Şener Şen’e saygılarımla

BU aralar ben de epey Türk filmi seyrettim. Sadece normal yurdum seyircisi kıvamında seyrettiğim filmlerin çoğunda çok eğlendim. Bazılarını sinemadan çıkar çıkmaz unuttum, bazılarından bazı sahneler ise hálá aklımda.

Bu yazıyı daha önce yazmak istiyordum; ama Türk sineması ile ilgili beni aşan öyle tartışmalar oldu ki, haddimi bilip bu tartışmalara karışmak istemedim.

* * *

Benim yazmak istediğim Türk sinemasıyla ilgili; ama doğrudan bir filmle ilgili değil. Bir insanla ilgili: Şener Şen.

Hiçbir uzmanlık iddiası taşımadan, içimden geldiği şekilde beyan ediyorum ki Şener Şen şu anda yaşayan en büyük Türk sinema oyuncusudur.

Hatta o dünya çapında bir oyuncu.

Seyrettiğim her filmde Şener Şen başka, bambaşka bir insan oluyor; ama bana hep ama hep bir tek şeyi anlatıyor: Hüzün!

Alaturka akılla ifade edilen ‘ezik insana’ indirgenecek kadar sığ bir insan değildir ‘hüzünlü insan’.

Şener Şen’
de hayatın her safhasında karşılaştığım; zengin-fakir, kazanmış-kaybetmiş, yenmiş-yenilmiş her türlü insanın bir türlü aşamadığı duyguyu yaşıyorum: Hüzün!

Hüzne de hazan yaraşır!

* * *

Şener Şen,
hayatının hazan mevsimini yaşayan insanları oynuyor.

Gönül Yarası’nda da yine hüzün var, yine hazan var.

Yavuz Turgul ile Şener Şen muazzam bir ikili oluşturuyorlar ve bana her filmlerinde hüznümü hatırlatıp beni ağlatıyorlar.

İçten içe ağladığım veya kahkahalarla güldüğüm filmleri çok severim.

Onlar bana kim olduğumu hatırlatırlar.

Zaten insan hayatı hüzün ile huzur, hazan ile bahar arasında bir yerlere sıkışıp kalmış değil midir?

* * *

Şener Şen’
le ilgili garip bir duygum var.

O bir oyuncu; ama filmlerde oynamıyor.

Ben suratı bu kadar anlam yüklü, bu kadar güçlü çok az insan gördüm.

Peter Sellers de beni benzer edasıyla çok etkilerdi.

* * *

Uzun yıllar önce seyrettiğim ve adını dahi hatırlamadığım bir filmde Romy Schneider, sevgilisini ondan koparıp götüren uçağa sadece bakıyordu.

O sadece bakıyordu; ama sevdiklerinden hep uzaklaşmak zorunda olan bizleri de gözyaşlarına boğuyordu.

Geçenlerde musalla taşında veda ettiğim bir arkadaşıma ben de öyle bakabilmeyi çok ama çok istedim! İstedim ki, insanlar sadece suratıma bakarak hüznümü anlasınlar! Ama olmadı!

* * *

Zihnimden kopmayan ‘Amerikalı’, ‘Gölge Oyunu’, Selamsız Bandosu’, ‘Züğürt Ağa’, ‘Muhsin Bey’, ‘Eşkıya’ filmleri ve nihayet ‘Gönül Yarası’ ile Şener Şen artık bir klasiktir.

Sanatı karşısında ayağa kalkıyor ve ceketimi ilikliyorum!
Yazarın Tüm Yazıları