Rakı piyangosu size de çıkabilir

‘SAHTE rakı’ nedeniyle ölenlerin sayısı artıyor. Henüz kaç adet sahte rakının piyasada olduğunu, dağıtımın nerelere yapıldığını bilen yok.

Bu arada sahtesi yapılan ‘Yeni Rakı’nın satışı ülke genelinde devam ediyor. Yani raflarda hem orijinal Yeni Rakı var hem de sahte Yeni Rakı. Anlayacağınız birileri bize ‘Rus Ruleti’ oynatıyor.

Tekel’in mirasçısı, ‘Yeni Rakı’nın yeni üreticisi Mey Gıda’nın yaptığı sadece bazı televizyon kanallarında ve gazetelerde ‘Yeni Rakı’nın etiketinin görünmesini engellemek. İnsanlar ‘sorunu’ anlamasın. Yeni Rakı içmeye devam etsin diye. Böyle mi olmalı? Bu kadar büyük bir kriz böyle mi çözülmeli? Bir ‘marka’ insan hayatını bu kadar hiçe sayıp, daha sonra da hiçbirşey olmamış gibi yoluna devam edebilir mi?

Diyelim ki delinin biri Yeni Rakı’nın içine siyanür koydu ve siyanürlü şişeyi raflardaki şişeler arasına karıştırdı. Sonra da yaptığını kamuoyuna açıkladı. Sadece birkaç kişinin ölme riski var. Ne yaparız? Yeni Rakı’ların satılmasına izin verip, insanların ölmesine göz yumar mıyız?

Şu andaki durumun rakının içine siyanür karıştırılmasından ne farkı var? Bir kişi bile ölecek olsa, hiç birşey yapmadan durulur mu? Mey Gıda durduğu için özellikle Yeni Rakı tüketicileri korku içinde beklemede. Bir süreliğine Efe Rakı ve Burgaz Rakı’ya gün doğdu. Efe Rakı ve Burgaz Rakı’nın kendilerini anımsatan reklamlarını ‘fırsatçılık’ olarak görmemek lazım. Yaptıkları doğru. Ama Mey Gıda’nın yaptığı doğru değil. ‘Benim malımda sorun yok’ deyip sahtesiyle ayrıştırılamayan orijinal rakıları rafta tutmak doğru değil. ‘İnsanlar unutsun, daha sonra işler normale döner’ diye beklemek iş değil. Ya daha sonra da birkaç kişi ölürse...

Mey Gıda, hemen raflardaki Yeni Rakı’ları geri alacağını ve imha edeceğini, yerine bir plan dahilinde yenilerini vereceğini açıklamalı. Yine yarından tezi yok piyasaya yeni şişe ve etiketle çıkmalı. Maliyet mi? Birkaç kişi daha ölse ne mi olur? Saçmalamayın insan hayatından söz ediyoruz. Mey Gıda dediğimi yapsın, rakı kategorisinde sonsuza kadar Türkiye’nin lider markası olarak kalır, rakiplerine de nal toplatır. Aksi durumda. Hoş geldin Efe, hoş geldin Burgaz. Sırada kim var?

Uzun metraj çekseydiniz

MUSTAFA Sandal,
Muhabbet Kart reklamında iyi oynamış, reklam komik. Eee... Niye İtalya? Niye İngilizce? Niye Muhabbet? Amaç ne? Reklamın sonunda sadece Muhabbet’i çağrıştırmak mı esastı? Bu kadar masrafa ne gerek vardı? Uzun metraj bir şey çekmeyi düşünmez miydiniz?

YENİ bir pencere markamız olmuş. Yelpen... Yelpen ‘Bu pencere üfürmüyor’ nasıl diyecek? Yoksa üfürüyor mu?

OLİPS’in yeni versiyonu uçakta geçiyor. Bu kez ‘Errol’un annesi’ televizyon ekranında. Yine oğluna Olips öneriyor. Ama bu kez daha genç. Ne oldu? Bir anti-aging durumu mu söz konusu? Desenize üçüncü reklamında ‘Errol’ün cici babasını da göreceğiz...

‘Bip Bip Cep Bank’ Garanti’yi lige soktu

HTP
’nin geçen hafta yapmış olduğu ‘Reklam Algı Endeksi-Etki’ araştırmasına göre Ata Demirer’li Vestel reklamları yüzde 13 anımsanma oranıyla geçen haftanın en fazla anımsanan ikinci reklamı. İlk sırada yüzde 31 anımsanma oranıyla Arçelik reklamları var. Molfix, Doritos ve Garanti Bankası ve Citroen reklamları diğer anımsanan reklamlar. ’Bip Bip... Para geldi, Cep Bank’ ‘zokasının’ Garanti’yi sırtladığı görülüyor. Zoka’lara dikkat.

Hülya Hanım’ı özlemiştik

PINAR
’a ne kadar teşekkür etsek az. Sen kalk Pınar köfteleri aynı şemsiye altına sokmaya çalışan reklamda ‘Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun!’ diyen Hülya Hanım’ı kullan, bizleri bir kere daha sonsuz bir mutluluğa ulaştır. Ben de uzun süredir diyordum ki içimde bir boşluk var. Meğer Hülya Hanımım gelmiş. Sunduğu köfte durumu bile olsa, nasıl rahatladım, nasıl içim açıldı bir bilseniz. Ne de olsa Semranımların, Canerlerin, Tülinlerin atası bir bakıma bu Hülyanım... Sizce de öyle değil mi?

Reklam fikri, bağlantı zayıf olsa da fena değil ama. Farklı yörelerin köftelerini Türkiye haritası üzerinde, dikkat çekici bir şekilde görmek Pınar’ın köfte çeşitlerine yönelik genel farkında olmayı artırıyor, ilgi uyandırıyor. Sorun güdülemede. Reklam sanki köftelerden daha çok Hülya Hanım’a yönelik bir güdülendirme havasında... Haksız mıyım?

Kim koklar parfümlü pedi

PAZARLAMA
iletişiminde tüketiciyi ikna etmek için göze, kulağa hitap etmek sıradanlaştı. Şimdilerde yeni moda ‘buruna’ da hitap etmek.

Örneğin İpana’yı alalım. İpana imaj yenileme çalışmaları devam ederken üç farklı kokuda diş macunu çıkardı. Ambalajların üzerinde de parfüm ‘tester’larını anımsatan bir bölüm var. Ambalajların üzerindeki bu bölümü kazıyınca diş macununun kokusunu hissedebiliyorsun. Görmediniz mi? Ya İpana’nın televizyon reklamlarını? Durun, durun bu konuda haksızlık etmeyeyim. İpana’nın televizyon reklamları zenci vatandaşlarımızı hedeflediği için sizin görmemeniz çok normal. Türk halkının yüzde 50’si zenci mi? Aaa... Ben niye bilmiyorum?

İkinci örnek Discreet günlük kullanım pedi. Parfümlüsü çıktı görmediniz mi? Televizyon reklamında da çiçekler böcekler falan var. Parfümlü kadın pedi ne işe mi yarayacak? Ne bileyim, koklayan biri bulunur herhalde!

İki yeni kitap

MEDİACAT
yayınlarından yeni çıkan iki kitaba dikkatinizi çekmek istiyorum. Biri Ahmet Bülend Göksel ve Çisil Sohodol’un Stratejik Fuar Yönetimi isimli kitabı. Göksel ve Sohodol, fuar konusunu masaya yatırıp, hem fuar organizatörlerine hem de bir fuara hazırlanacaklara yardımcı olacak ciddi bir yardımcı kaynak yaratmışlar. Küreselleşen dünyada ticari fuarların önemi gittikçe artıyor. Türkiye olarak bu alanda çok başarılı değiliz. Umarım bu yeni kitap fuar gerçeğini bazılarımızın daha iyi anlamasına yardımcı olur.

Diğer kitap Amsterdam Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Giep Franzen’in editörlüğünü yaptığı Reklamın Marka Değerine Etkisi. Etkili Reklam Kampanyası ödülü Effie’yi almak üzere başvuracakların mutlaka okumaları gereken bir kitap. Aslında ‘Reklamın etkileri nasıl ölçülür?’ diye merak eden herkes okumalı. Reklamın Marka Değerine Etkisi’nde çok fazla teknik terim var. Ancak çeviriyi yapan Fevzi Yalım çok başarılı bir iş çıkartmış, tebrik ederim. Okunması kolay olmasa da zorlayıp, reklamın etkilerinin nasıl ölçüldüğünü öğrenmek lazım. Eğer milyonlarca dolar harcayıp karşılığında balta sapı elde etmek istemiyorsak...

Çekirgelik

Düşmanın eline kılıç verilmez

(Türk Atasözü)
Yazarın Tüm Yazıları