annesine zorla hediyeler aldırıyormuş. Hatta annesi normal olarak gidip toka gibi küçük ıvır zıvır aldığı zaman bağırıyormuş annesine: ‘Bunu ben ona veremem. Git pahalı, güzel hediye al’ diye...

TÜL PERDE GELİNLİK OLDU

Geçenlerde kızın annesi ile karşılaştım. Bana kocaman bir Barbie setinin hediye geldiğini söyledi küçük beyden. Tabii biraz mahcup olduğundan, diğer anneyi bıraktığı zor durumdan duyduğu rahatsızlığı falan anlattı. Ama küçük kızımız halinden ve kendisine gösterilen ilgiden son derece memnun. Haklı, yerinde ben olsam, ben de memnun olurdum.

Yuvanın sahibi Nur Hanım’la sohbetimizde bana ilginç örnekler anlattı. Mesela bir öğrencileri, annesinin çekmecesindeki parıltılı, şık eşarpları alıp yuvadaki kız arkadaşına getiriyormuş. Başka biri de damat gibi giyinmiş, evin bir odasından tül perdeyi indirip yuvaya getirerek, sevdiği kıza, ‘Sana gelinliğini getirdim’ demiş. Durum ilginç değil mi? Bizim onlara karşı uyguladığımız rüşvet yöntemini hemen benimsemiş ve uygulamaya koymuş görünüyor çocuklar. Kimisi okşayarak ama esasen hediyelerle, oyuncaklarla... Biz büyükler arasında hediye vermek, bir yerde ‘Bana hediye al’ demek oluyor. Çünkü birisine hediye verdiğinizde, verdiğiniz ölçüde onun da size hediye vermesi gerekiyor zamanı gelince. Sizinkinden daha aşağı bir şey geldiğinde burun kıvırabiliyor, daha iyi bir şey geldiğinde ise ‘Tüh’ diyerek eziklenebiliyoruz.

Ama çocuklarda böyle olduğunu sanmıyorum. Anneler doğum gününde çocuklarına hediye getiren diğer çocuklara onların doğum günlerinde hediye ayarlamak peşinde koşarken, çocuklar sadece amaçları doğrultusunda hediye verme peşinde. Kendi oyuncağını oyun amaçlı paylaşmaya bile yanaşmayan küçük veletler için bu önemli bir durum bence.

Neyse, artık araya yaz girdi, ayrılık faslı... Bakalım bu ayrılığı nasıl yaşayacak. Ve bundan sonraki aşkı kim olacak...

ANNEMİN KÖŞESİ

Annem pişirsin, ben yiyeyim


Şu anda Anthony Bourdain’in Mutfak Sırları adlı kitabını okuyorum. Hani basında ‘Sokakta yemek yemenizi engelleyecek’ detaylarla dolu olarak tanıtılan kitap. Bir aşçının başından geçenler. Kitapta, lokantalarda dönenlerden çok daha özel ve önemli bilgiler, mutfak sırları ve detaylar var. İşin ruhunu taşıyan bir insanın hissettikleri var. Ve tabii bol bol da Fransızca yemek terimi, adı var.

Bu dünyaya bir daha gelirsem yemek okuyan insanlardan olacağım. Yemek, meslek edinmek istediğim değil ama bilgi sahibi olmak istediğim bir alan. Ne var ki kitabı okuyup annemi gördükten sonra bu ruhun benim değil, annemin içinde olduğunu gördüm. Kadın hissediyor, yaşıyor, bayılıyor yemek işine... Ben ise son derece sıradan takılıyormuşum.

Kitabı bitirir bitirmez anneme vereceğim. Oradan öğreneceği bir takım şeyler var. Ama inanın Bourdain ile karşı karşıya gelseydi, ona öğreteceği de çok şey olurdu.

Ben mi... Mümkünse ikisi pişirsin, ben yiyeyim...

Güvenebileceğiniz bir koltuk

Yaz, tatil ve araba yolculuğu demek. Bu işin güzel kısmı. Ama bir de yol riski demek. Ülkemizde yeterince kullanılmayan araba koltukları bırakın bebekleri büyük çocukları bile emniyet altına almak için çok gerekli. Türkiye’de araç içindeki çocukların yüzde 80’i hálá korunmuyor. Trafik yılı ilan edilen 2004’te Türkiye’de kazaya bağlı ölümlerde 0-9 yaş arasındaki çocukların yüzde 46’sı bu sebeple yaşamını yitiriyor. 10 yaşından küçük çocukların arka koltukta oturması gerektiği dışında, Türkiye’de bu konu ile ilgili kanuni bir yaptırım bulunmuyor. Avrupa ülkelerinde doğumdan itibaren çocuk oto koltuğu kullanımı mecburi olduğu halde Türkiye’de bu konuda gerekli düzenlemeler ne yazık ki hálá yapılmadı.

Maxi-Cosi’nin yeni ürünü Rodi XP, 4 yaş üstü çocuklara yolculuk esnasında benzersiz oturma-yatma pozisyonu sunan ilk ve tek oto koltuğu. 3.5-12 yaş (15-36 kilo) arası çocuklar için özel olarak üretilen Maxi-Cosi Rodi XP oto koltuğu, 3 nokta emniyet kemeri ile her otomobilde kullanılabiliyor.

Çocuklar ve bebekler de sigortalanıyor

Bebek doğduğu andan itibaren, verdiği mutluluğun yanı sıra, ciddi bir masraf kapısı olarak da karşımıza çıkar. Bez ve mama paraları, hızla büyüyen vücutlara kıyafet gibi harcamalara bir de sağlık masrafları eklenince durum gittikçe altından kalkılamaz bir hal alabilir. Bu yüzden pek çok aile bebekleri için özel sağlık sigortası yaptırıyor. Çocuklarının sağlıkları konusunda nelerle karşılalacağı belli olmadığı için bir çok anne-baba bu yolu seçiyor. Sistem, annenin sağlık sigortası üzerinden işliyor.

Büyükler gibi bebekler ve çocuklar için de değişik sigorta seçenekleri var. Birincisi yatarak sigorta, ki bu zehirlenme, kaza, acil durumlar ve ameliyatlar için geçerli. Yatarak ve ayakta olan paketlerde ise doktor viziteleri, reçeteler, teşhis yöntemleri ve fizik tedavi masrafları bile ödeniyor. İki yaşındaki çocuğu olan bir anne tavsiye üzerine sigorta dünyasına girdiklerini anlatıyor. ‘Biz yatarak ve ayakta sigortayı seçtik. Bir yaşına kadar her ay doktor muayenesi ve aşılar var. Hastalanmaların dışında bunlar bile yeterince pahalı’ diyor.

Sigorta şirketlerinin hepsi sonuç itibarıyla aynı hizmeti sunuyor, farklılıklar detaylarda gizli. Her firmanın kendine özgü şartları da olabiliyor ve fiyatlar ona göre değişiyor. Anne-çocuk paketlerinin fiyatları senelik 900 milyon-5 milyar arasında. Ödemeler nakit olduğu gibi taksitle de yapılabiliyor. Nakit ödemelerde indirim almanız söz konusu olabilirken, taksitli ödemelerde vade farkı talep edilebiliyor. Sigorta şirketleri, standart paketlerin yanı sıra, içeriğini anne-babanın belirlediği birçok alternatif de sunuyor.

Türkiye’deki özel sigorta şirketlerinin yetkilileri son zamanlarda ailelerin çocuklarının sigortalarına daha fazla önem verdiğini anlatıyor. Bebek ve çocuklara sağlık sigortası yaptırmak geleceğe yönelik akıllı bir yatırım olarak da görülebilir. Küçük yaşta sigortalanan bir çocuğun yenileme garantisi alma şansı artıyor ve ömür boyu güvence kapsamında olması ayrıcalığı sağlanıyor. Böylece, normalde teminat dışı olan, doğuştan gelebilecek hastalıkları dahi teminat altına alınabiliyor.

NELER SİGORTA KAPSAMINDA

Çocuğunuzun gelişimini uzman hekimlerle takip etme imkanı

Koruyucu aşıların sigorta tarafından karşılanması

İleride oluşabilecek ciddi risklere karşı erken teşhis şansı

iyi hastanelerde, modern tanı ve tedavi yöntemlerinden faydalanma imkanı

Aniden oluşabilecek veya büyük miktarlardaki sağlık giderlerini kolayca karşılama imkanı

Yurtdışında tedavi imkanı

Acil durumlarda ambulans hizmeti ve 24 saat tıbbi danışmanlık hizmeti

Psikolojik yardım ve eğitim danışmanlıkları, kaza hariç diş tedavileri sigorta kapsamı dışında.
Yazarın Tüm Yazıları