Ruhunu koruyan maratoncu

STUTTGART

CEP
telefonu uzay gemisi gibi çalıyor. Ya da uzayda yol alan bir mekik (Challenger) sesini andırıyor. Uzay filmlerinde gördüğümüz gergin bir ses. Alman Dışişleri Bakanı ve Yeşillerin eski Başkanı Fischer’in cep telefonu.

Cep, Fischer mitingte tam kürsüye çıktığında, kürsüden halka seslenirken çalıyor. Arayan Fransız Dışişleri Bakanı. Fischer’in derdi oy, Fransız’ın derdi, İran’ın nükleer programı. Sırası mı şimdi?.. Evet, sırası. Zaten Fischer de seçim kampanyasında sık sık dış politikadan söz ediyor. İran ve Irak başta olmak üzere.

Amerikalılar, Washington Post’taki habere göre, ‘Irak’a demokrasi çok zor gelir’ görüşünde. Maraton koşucusu Fischer fırsatı kaçırmıyor, ‘Bunu Beyaz Saray’da kaç kere anlattım, şimdi onlar da bu düşünceye geldiler’ açıklamasında bulunuyor.

Cep telefonu sadece biri aradığında değil, aynı zamanda önemli bir dış politika haberi geldiğinde de, yine o uzay gemisi sesiyle çalıyor. Washington Post haberi gibi.

HEP DIŞ POLİTİKA MI?

Baden Wüttenberg
eyaleti. Stuttgart ve Tübingen kentleri. Seçim meydanı küçük bir yer. Öyle ahım şahım bir yer değil. Toplanan kalabalık da, belki bin dolayında. Ancak, bu bölge sağın, yani CDU/CSU’nun kalesi. Onun için moral bozmaya gerek yok.

Meydandaki pankartlar biraz çevre, biraz dış politika bağlantılı. Örneğin:

Hormonlu gıdaya hayır.

Herkese eşit oranda vergiye hayır.

Nükleer enerjiye hayır.

Bush’u körü körüne izlemeye hayır.

Bu arada dış politika üzerinden sağın lideri ve Başbakan adayı Merkel’i ıskalamak mümkün mü?.. Irak’ta askerleri gösteren bir fotoğrafın içine yerleştirilen slogandan Merkel de nasibini alıyor:

‘Merkel bizi savaşa sokma! Barışta tut!..’

Rakipleri Fischer’i seçim kampanyasında dış politikaya ağırlık vermekle eleştiriyor. Kürsüden yanıt gecikmiyor:

‘Petrol fiyatları artıyor, çevre yeniden toplumların ana temasına dönüşüyor. Çin ve Hindistan hammaddeye aç. Bu dünyadaki tehlikeli gidişi gösteriyor. Amerika’ya laf anlatmak zaten mümkün değil. Globalleşme toplumları yıpratıyor. Orta Doğu kaynıyor. Almanya gibi büyük devletler dış politika konuşmayıp, ne yapacak?..’

Sık sık da, eğer iktidara gelirse, Merkel’in Dışişleri Bakanlığına getireceği CSU’nun lideri Stoiber’i hırpalıyor.

SOLA MESAJ

Sosyal demokratlarla yedi yıllık koalisyon Fischer’e, gençlik yıllarını anımsatıyor. Sol ne yapmalı?..

‘Sol reformdan geçmeli. Kaynakların sınırlı olmasına ancak sol çare bulabilir. Globalizmin zararlarını ancak sol önleyebilir. Toplumların sorunları burada. Solda reformun özü, burada.’

İç politik hesaplar ise, SPD ile CDU’nun alacağı oylar ve kurulacak koalisyonda. Merkel çok ilerde olmasına rağmen, son hafta Schröder onu yakalıyor. Öyle ki, SPD-Yeşiller-Sol Parti’nin toplam oyu yüzde 48.8, sağın oy toplamı CDU/CSU ve Hür Demokratlar yüzde 48.5. Tam kafa kafaya bir durum. Sol, kırmızı-yeşil olarak anılıyor, sağ, sarı-siyah. Siyah, karanlık, tam sağa yakışan renkler.

Kim, kimle koalisyon yapar, örneğin böyle bir çıkmazda, hükümet kurmada bunalım yaşanırsa, Yeşiller ne yapar?.. Fischer’in yanıtı çok haşin:

‘Ben intihar etmem. Merkel’le koalisyon kuracak kadar, ruhumu kaybetmedim.

Geçmişte bizdeki koalisyonları anımsayınca, ruhlarını kaybedenleri diyarı küffarda anmamak mümkün mü?..

Her konuşmada Türkiye

FISCHER
’in tek bir konuşması yok ki, bir yerinde mutlaka ve mutlaka Türkiye-AB ilişkileri olmasın.

İşte, dış politikada İran, Irak derken, konu Türkiye. Fischer:

‘Merkel, Türkiye’yi AB’de istemiyor.
Büyük hata yapıyor. Oysa, İslam ülkelerindeki çok güç siyasal ve sosyal koşulları, konumları görünce, Orta Doğu’daki bunalımları ve savaşları yaşayınca, bunların üstüne bir de İslami terörü düşününce, Türkiye’yi AB’ye bağlamak en tutarlı yol. Bu sorunların üstesinden gelmek için, Türkiye’nin AB’ye girmesi için yeterli nedenler çoktan oluşuyor.

Hatta, Yeşiller bir de Türkçe gazete çıkartıyor. Türkçe afişler, Türkçe el ilanları bastırıyor. Afişlerde ve gazetede Fischer’in resmi, Türkiye Avrupa’nın parçasıdır, Avrupa güvenliği için Türkiye çok önemlidir, gibi sözler yazılı.

En ilginçlerinden biri, Bu seçim Almanya için de, Türkiye için de önemlidir, pankartı. Türk seçmenleri sandığa gitmeye özendiren, sıcak bir yaklaşım.

Almanya’da yaklaşık 600 bin Türk seçmen var. İki taraf birbirine kıl payı fark attığına göre, Türkler mutlaka sandığa gitmek zorunda.

Hareket hayat kazandırır

FISCHER
yıllardır günde 14 kilometre koşuyor. Hatta, mitinge katılmadan önce, yine bir koşudan gelip, kürsüye öyle çıkıyor.

Kaderin garip cilvesi, Stuttgart’ta miting yaptığı alanın hemen birkaç yüz metre ötesinde, bir sivil toplum kuruluşu, bir büyük gazetenin desteğinde, ’Hareket Hayat Kazandırır’ etkinliği yürütüyor.

Orta Çağ’dan kalma bir sarayın geniş bahçesinde, hoş bir canlı müzik eşliğinde, ince yağan yağmura rağmen, gençlerin pandomim gösterisi. Biriken kalabalık festival havası içinde, hareketsizliğin yol açtığı kalp ve şeker hastalıklarını dinliyor. Bunlardan korunmak için, hareket!..

Fischer koşuyor, son yazdığı kitabı, Tarihin Geri Dönüşü, edebiyat sohbetlerinde okuyor ya da anlatıyor, mitinglere katılıyor. Galiba, kentten kente en fazla dolaşan politikacı o. ‘Biz oylarımızın yüzde kırkını son üç günde topluyoruz’ deneyinden hareketle.

Erdoğan’a yeşil rozet

YEŞİLLER
Türkiye için bir rozet yapıyor.

Fonda yeşil renk, üzerinde AB’nin yıldızlı bayrağı. Rozette Türkçe ‘AB’ye Hoşgeldiniz’ yazılı.

Yeşiller’in Başkanı Claudia Roth, bu rozetlerden bir tane de, Başbakan Erdoğan’a armağan ediyor. Rozeti verirken, lafı gediğine yerleştiriyor:

‘Bu yeşili, sizdeki yeşille karıştırmayın, aynı değil!..

Almanya’daki yeşil, çevre dostluğunun simgesi. Bizdeki yeşil, malum gericiliğin simgesi.
Yazarın Tüm Yazıları