Sezer'e hakarete varan tavırlar

SİZ Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen Cumhuriyet resepsiyonuna başınızda sarık, sırtınızda cüppe, üzerinizde şalvar, ayağınızda tokyo ile gidebilir misiniz?


Bırakın resepsiyonu da bir yana, bu giysilerle mahkemeye çıkabilir misiniz? Okula gitmeniz mümkün mü?

Değil.

Ama iş hanımlarına gelince, onları her yere türbanla sokmak ve bu giysiyi topluma kabul ettirmek beyefendilerin en başta gelen amacı.

Dikkat ediniz:

Erkekleri son derece modern giysiler içindedir. En pahalı ve seçkin takım elbiselerin tümü en ünlü terzilerin elinden çıkmış, ya da en pahalı mağazalardan alınmıştır. Çoğu ithal malıdır.

Kravatları, pabuçları, montları da öyledir. Mankenlik yarışmasına soksak hepsi birinci olur.

Erkekleri uyanıktır! Kendi giysilerini, kılık kıyafetlerini bu siyaset tartışmasının içine sokmazlar.

Kadınları kullanırlar... Ve işin en acı tarafı da budur.

Siyaseti, hanımların türbanı, örtünmesi üzerinden yaparlar... Çünkü onların indinde kadın sömürülmesi, din ticaretine ve din sömürüsüne alet edilmesi en kolay yaratıktır.

***

Amaçları net, açık, biliniyor. Örtülü eşlerini önce devlet protokolüne sokacaklar, milleti buna alıştıracaklar. Sonra yavaş yavaş, fırsat buldukça bu hadiseyi üniversitelere, okullara, bütün kamu kuruluşlarına yayacaklar.

Yarın bir bakacaksınız, bayan polis başında türbanla görev yapmaya başlamış. Bayan yargıç kürsüde türbanını bağlamış...

Ve ellerine güç geçtiği anda, bu kez türbansızları örtmeye kalkışacaklar. İran açılırken, Suudi Arabistan bile açılmaya yönelirken, bizdekiler tam aksi doğrultuda.

Dünya gider Mersin'e, bizimkiler tersine.

***

Bu kafalar -gazeteleri ve televizyon kanalları dahil- günlerden beri amaçlarına ulaşmanın yolunu -bence yanlış bir taktikle- tıkayan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i protesto ediyor, kin ve nefret kusuyor.

Şu duruma bakınız:

Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili olan şahıs onu protesto ediyor!

Sayıştay Başkanı olan şahıs aynı şeyi yapıyor! Eşleri örtülü imiş.

Devletin ne duruma düşürüldüğünü görün.

AKP milletvekillerinin hemen tümü aynı tavır içerisinde!

Ya Meclis Başkanı Bülent Arınç'a ne demeli?

Kendisi Cumhurbaşkanı'nın vekili. Cumhurbaşkanı vefat etse yenisi seçilene kadar, hastalansa iyileşene kadar, yurtdışına gitse dönene kadar vekálet etme görevi Meclis Başkanı'na verilmiş.

Beyefendi dünkü törenlere ve resepsiyona ‘‘annesinin hastalığını’’ bahane edip katılmadı. Bu ifadem yanlış anlaşılmasın. Yaşlı bir annenin hastalığı, evladını elbette üzer ve Arınç'ın üzüntüsüne saygı duyarım, annesine Allah'tan sağlık dilerim.

Ama Bay Arınç'ın bu yaptığı nedir?

‘‘Devlet adamı’’ ancak ilkokul çocuklarına yakışan böyle mazeretlerin ardına sığınma hakkına sahip midir?

Annesi hasta, babası hasta, yakını öldü, midesi bulandı, ateşi çıktı...

Annesinin hastalığını siyaset amacıyla kullanıyor.

İnsan kendini bu duruma düşürmez. Devletin Cumhuriyet kutlamalarına iki eli kanda olsa gelir, sonra yine annesinin yanına döner.

***

Ve Cumhurbaşkanı'na günlerden beri kin ve nefret kusan, kendisini istifaya davet eden İslamcı, şeriatçı medya! Bunların çoğu gazetelerinde dün Cumhuriyet'in 80. yılı için bir tek anma sözcüğü yok... Çünkü Cumhuriyet rejimi ve ilkeleri onlara -her nedense!- ters geliyor.

Somut örnek vereyim: Fethullah Gülen'in gazetesinde dün göstermelik bile olsa bir tek satır anma yok.

Tam tersine, örneğin gazetenin bir makalesinde Cumhurbaşkanı'na açıkça hakaret ediliyor. Yazının başlığı aynen şöyle:

‘‘Sezer(yan) usulü resepsiyon.’’

Laf cambazlığı ile Ermeni benzetmesi yapılıyor. Aynı gazetenin bir başka köşe yazısında ise Sezer’in ‘eşini aşırı biçimde dövdüğü’ yer alıyor.

Türkiye'de laik ve çağdaş Cumhuriyet rejiminin yürekli ve onurlu sahipleri var.

Bir de, ellerine fırsat geçtiğinde Türkiye'yi ortaçağ karanlığına yeniden gömmeye hazır, siyaseti bile bayanların türbanı üzerinden yapanlar var.

Hangisini tercih edersiniz?
Yazarın Tüm Yazıları