Perspektifi kaybetmeyelim

HİSLERİYLE hareket eden bir milletiz.

Hislerle hareket etmek çoğu zaman hedefe varmayı zorlaştırır. Mantığımızla hareket edip hedefe kilitlenmek her zaman daha yararlıdır. Bu konuda İngilizlerden öğreneceğimiz çok şey var.

İngilizler tüm olasılıkları ve çıkış yollarını tüketmeden hiçbir zaman müzakereyi bırakmazlar. Bırakabilecekleri izlenimi vermezler. Alternatifler oluştururlar. B,C ve D planları koltuklarının altında dolaşırlar. Ön kapıdan giremezlerse, arka kapıyı denerler. Olmazsa, damdan girmeye çalışırlar. Bir süre bahçede oturmaktan da çekinmezler.

İngiliz tarihi ve dünyada oluşturdukları egemenlikleri de bu yaklaşımlarının bir sonucudur. Önemli olan hedeftir, varılması arzulanan noktadır. Lüksembourg toplantısı sırasında İngilizlerin AB’nin dönemsel başkanı olması bizim için bir şanstır. Daha önceki çıkmazlardan da hep İngiliz kaynaklı girişimler sonucunda çıkılmıştı.

KISA ÇALKANTILAR

AB’ye tam üyelik
için gidilecek önümüzdeki yol kolay ve engebesiz değildir. Aralık ayından sonra Avusturya AB’nin dönem başkanlığını üstlenecektir. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik adaylığını her aşamasında sulandırmaya çalışan bir ülkenin başkanlığı döneminde çok fazla şey bekleyemeyiz. Ama, süreç başlamıştır. Önemli olan da budur.

Avusturya’nın başkanlığı döneminde büyük bir olasılıkla Türkiye’nin AB ile müzakereleri çok hızlı ilerlemeyecektir. Tarama aşamasında da çeşitli alanlarda pürüzler çıkacaktır. Çıkan her pürüz piyasalarda dalgalanma yaratma olasılığını artıracaktır. Küçük yatırımcıların geçen pazartesi günü yaptıkları yanlışı tekrarlamamaları gerekir.

Bizim gibi gelişmekte olan piyasalar için konjonktür çok olumludur. Bir anlamda, gelişmekte olan piyasalara para yağmaktadır. Bu nedenle de, bu ülkelerde piyasalardaki çalkantıların süresi son derece kısalmıştır. Çalkantılar neredeyse bir güne, hatta birkaç saate sığdırılmaktadır. Çok büyük bir hata yapmazsak, dışsal bir şok olmadığı taktirde, Türkiye piyasalarında da çalkantılar bu dönemde bir ya da birkaç güne sığacaktır.

Dikkat edilirse, Türkiye ekonomisinin giderek artan dış ticaret ve cari işlemler açıkları her ay rekorlar kırmaktadır. Ama, bu açıklar piyasalarda herhangi bir çalkantıya neden olmamaktadır. Çünkü, mali piyasaların beklentisi bu büyüklükteki açıkların, en azından şimdilik, sürdürülebilir olduğu yönündedir. Küresel piyasalarda gözlenen eğilimler bu beklentiyi desteklemektedir. Yaşananlardan ekonomide risklerin azaldığı anlamı çıkarılmamalıdır.

AB VE IMF

Uluslararası
mali piyasaların Türkiye’ye desteğinin devam etmesi Türkiye’nin tutunduğu iki çapanın da sağlam bir biçimde yerinde durmasına bağlıdır. Yani, Türkiye ne IMF’yi ne de AB’yi boşlayabilir. Bu iki çapa birbirinin ikamesi değil, tamamlayıcısıdırlar.

Dolayısıyla, AB ile ilişkilerin şimdilik yoluna girmiş gibi görünmesi IMF ile mutabakata varılan ekonomik programın savsaklanmasını haklı çıkarmaz. Aksine, önemli riskleri beraberinde getirir.

Türkiye iki alanda da perspektifini kaybetmemelidir. Kısa dönemde, IMF ile yapılan standby düzenlemesinin gerekleri tamamlanmalıdır. Bu bağlamda, programın gözden geçirilmelerinin birinin bir sonraki ile birleştirilmesi uygulaması durdurulmalıdır. Reformların içerikleri kadar, zamanlaması da önem kazanmıştır.

Orta dönemde ise, tam üyelik müzakereleri nasılsa başladı diye AB ile ilişkiler durağan hale getirilmemelidir. Alışkanlıklarımızın aksine, başladığımız işe, başladığımızda duyduğumuz heyecanla devam edebilmeliyiz.

Bu iki perspektife sıkı sıkıya sarılmamız giderek artan risklerin gerçekleşme olasılığını azaltıcı bir rol oynayacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları