Onbaşı, çavuş, astsubay ve ötesi...

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Sekiz yıllık temel eğitim konusu bazılarının söylediği gibi Cumhuriyet'in en önemli atılımı değil. Ama son yıllarda önemli olanlardan biri. Türkiye Cumhuriyeti geçmişte ne atılımlar yaşadı ve devrimler yarattı.

Bazılarının anlamsız bir biçimde ‘‘İnkılap'' dediği ‘‘Devrim'' sözcüğü bizim için önemlidir.

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, o eşsiz devrimlerle sadece Türkiye'de değil, dünyada olay yarattılar.

Yazı devrimi, kılık kıyafet devrimi, eğitim devrimi, kadın hakları, tekkelerin ve medreselerin kapatılması...

O günlerin Türkiye'sini bir düşünün bakalım. Ekonomik, sosyal ve insan yapısına bir bakın. 1918 yılında Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkıp harabeye dönmüş, her şeyini yitirmiş bir ülke. Hemen ardından 1920'de Meclis kurmuş, varını yoğunu seferber edip İstiklal Harbi mucizesini gerçekleştirmiş.

Devrimler, işte o harabenin, o enkazın üzerine tek tek yapılmış.

Kimin sayesinde?

Refah mensuplarının bugün ana avrat sövdükleri Mustafa Kemal Atatürk, onun asker ve sivil kahramanları sayesinde.

Dünyada ikinci bir ülke daha yoktur ki, vatanı ve milleti kurtaran kahramana bizde olduğu gibi küfürler yağdırılsın.

Sadece Atatürk'e mi küfrediyor bunlar?

Hayır!.. Kendilerinden olmayan tertemiz, pırıl pırıl Türk kadınları bunların gözünde ‘‘orospu''... Utanmadan ortaya çıkıp ‘‘Türkiye'de 2 milyon orospu var'' diyebiliyorlar. Ardından oklarını Meclis'e yöneltiyor ve milletvekillerinin ‘‘pezevenk'' olduğunu iddia ediyorlar.

Ağızları bozuk, sütleri bozuk, mayaları bozuk. İşleri güçleri dini siyasete alet etmek, din sömürüsü yoluyla siyasal çıkar elde etmek.

1920-1921 yıllarında Türk ordusu cephede Yunan ordusuyla boğuşurken, cephe gerisinde birileri ‘‘Şeriat isterük'' diye iç isyan çıkarıp ordumuzu arkadan vuruyordu. Bugünküler, işte onların torunları.

***

Peki, bu küfürler sadece Atatürk'e, kadınlarımıza, Meclis'e mi yağdırılıyor? Hayır!

Bu iğrençlikten nasibini en çok alan kuruluşlardan biri de Türk Silahlı Kuvvetleri. Refah kesimi, ordumuzun her kademesiyle alay ediyor, bununla da yetinmeyip sövüyor.

Bu aşamada devreye ‘‘rütbeler'' giriyor.

Onbaşı, çavuş, astsubay ve paşalar...

Bay Erbakan dün ne diyor?

‘‘Onbaşı Mesut, çavuş Baykal'dan emir alıyor...''

Ülke sorunları hakkında söyleyeceği hiçbir şey kalmayınca, iyice boş laf etmeye başlıyor. Bitmiş, tükenmiş, hezimete uğramış bir parti genel başkanı. Tansu ile ortak kurduğu hükümette çuvallamış, işi açmaza sokmuş, denizi bitirip gemisini karaya oturtmuş ve ondan sonra da Çankaya'ya çıkıp başbakanlığı kendi elleriyle bir güzel teslim etmiş bir vatandaş! 70 yaşını aşmış, ömründe Tansu'nun ve kaderin cilvesiyle bir kez olsun ‘‘Başbakan'' olmayı başarmış ve onu da kuş gibi elinden kaçırmış!

Şimdi onun sinirini yaşıyor. Bu yüzden ne yapacağını, ne diyeceğini, nasıl davranacağını şaşırıyor.

Ne demek istiyor birilerini ‘‘Onbaşı'' veya ‘‘Çavuş'' olarak tanımlamakla?

Aklı sıra küçümsüyor! Hem Mesut Yılmaz'a, hem Deniz Baykal'a ve hem de onbaşılara, çavuşlara, yani halkın içinden gelmiş kardeşlerimize hakaret ediyor!

Küçümsediği onbaşılık ve çavuşluk var ya, askerlikte önemli rütbedir.

Sadece bu kadar mı? Geçenlerde bunlardan biri, Refah'ın yayın organı olan gazetedeki başyazısında bütün astsubaylarımıza hakaret ediyordu. O cümlelerini yakalayıp burada yazmıştım. Her kesimden protesto edildi, sonra özür dilemek zorunda kaldı.

Orduya yağdırdıkları hakaretlerden nasibini onbaşı'dan başlayıp Genelkurmay Başkanı'na kadar herkes alıyor.

***

Varsa yoksa din sömürüsü ve din ticareti. Kendi çocuklarını özel okullara gönderip İngilizce, Fransızca, Almanca eğitim almalarını sağlarlar.

Sömürecekleri fakir fukara çocuklarını ise imam hatip'lere sevk ettirip Arapça öğretirler... Ve sonra hiç utanıp sıkılmadan ‘‘Onlar bizim arka bahçemizdir'' derler.

Beyefendi dün demiş ki: ‘‘Eceli gelen ezanla uğraşır...'' Ve ardından kurmayları konuşmuşlar: ‘‘Biz (Refah) daha sokağa inmedik. Eylülde ineceğiz...''

Bunların hepsi hezimet ve yenilgi belirtileridir. Ülke yararına bir tek iş yapamadıkları için şimdi sokağa dökülmekten söz ediyorlar... Ve sadece birkaç bin kişilik militan kadrolarını cuma namazı sonrasında cami avlularına dökebildiler. Halk bunları elinin tersiyle itti, çünkü oynadıkları oyunları, söyledikleri yalanları anladı.

Çok merak ediyorum, yok mu bunların arasında aklı başında adamlar? Yok mu bunları uyaracak, bu saçma sözlere, din sömürüsüne, din tüccarlığına, yalan, hakaret, küfür ve tehditlere son verdirecek birileri?

RECEP TAYYİP'İN İSTANBUL'U!

Refah'ın İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip hem İstanbul'a yaptığını iddia ettiği hizmetler, hem de Erbakan'ın yerine oynama konusunda pek iddialı bir arkadaştır! İkinciyi bilmem ama ilki konusunda onu kutlamak gerekir!

Bir yağmur yağdı, İstanbul bitti. Belediye yatırımlarının, harcanan trilyonların nerelere gittiği açıkça ortaya çıktı.

Bir kent düşünün ki, şiddetli bir yağmurda iş bitiyor ve teslim bayrağını çekiyor.

Belediye sıfır.

Fiyakalı temel atma törenleri düzenlemek, oralarda din iman nutukları atmak kolaydır da, kentin altyapısını böyle felaketlere karşı hazırlamak zordur. Recep Tayyip en kolayını seçmiş, zoru bırakmış! Vallahi akıllı adammış!

Allah bunların gerçek yüzlerini böyle olaylarda ortaya seriyor ama bu arada olan vatandaşa oluyor.

Yazarın Tüm Yazıları