Olsam da bir lord kuramam bir Ford

Dubai şeyhi El Maktum’a tahsis edilecek arsalar üzerinde gerçekleştirilecek projelerden birinin 650 metrelik gökdelen olduğu iddiası üzerine, tarih ve kültür zengini İstanbul’un gökdelen gösterişine ihtiyacı olmadığı, önceliğin şehrin bakımına verilmesini savunan bir yazı yazmıştım.

Tam da Başbakan Erdoğan’ın Dubai şeyhinin yapacağı yatırımları eleştirenleri ‘sermaye ırkçılığı’ yapmakla suçladığı güne denk düştü.

Asla sermaye ırkçısı filan değilim. Türkiye’ye akacak sermayenin kaynağı İsrail olmuş, Birleşik Arap Emirlikleri olmuş umurumda değil. Yabancı sermaye yeter ki gelsin ama adabına uygun olarak gelsin.

Yazımda Dubai’yi suni bir cennet olarak tanımlamıştım. Suni cennetlere de karşı değilim. Farklı çekim merkezleri yaratmak için Türkiye’nin çeşitli yerlerinde de suni cennetler görmek isterim. Örneğin Güneydoğu’da bir Las Vegas yaratılabileceğini düşünürüm.

Tüm bunlar, İstanbul’a yapılması öngörülen yatırımın eleştirilecek hiçbir yanı yok demek de değil.

Yabancı yatırımcıya İstanbul’daki eşi benzeri olmayan, değerli arsaları bir takım binalar yapması için tahsis etmekle, şehir dışındaki bataklık araziyi fabrika kuracak bir yatırımcıya tahsis etmek arasında fark var.

Ayrıca yatırım olarak bina dikmekle, fabrika kurmak arasında da fark var.

Dubai şeyhinin turizm ve bilişim sektörlerinin uzmanı olarak gösterilmeye çalışılması da çok anlamsız.

Dubai turizmi birkaç şatafatlı otel ve bu otellerin teorik olarak gayrımüslümler için açık tutulan barlarına takılan Asya ülkelerinden gelmiş kadınlardan ibaret.

Bilişimdeki uzmanlıkları ise akıllıca davranıp sağladıkları vergi avantajları sayesinde, yabancı bilişim devlerini bölge ofislerini Dubai’de kurmaya ikna etmekten ileri gitmiyor.

Bir de işin ağrıma giden bir yanı daha var.

Şöyle bir tam sayfa gazete ilanı düşünün. Tepesinde ‘Yaşam kültürünüzü değiştirmek için geliyoruz’, diye yazsın. Alt köşesinde de ‘USA International Properties’...

Nice köşe yazarımız bu kuruluşa haddini bildirmeye girişirdi değil mi?

Günlerdir gazetelerde buna benzer bir ilan yayınlanıyor. Tepesinde ‘Alışveriş kültürünüzü değiştirmek için geliyoruz’, ‘Misafirperverlik anlayışınızı değiştirmeye geliyoruz’ gibi patavatsız laflar ediliyor. Alt köşesinde ‘Dubai International Properties’ imzasıyla yayınlanıyor. İstanbul’a 5 milyar dolar yatırım yapacak şeyhin şirketinin imzası bu.

Suni cennetlerin zevksiz bir örneği olan Dubai’nin mimarının, İstanbul gibi bir tarih ve kültür merkezine, sırf para getiriyorum diye bu şekilde dalması uygunsuz kaçıyor.

Sermaye ırkçılığıyla filan alakası yok, maruzatım bundan ibarettir.

Çisil Sohodol’un eşi Cem Özer’i küçük gördü

Birisini eleştirirken ismini anmadan eleştirerek, aklınca küçük görmeye kalkışmak köşe yazarları arasında çok moda.

Çisil Sohodol’un kocası geçen gün Kelebek’te kendisine gelen bir açıklama mektubunu yayınladı. Mektubun göndericisinden ‘Nurgül Yeşilçay’ın eşi’ diye bahsediyordu. İsmini anmayarak küçük görmeye çalıştığı kişi, Türkiye’nin en usta oyuncularından Cem Özer’di.

Yapmayın sevgili meslektaşlarım. Başarısı tescilli insanları, ismini anmayarak küçültemezsiniz. Tam tersine kendinizi küçültmüş olursunuz.

Şimdi haklı olarak soranlar vardır, Çisil Sohodol’un eşi kim diye... Sıkıştırdınız, söyleyeyim; Ali Atıf Bir...

İstifa kapasitesi

Galatasaray İkinci Başkanı Ergun Gürsoy, birlikte katıldıkları TV programında kendisini istifaya davet eden Gökmen Özdenak’a, ‘kapasiten beni istifaya davet etmeye yeterli değil’, diyerek ateş püskürüyordu.

Birisini istifaya davet etmek için gerekli kapasite nasıl ölçülür bilemiyeceğim. Ama istifayı gerektiren durumun ölçüsü evrensel. Başarısız olana istifa etmek düşer.

Ergun Gürsoy, defalarca gol kralı olmuş Gökmen Özdenak’ın kapasitesini nasıl ölçtü, akıl sır erdiremedim ama Gürsoy ‘her alanda Fenerbahçe’nin gerisine düştük’ diye itiraf ederek, kendi yönetici kapasitesini kendi kendine ölçmüş olduğunu göstermişti zaten.

Peki hálá neden istifa etmiyor, o da ayrı bir muamma...

THY’de şarap ustaya emanet

THY’nin git gide kötüleşen servisini hep eleştiriyordum. Özellikle şarap servisine önem vermemesini, yabancı havayollarının çok gerisinde kalmasını, niteliksiz şarap servis etmesini ve yetersiz stokla uçmasını eleştirmiştim.

THY şarap ve içki servisi konusunda önemli bir adım atarak, Gusto dergisi Yayın Yönetmeni ve Milliyet yazarı Mehmet Yalçın’dan danışmanlık almaya başlamış.

Mehmet Yalçın sayesinde THY’nin ikramında sıçrama yaşanacağına eminim. İlk THY uçuşumun ardından, izlenimlerimi de yazacağım.
Yazarın Tüm Yazıları