Şampiyonluğun seyir defteri

SEKİZ sene şampiyonluk molası veren Beşiktaş, ligin en önünde çıktı. 100'üncü yıl benim için magazin tarafıydı. Tuttuğum takım bir asırdır şampiyonluğa oynuyor.

Anladığım manada seneler sıralı, sekili olmaz. Beşiktaş'ın insanı tarihe bakmadan kaybettiğine üzülür, kazandığına sevinir. 100'üncü yılda bu şampiyonluk kötü mü oldu? Hayır, tabii ki cuk oturdu. Tüm görsel medyada, -ki buna yabancı medyadan Eurosport da dahil- ülke içinde yazılı basın Galatasaray maçından bugüne kadar da yazıyor, çiziyor, resimliyor. Korkunç bir gürültü çıkıyor. Dinliyor, okuyor, seyrediyorum da, bir de bence tarafı var... Tuttuğum şampiyonluğun seyir defterindeki notlarımı yazımda kullanayım istedim.

Sezonun başıydı, Galatasaray'da aklıma bile getiremediğim iyi şeyler yapan, iki sezon Galatasaray'ı üst seviyede tutan Lucescu'yu ‘‘Bu takımın en büyük transferidir’’ diye gösterdim. Dangalak bir adam değilim, ‘‘Oltayı at, tutarsa tutar’’ diyen de biri değilim.

İnandığımı söyledim. Onun bir de dipnotu vardı; ‘‘Beşiktaş, beşinci de olsa, Lucescu ile beş sene mukavele yapsın.’’ Her şeyden anlamam ama, adamdan anlarım. Yönetim, Beşiktaş etiğine uygun bir futbol adamıyla çok isabetli bir tercih yaparak, kol kola girdi. İş orada da kalmadı, gönül gönüle oldular.

Marifetli insanlar

Bir futbol takımının işleri kendiliğinden ne kötü olur, ne de iyi. İyiye gittiğinde akıl vardır, gönül vardır, emek vardır, ter vardır. Beşiktaş bunu çok iyi harmanladı. Yönetime kendimce bir lakap buldum; marifetli insanlar. Becerinize sağlık. Beşiktaş'ın arkasına takılan tribün kalabalığını inanmış insanlar olarak görüyorum.

Sevgilerinin karşılığını aldılar. Onlar için de ayrıca seviniyorum. Ya futbolcular? İrili ufaklı bu şampiyonlukta emekleri oldu. Çok çaba sarfettiler, karşılığını aldılar. Beşiktaş Futbol Takımı'nı futbol ailesi olarak gördüm, ailesinden şikayet eden hiç olmadı. Sonunda da hep beraber sevindiler. Bunu fazlasıyla da hak ettiler.


Sinan

Feyyaz

Datcu



TABİİ ki, bu şampiyonlukta aslan payı Lucescu'nun. Peki kaplan payı yok mu? Var ki, var. Sinan'la başlayıp, Feyyaz'ın etrafında bir döneyim, Datcu ile de kaleye geçeyim... Bak Sinan kardeş... Sen daha genç takımda oynarken Miliç'e, ‘‘Alt yapıda bir çocuk var. Bu zorlukta senin işini görür’’ demiştim. O da bana inancından olsa gerek, seni hemen A takım kadrosuna aldı.

Top oynarken Beşiktaş'a çok faydan oldu. Gordon'la ters düştün, forma değiştirdin de, Beşiktaşlılığın değişmedi. Bu şampiyonlukta büyük rol oynadın. Sen benim için menajer değilsin. Senin modelinde başka bir şeyler var kardeş. Efeliğin de var, arkasına taktığın babalığın da. Futbolcunun kalbine girip, beynine çabuk yol alıyorsun. Bu özelliğin sana özel. Seni kim taklit etmeye kalkarsa, sınıfta kalır. Vedat ağabeyinden sana bu sezon için karne notu 10 üzerinden 10.

Taş yerinde ağırdır

Feyzo,
camiadan ayrılman hiç hoş değildi. İçim acımıştı. Tecrübe genç insanlara lazımdır, ama olmuyor. 3-5 yer dolaştın, hatırlarsan ben de sana, ‘‘Taş yerinde ağırdır. Sen Beşiktaşlı'sın. Başka yer sana hayırlı olmaz’’ demiştim. Döndün, dolaştın kendi yuvana yerleştin. İnanasın ki, en az senin kadar sevindim. Seni çok iyi tanıyorum, adamlığını bilirim, Beşiktaşlılığı'nı da... Futbol kafan üst seviyededir, sevgiyle gösteri yapmazsın. İkinci adamsın, ama Lucescu'ya katkılarını da yakından biliyorum.

Datcu, benim rakip takım arkadaşımdı. Karşılıklı çok oynadık. Ama büyük dostumdu, büyük kaleciydi. Tabii ki, çok da iyi kaleci antrenörü. Fenerbahçe'de çalışırken, Rüştü'nün Rüştü olmasında büyük payı oldu.

Cordoba, dünyanın en iyi kalecilerinden biri. İlk oynadığı 4-5 maç hatırlanırsa, kalitesinin çok altında oynadı. O aralar ben de inancımı dile getirdim, ‘‘Datcu varsa, Cordoba eski oynadıklarından bile daha iyi olur’’ iddiasındaydım. Öyle de oldu.

Metin Voştina

METİN
kim? 40 senelik arkadaşım. 1963 nere, 2003 nere? Dile kolay, yazması zor. Biz beş kişilik bir A takımıydık. Metin Voştina, Adnan Şenses, Efkan Efekan, Behzat Şenyıldız ve ben. En iyi oyuncumuzu kaybettik, küme düştük. Hep beraber sevinmeyi, hep beraber üzülmeyi o kadar ezberimize almıştık ki, bundan sonrasında Metin'siz zorlanacağız. Metin bizler için alışkanlıktan öte tiryakilikti. O, Akbank reklamlarındaki dede idi, ama bizim için her zaman beyaz saçlı bir çocuktu. Seni unutmayacağız.

Dipnot

BUGÜN
Slovakya, hafta ortası Makedonya maçları var ve sezonun kepengi iniyor. Futbol yok, top patladı, ama spor var. Ben de hangi branşta olursa olsun, spora hizmet eden insanlara, camialara dükkanı açık tutacağım. Listemde sırayla Taç Spor Kulübü'nün tanıtımı, Yusuf Namoğlu'nun Beşiktaş bölgesindeki spora yatırımları, Beşiktaş'ın alt yapı organizasyonları var. Öncelikle onları dile getireceğim. Hangi ilde olursa olsun, bana faks ya da telefonla ulaşanları da yazacağım. Dedik ya, dükkan açık, yeter ki spor olsun.
Yazarın Tüm Yazıları