Sarının yanına kırmızı rakı Cimbomlunun kalan tek ilacı

Mey, sahte rakı krizi sırasında gol yediği Efe’ye, Sarı Rakı ofsayt golüyle cevap verdi.

Fıçıda yaşlandırma işlemi, her tür alkollü içkide kullanılan bir yöntem. Damak zevki gelişkin tüketicilerin fıçıda yıllandırılmış içkilere olan eğilimi son yıllarda hızla artıyor. Bu eğilimi gören alkollü içki üreticileri de bu eski yöntemi, yeni bir pazarlama aracı olarak kullanıyorlar.

Artık hemen her içkinin meşe fıçılarda dinlendirilmiş çeşidini bulmak mümkün. Cin, votka, tekila ve romun meşe fıçılarda dinlendirilmişleri, içki markaları tarafından prestij ürünleri olarak sunuluyor. Bacardi’nin meşe fıçılarda 8 yıl dinlendirdiği yıllanmış romuyla kazandığı başarı da bu yeni eğilimde etkili bir faktör.

Meşe fıçılarda dinlendirilen ve rengini bu işlemden alan ‘sarı rakı’ da işte bu eğilime hitap eden bir ürün. Türk rakısının dünya pazarlarında tanınma sürecine olumlu katkısı olacağı muhakkak.

Ama ne yazık ki rekabet, bu prestij ürününün erken doğumuna yol açtı. Fıçıda dinlendirme işlemi en az iki, üç yıl yapılır. Dünya standartlarında prestijli bir ürün olarak kabul edilebilmesi için bu sürenin en az 5, tercihen 8 yılın üzerinde olması gerekir.

Sarı rakıyı piyasaya çıkartan Mey, Tekel’in içki bölümünü bir yıl kadar önce aldı. Sarı rakı üretmeye, şirketi kurar kurmaz karar verip, hemen kolları sıvamış olsalar dahi şu anda piyasaya sürdükleri rakının meşe fıçılarda bekletilme süresi bir yıldan az olur. Henüz alıp, tatma fırsatım olmadı ama prematüre bir ürünle karşı karşıya olduğumuzu söylemem için tatmam şart değil.

Sarı rakı kesmez, kırmızısı da çıkmalı. Biz Galatasaraylıları yüzüncü yılımızda, ancak sarı kırmızı rakı kokteyli teselli edebilir. Ama kırmızı rakı için en az beş yıl daha beklemek zorundayız.

Meşe fıçıda yeterince bekletilen damıtılmış içkinin rengi sarı değil, kırmızıya çalan bakır rengi olur. Belki beş yıl sonra Mey’le Efe, kırmızı rakıyı da çıkartırlar ve şu andaki yönetim kurulu* Galatasaray’ı henüz batırmamış olursa şampiyonluğu sarı kırmızı rakıyla kutlarız.

* Özhan Canaydın değil yönetim kurulu suçlu. Gerekçelerim Cuma’ya...

Fener’in gizli planı

Hagi’nin fendi Fener’in komplosunu yendi. Önce son yönetim döneminde neler yaşandı bir bakalım. Kırk yıllık Galatasaray Adası’nın adı BuzAda oldu. Ali Sami Yen Stadı, harabeye döndü. Galatasaray’ın 100. Yıl logosuna FB harfleri girdi. Türk basketbol tarihinin simgesi Galatasaray bayanlarda küme düştü, erkeklerde düşmekten kıl payı kurtardı. Unit Group’un sahip çıktığı kürek branşı dışında tüm amatör branşlarda döküldü. Maazallah futbolda şampiyon filan olacak olsak, yönetim belki de tüm bunları unutturacak, görevde kalacaktı.

Şimdi bir an için Fenerbahçe’nin çok zekice yönetildiğini varsayalım! Yüzyıllık bir kulübün kültürünü yok etmeye yönelik her beceriksizliği yapan Galatasaray yönetiminin, kulübün temellerini tamamen yıkmak için biraz daha fazla süreye ihtiyacı olduğunu görmüş olsunlar. Bu zeki yönetimin alacağı en hesaplı karar, futboldaki şampiyonluğu Galatasaray’a hediye ederek, Galatasaray’ın tamamen çökmesi için gerekli süreyi tanımak olmaz mıydı? O zaman belki de Hagi, son maçı Gençlerbirliği’ne hediye ederek bu planı bozdu...

Onurunla oynatırsan Onur Air’le de oynarlar

Hollanda’nın Onur Air’in uçuşlarına koyduğu yasak konuşuluyor. Hava ulaşımında izlenen kişiliksiz siyasetin doğal sonucudur. Birkaç ay önce Air France’ın, Türkiye çıkışlı uçuşlarında yolcuların üzerine böcek ilacı sıktığını yazmıştım. Böcek ilacı sadece bazı ülkelerden kalkan uçaklarda sıkılıyordu. Gerçi Air France kendini bu ilacın Dünya Sağlık Örgütü’nden onaylı olduğunu söyleyerek savunuyordu ama ABD Çevre Koruma Ajansı da ilacın aktif maddesi ‘Permethrin’i olası kanserojen olarak sınıflandırmıştı. Sağlığa zararlı ya da değil, bir insanın üzerine böcek ilacı sıkmak için iznini almak gerekir. Ama Air France bırakın yolculardan izin almayı, en azından bilet alırken bilgilendirme zahmetine bile girmiyor.

‘Air France’ın Türkiye’yi aşağılayan bu uygulamasına dur diyecek bir Türk makamı neden çıkmıyor? Bu kadar aciz miyiz?’ diye sormuştum. Bu kadar acizmişiz ki, Ulaştırma Bakanlığı dahil hiç bir yetkili makamdan ses çıkmamıştı.

Bu kadar aciz bir politika izleyince, adamların tepemize çıkması doğal. Bu yasaktan en kárlı çıkan Hollanda Kraliyet Havayolu KLM’in, Türk makamlarının ilişemediği Air France’ın mülkiyetinde olduğunu da ekleyeyim.
Yazarın Tüm Yazıları