Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi

Bu hafta içinde Hürriyet'in Washington temsilcisi Tolga Tanış, çok önemli bir habere imza attı. ABD'nin Suriye'de muhalif gruplara verdiği desteği çekme kararı aldığını yazdı.

Haberin Devamı

Tolga'nın bu çok önemli haberinden birkaç saat sonra ise dünya medyasına en az bunun kadar önemli ve hatta devamı sayılabilecek bir haber düştü. Önce Wall Street Journal, ardından da Reuters haber ajansı duyurdu, bu ikinci kritik gelişmeye.


Bu haberlere göre, ABD'nin Ortadoğu'daki en önemli müttefiklerinden Suudi Arabistan, Suriye konusunda Washington politikalarından memnun olmadığı için arasına mesafe koymaya ve bundan sonra muhalifleri silahlandırmak da dahil, operasyonlarını Fransa ve Ürdün ile işbirliği içerisinde yürütme karar verdi.


Özellikle Ortadoğu bağlamında dünyadaki gelişmeleri takip edenler için esasen bu çok önemli gelişme, pek de beklenmedik değildi.


Zira, aynı, başlıkta dediğim gibi, perşembenin çarşambadan belliydi.


ÖNCE MISIR’LA PATLADI

Haberin Devamı


Son aylardır ABD ile Suudi Arabistan'ın uyguladığı politikalar giderek ayrışmaya başlamıştı.

Bunların başında Mısır geliyor. Daha Ağustos ayında, darbe sonrası ABD mali yardımlarını kesmeyi değerlendirirken, askeri cuntayı ilk kutlayan ülkelerden olan Suudi Arabistan hemen mali yardımda bulunacağını ilan etti.


Suudiler, Mısır'daki darbe yönetimine 12 milyar dolarlık bir yardım paketi açıkladı. Böylece, ABD'nin yılda 1.5 milyar dolar olan askeri ve ekonomik yardımı da taca çıkmış oldu.


SURİYE’DE SUUDİLER TACA ÇIKTI


Sonra Suriye konusunda yollar ayrıldı. Hatta ayrılmakla kalmadı, uçurumlar oluştu. Tüm dünya nefesini tutmuş, Suriye'nin vurulacağı anı beklerken, bir anda ABD, ortaya "kimyasal silah formülünü" attı ve operasyon ertelendi.

Bu kez taca çıkan, tüm hesaplarını askeri müdahale üzerine yapan Suudiler oldu. Suudi Arabistan, hayal kırıklığını, "Dünya Suriye meselesini kimyasal silah konusuna indirgeyip hata yapıyor" sözleriyle dile getirdi.


İRAN’LA YAKINLAŞMA BARDAĞI TAŞIRDI


Esas kriz ise ABD'nin, yeni Cumhurbaşkanı Ruhani'den gelen olumlu mesajları alıp, İran ile yakınlaşmaya başlamasıyla patlak verdi.


Suudi Arabistan, en önemli müttefiki ABD'nin, Ortadoğu'daki en büyük rakibiyle yakınlaşmasına o kadar kızdı ki, tepkisini sadece açıklamalarla dile getirmedi, eyleme de döktü.

Haberin Devamı

Önce, tarihte ilk kez BM Genel Kurulu'nda yapacağı konuşmayı iptal etti. Ardından da seçildiği halde BM Güvenlik Konseyi üyeliğini kabul etmeme karar aldı.


Tarih boyunca birbirleriyle bir aşk-nefret ilişkisi içinde olan bu iki ülke arasında adım adım artan gerilim, Suudi Arabistan'ın Suriye'de ABD ile ipleri koparmasıyla krize dönüştü.


Şimdi bu krizin nereye gideceği ve daha önemlisi Ortadoğu dinamiklerini nasıl etkileyeceği merak ediliyor.


İLİŞKİLERİN ÖZÜ DEĞİŞTİ


Bazıları, ABD ile Suudi Arabistan'ın eninde sonunda krizleri çözüp yeniden müttefiklik çerçevesinde yoluna devam edeceğini düşünüyor.


Bazıları ise, ki bu bazılarının sayısı pek azımsanacak gibi değil, iki ülke ilişkilerinin özünün değiştiğini ve aslında bu olanların da bu değişimin bir sonucu olduğunu savunuyor.

Haberin Devamı


Yani, bu görüşe göre, krizler çözülse bile ABD ile Suudi Arabistan'ın ilişkileri biçim değiştirecek.


Bu görüşün altında yatan nedense ABD'nin kaya gazı ve bunu petrole dönüştürme teknoloji sayesinde artık net petrol ihracatçısına dönüşmüş olması.


KAYA GAZI SAĞOLSUN


Böylece, ABD, Suudi Arabistan'ın petrolüne daha az ihtiyaç duyuyor ve bu nedenle dış politikada artık Riyad'ı daha az önemsiyor.


Uluslararası Enerji Ajansı'nın en son raporuna göre, ABD, bu yıl dünyanın en büyük petrol ürünleri ve doğalgaz ihracatçısı olacak. Bunun temel nedeni de kaya gazı rezervlerinin iki yıl içerisinde 32 milyar varilden 58 milyar varile yükselmiş olması.


Bu durum, doğal olarak, ABD'nin dış politika elini rahatlatıyor. Ve özellikle Irak ve Afganistan travmalarının ardından Ortadoğu politikasında daha temkinli hareket etmesini sağlıyor.

Haberin Devamı


SUUDİLER DİĞER KARTLARI KULLANACAK MI?


Bununla birlikte, Suudi Arabistan'ın bugüne kadar Ortadoğu'da Sünni egemenliğini artırmayı ve Şiilerin gücünü azaltmayı amaçlayan politikasının en büyük destekçisi ABD'yi kaybetmeye nasıl yanıt vereceği de ayrı bir merak konusu.


Sonuç itibariyle, Suudi Arabistan'ın bugün, Ortadoğu'nun başta El Kaide olmak üzere aşırı İslamcı terör örgütlerini desteklediği, hatta "hamisi" olduğu da ayrıca bilinen bir gerçek...


ABD, Ortadoğu politikasına ince ayar verirken, Suudi Arabistan'ı ikinci plana atmasının bedelini farklı bir şekilde ödemek zorunda kalacak mı?


Suudi Arabistan, elindeki İslamcı terör örgütleri kartını kullanmayı gündeme getirecek mi?

Haberin Devamı


Bence önümüzdeki dönemde yanıtı en yakından takip edilmesi gereken sorular bunlar...

Yazarın son yazıları


#18 Ekim 2013 İşte Ortadoğu'yu şekillendiren iki isim
#11 Ekim 2013 Adını arayan ülke
#04 Ekim 2013 ABD'yi kapatan adam
#27 Eylül 2013 Artık endişelenmek için daha çok nedenimiz var
#20 Eylül 2013 New York'un bu yılki yıldızı kim olacak?



YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>


Yazarın Tüm Yazıları