Piyasanın zorlamaları

FİNAS piyasaları Merkez Bankası’nı birkaç açıdan zorlamaya başladı.

Piyasalar faizlerin düşmesini arzu ediyorlar. Merkez Bankası’nın kurlara daha yoğun müdahale etmesini istiyorlar. Piyasalar giderek artan likidite ihtiyaçlarını daha ucuza elde etmek arzusundalar.

Faizler düştükçe, devlet iç borçlanma senetlerini ellerinde bulunduranlar sermaye kazançları elde edeceklerdir. Bir başka açıdan, faizler düştükçe, geçmiş dönemde elde edilen getiriler artacaktır.

Döviz kurları düşmeye devam ediyor. Yani, Türk parası daha da değerlenmeye devam ediyor. Kurların düşmeye devam etmesi bir anlamda Merkez Bankası’nı döviz piyasasına davet etmek anlamına geliyor. Piyasalar Merkez Bankası’nın kurlara daha yoğun müdahale edip piyasadan döviz alarak likidite yaratmasını talep ediyor. Genel kanının aksine, son dönemde, döviz kurları, yabancı döviz sattığı için sattığı için değil, piyasa Merkez Bankası’na ‘gel-gel’ yaptığı için düşüyor. Kısacası, dalgalı kur rejiminin bir başka cilvesini yaşıyoruz.

ÜÇLÜ DENGE

Bütün bu istekler Merkez Bankası’nın kamuoyuna açıkladığı enflasyon hedefiyle tutarlı mı?
Konunun can alıcı tarafı da zaten burada. Korunması gereken sürdürülebilir denge, ‘kur-faiz-sermaye akımları’ üçgeninin enflasyonu kalıcı bir biçimde düşürecek düzlemde tutulabilmesidir. Bu üçgenin yansımaları iç talep, cari işlemler dengesi ve ekonomik büyümedir.

Dalgalı kur rejiminin uygulamaya konmasının önemli nedenlerinden biri Merkez Bankası’nın kendi bilançosu üzerindeki kontrolü güçlendirerek enflasyonu kontrol etmeyi ve enflasyonu hedeflemeyi kolaylaştırmaktır. Yani, Merkez Bankası’nın kurları belli bir düzeyde tutabilmek için bilançosunu büyütmek durumunda kalması enflasyonla mücadeleyi sakatlayan ve/veya geciktiren bir unsur olacaktır. Bu seçim yapılmıştır. Geri dönüş yoktur.

Piyasanın Merkez Bankası’nın dövize daha yoğun müdahale ederek kurların düşmesini engellemeye çalışmasını istemek bir anlamda bilançosu üzerindeki hedeflerini yumuşatmasını istemek anlamına gelmektedir.

Merkez Bankası daha yılın başında bilançosunu çok hızlı büyütmek istemeyeceğini düşünmek fazla yanıltıcı olmayacaktır. Kaldı ki, yılın başında yapılan açıklamalarda, Merkez Bankası döviz rezervi biriktirmek istediğini söylemiştir, ama piyasanın ihtiyacı olacağı likiditeyi mutlaka döviz alarak sağlayacağını söylememiştir. Yine de, piyasalar ‘gel-gel’ yapmaya devam etmektedirler.

ÖNCE HEDEF

Faizlerin düşürülmesini istemek de bir anlamda farklı yollardan aynı kapıya çıkmaktadır. Faizlerin düşmesi bugünkü dengede Merkez Bankası’nın piyasadan daha az borçlanması anlamına gelecektir. İleride, Merkez bankası piyasalara net bazda borç veren bir konuma geldiğinde, faizlerin düşmesi Merkez Bankası’nın piyasaya daha fazla likidite vermesi anlamına gelecektir
. İki durumda da, parasal genişleme söz konusudur.

Parasal genişlemenin enflasyon hedefiyle çeliştiği aşamada Merkez Bankası’ndan döviz kurlarına ya da faizlere müdahale etmesini beklemek çok gerçekçi değildir. Gerçekçi olmayan yaklaşımlarla piyasaların kur-faiz dengesini şaşırtması bir aşamada ekonomik istikrarı bozabilecek önemli bir etken olabilecektir.
Yazarın Tüm Yazıları