Ölüme beş kala büyük röportaj

Darbeci general "İşkence bu herifin aklını başından almış" diye düşünüyor. Gazeteci ise ısrarını sürdürüyor.

Ne muhteşem bir röportaj ama. Hiç kuşku yok. Adamın anlatacakları, röportaj mekanı ve ortamı, en ince ayrıntısına kadar işkence. Onlar helikopteri düşürüyor, o da maskeleri. Ölüme beş kala, bu hayal.

Elleri arkadan kelepçeli. Gözleri bağlı. Yeraltında, karanlık mahzende yanıtlaması istenen soruların ardı arkası kesilmiyor: "Söyle, kimden öğrendin?.. Helikopterin düştüğünü sana kim söyledi?.. Helikopterdeki kayıp dosya şimdi nerede?.. Söyle!.."

Ünlü gazeteci sadece susuyor. Yanıt yoksa, sonuç belli. Islak vücuduna elektrik veriliyor. Yediği sopa ve yumruğun haddi hesabı yok. Kaburga kemikleri kırılıyor. Her tarafından kanlar akıyor.
/images/100/0x0/55eb2586f018fbb8f8ae4b88
Mahzene biri giriyor. İşkence bir süre için duruyor. Gözlerini açıyorlar.

İçeri giren adam, gazetecinin aylardır peşinde koştuğu kişi. Sesinden tanıyor. Derin devletin beyinlerinden. Derin devlet, ülkede terörü azdırmak, arkadan darbe yapmak için bir helikopter düşürüyor. Bunu da, birilerinin üstüne yıkıyor. Düşen helikopterde darbe planı var.

Helikopteri kimin düşürdüğünü ve darbe planını o gazeteci öğreniyor. Gazetesinde ayrıntılarıyla yazıyor. Böylece darbe de suya düşüyor.

Ama o durmuyor. Bu işin beynini arıyor. Hedefe tam yaklaştığı sırada, derin devlet onu kaçırıyor. Ve işkence.

İşte, aradığı adam şimdi karşısında. Ama, koşullar hiç elverişli değil. Ölüme ancak birkaç adım var.

İnanılmaz bir öneri geliyor gazeteciden:

"Helikopteri de sen düşürdün, darbeyi de sen planladın. Her şey ortaya çıktı. Gel, şimdi seninle bir röportaj yapalım!.. Gazeteci olarak, hep bu anı bekledim."

Darbeci general "İşkence bu herifin aklını başından almış" diye düşünüyor. Gazeteci ise, ısrarını sürdürüyor. Ne muhteşem bir röportaj ama. Hiç kuşku yok. Adamın anlatacakları, röportaj mekanı ve ortamı, en ince ayrıntısına kadar işkence. Onlar helikopteri düşürüyor, o da maskeleri. Ölüme beş kala, bu hayal.

*

Gabo’nun okulunda gazetecilik böyle öğretiliyor. Gabo, yani dünyaca tanınan Gabriel Garcia Marquez. Çağımızın en ünlü yazarlarından.

Nobel ödüllü bu Kolombiyalı, yazarlığa adımını gazetecilikle atıyor. Dünyaca üne kavuştuğunda, on yıl önce yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği Kolombiya’nın küçük bir kasabasında, Cartegena’da bir gazetecilik okulu açıyor. Fundacion Nuevo Periodismo Iberoamericano. Bu okul tüm Latin Amerika’ya gazeteci yetiştirmeyi hedefliyor.

Dünyanın en önde gelen gazetelerinden, en güvenilir gazeteciler bu okulda ders veriyor. Okula kabul edilen öğrencilerde aranan koşullar pek öyle ahım şahım değil, ama bazı gazetecilerde eksik olanlar. Objektivite, dürüstlük, hırs, meslek onurunu korumak gibi. Gabo, bu niteliklerde, haklı olarak çok titiz.

*

Okulda teneffüs aralarında bile gazetecilik. Çeşitli olaylar karşısında davranış biçimi. Bir gazetecinin hangi koşullarda, nasıl davranacağına ilişkin evrensel reçeteler.

Ölüme beş kala bile, gazetecilik. Bu yaşanmış örnek, derslerde sık sık tekrarlanan, herkesi yerinde şöyle sallayan bir olay. Gazetecilik ufuklarını gösteriyor.

Anlatılanlar ise, genel olarak, günümüz gazeteciliğinin artık tüm dünyada geçerli kuralını sergiliyor. Story, yani olay aktarmak. İnsanları meraklandırır ya da bilgilendirirken, story ile beslemek. Story üzerinden haberdar kılmak. Gabo’nun okulunda sürekli verilen ders bu.

"Masada oturmayın, insanların arasına karışın, izlediğiniz olayları bir drama gibi yazın."

Onlarca ünlü edebiyatçı tanıyorum. Malraux’dan Hemingway’e, Marquez’den Soljenitsin’e. Hepsinin geçmişindeki gazetecilik, savaş bile olsa, olayı yerinde izlemekten ve sonra onu story halinde sunmaktan geçiyor.

Ölüme beş kala, meslek heyecanını taşıyan o gazeteciyi saygıyla anıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları