İzlediği filmlerin izinde dünyayı geziyor

Görkem Temelkaya (34) reklam satış direktörü. Yaklaşık 13 yıldır İstanbul’da kurumsal hayatın rutini içinde. Nefes aldığı tek zamanlar seyahatleri... Kazandığını gezilerine harcıyor.

Gideceği yerleri izlediği filmlerden seçiyor. İspanya’ya da gitti âşık olduğu İtalya’ya da... Bugüne kadar 4 kıtada 27 ülke ve 73 şehir gezdi.

Fotoğraflar: Görkem Temelkaya

Biraz kendinden bahsedebilir misiniz, neler yapıyorsunuz?
- Her ne kadar ‘seyahat’ benim en büyük tutkum olsa da İstanbul’da olduğum hafta sonları tam bir ev kuşuyum.

Mutfakta mis kokulu kekler yapmaya, çiçeklerimle konuşmaya, patlamış mısırımı kucağıma alıp saatlerce dizi ve film seyretmeye bayılırım.

Peki bu sakinliğin içinde seyahat hayatınızın neresinde?
- Benim için seyahat, şehrin karmaşası ve iş hayatının yoğunluğundan bir kaçış aracıydı ilk zamanlar.

Belli bir zaman sonra da onsuz yapamayacağım bir tutkuya dönüştü. Şehirde geçirdiğim her boş vakitte enerjimi depolayacak yeni rotalar araştırıyor, ucuz uçak biletleri kovalıyorum.

Hatta izlediğim bir film bile gideceğim yere şekil veriyor.

Bu doğrultuda nereye gittiğiniz?
- İlk seyahatimi Woody Allen’ın yönettiği ‘Barselona Barselona’ filminden dolayı Barselona’ya yaptım. Filmde Barselona’ya hayran kalmış, hemen şehri internetten araştırmaya başlamıştım. İki gün içinde seyahatimi planlayıp, uçak biletlerini almıştım bile…

İspanyolların sıcakkanlılığı, günün her saati canlı ve renkli hali, turistik olmasına rağmen ruhunu kaybetmemiş olması burayı benim için hep özel kılar.

Başka hangi filmde gördüğünüz ülke ya da şehrin peşine düştünüz?
- ‘Under the Tuscan Sun’ (Kızgın Güneş)’ı izledikten sonra Toskana’ya, geçen yıl izlediğim ‘San Andreas Fayı’ izledikten sonra bu yıl Arizona ve Nevada eyalet sınırında bulunan Hoover Dam Barajı’nı görmeye ve ‘Alcatraz’dan Kaçış’ filmini izledikten sonra San Fransisco’ya gidip hapishaneyi ziyaret ettim.

‘Ye Dua et Sev’ filmini izledikten sonra, filmde Julia Roberts’in Napoli’de pizza yedigi L’Antica Pizza da Michele’de pizza yedim. Ayrıca Audrey Hepburn’un efsane filmi ‘Roman Holiday’ izlemem Roma’yı Vespa ile gezmemi sağladı…

Hem yoğun bir iş hayatının içinde olup hem de sürekli nasıl seyahat ediyorsunuz, bunun püf noktası nedir?
- Bu aslında zor bir iş değil. Yoğun çalıştığım için resmi tatiller ve bayramlar benim için kurtarıcı oluyor. Genelde ayda bir kez seyahat etmeye çalışıyorum. Sene başında işimi aksatmayacak şekilde seyahat edebileceğim tarihleri belirleyip, uygun fiyata uçak bileti ve otel rezervasyonlarımı organize ediyorum.

Neredeyse her gün uçak firmalarının internet sitelerine göz atar, kampanyalarını takip ederim.

Sadece kültürel geziler mi yapıyorsunuz, adrenalini de sever misin?
- Gezeceğim şehrin tarihi, yıllar boyunca geçirdiği olaylar, o ülkedeki insanların yaşam tarzını keşfetmek benim en büyük motivasyonum. Genelde tarihi olaylar ve doğal güzellikler seyahatlerimi planlarken etkili olur.

Adrenalini severim ama özellikle adrenalin üzerine bir seyahat kurgulamadım bugüne kadar.

Sizce temanın sadece kültürel rotalar olduğu seyahatler gezgin olmak için yeter mi?
- Tabi... Öncelikle ben kesinlikle turist değil gezginim. Mesela bir gezgin panoramik şehir turuyla ilgilenmez, aksine şehir hayatını yerellerle birlikte yaşamak için şehrin sokaklarında kaybolur.

Turist için görmek, fotoğrafını çekmek veya bir magnet almak yeterli.

Oysa gezgin olmak için asıl amaç deneyimlemek, keşfetmek ve anılar biriktirmektir.

Hangi ülke sizin için çok özel?
- Hiç düşünmeden ‘İtalya’ diyebilirim. Ben tam bir İtalya aşığıyım, her yıl en az bir kez gitmediğim bir bölgesini ya da şehrini görmeye çalışıyorum.

Neden İtalya?
- Çünkü doğası, insanı, mimarisi, mutfağı ve tarihiyle tam bir başyapıt! Her seyahatimde başka bir özelliğiyle beni kendine hayran bırakmayı başarıyor.

İtalya’ya gitmek isteyenlere mutlaka gezmesi ve tatması gereken neler önerirsiniz?
- Öncelikle Roma’da Vatikan’a mutlaka bir gün ayırmalılar. Şarap ve sandviçleri alıp ‘Villa Borghese Park’ında doğanın tadını çıkarmalılar. Bologna’da bir akşam yemeğini kesinlikle ‘Drogheria della Rosa’da yemeliler. Atatürk hayranı olan restoran sahibiyle keyifli bir sohbet ve nefis bir akşam yemeği garanti... Lucca’yı ‘Lucca Summer Festival’ tarihlerinde gezmeliler.

Şehrin büyülü meydanlarından yükselen farklı müzik performanslarına hayran kalacaklar. Toskana’ya gidecekseniz kesinlikle tarihi bir köyde ve mümkünse bir Toskana evinde konaklamalılar.

Le Cantina’daki şarap tadımlarına katılıp, çantanızı Chianti şaraplarıyla doldurmadan sakın dönmeyin.

Seyahat bütçeniz ne kadar?- Bu konuda takip ettiğim blog’lardan da fikir alıyorum. Kur farkını da hesaba katarak, günlük yemek, konaklama, ulaşım gibi masraflarımın ortalamasını alarak genel bir seyahat bütçesi yapıyorum.

Ortalama bir Avrupa ülkesine yapacağım üç günlük bir seyahat için uçak, konaklama, yemek ve diğer tüm masraflar dahil 2 bin TL harcıyorum.

“Yurtdışına çıkmaktan korkmayın! Önce vizesiz gidebileceğiniz yakın yerlerle başlayın, mesela Makedonya ya da Sırbistan.

Bize yakın kültürleri ve şehirleri gezmek, o şehirlerdeki Türk esintilerine rastlamak çok hoşunuza gidecek”

Görkem Temelkaya, seyahatleriyle ilgili fotoğraf ve videolarını ‘@gorkemce’ Instagram hesabından paylaşıyor.