Oktay Ekşi: Savcı olmaya savcı ama

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Yıl 1957 idi. Adnan Menderes, o tarihin ateşli muhalefet milletvekili ‘‘Osman Bölükbaşı'nın haddini bildirmeye’’ karar vermişti. Çünkü Bölükbaşı Meclis kürsüsünde konuşurken Demokrat Partili (DP) milletvekillerine dönüp, ‘‘Zalimlerin uşakları!’’ demişti.

O zamanki Anayasa da Meclis kürsüsünden yapılan konuşma nedeniyle milletvekili hakkında hiçbir işlem yapılamayacağını emrediyordu. Ama Menderes Anayasa filan dinlemedi. Bölükbaşı hakkında soruşturma açtırdı. Ardından dokunulmazlığını kaldırttı.

Ve bir akşam aynen önceki akşam Merve Kavakçı'ya yapıldığı gibi, bir polis ekibi Bölükbaşı'nın evine gelerek onu götürdü.

Bu satırların yazarı o tarihte genç bir gazeteciydi. Bölükbaşı götürülürken evde bulunanlardan biriydi.

O akşam yaşadıklarımız sadece Bölükbaşı'yı değil hepimizi isyan ettiriyordu. Çünkü Anayasa'nın amir bir hükmü düpedüz çiğneniyordu. Yapılmak istenen hukuk devleti kurallarına taban tabana aykırıydı. Yargı mekanizması adalet dağıtmak için değil zulüm yapmak için kullanılıyordu.

O akşam Bölükbaşı götürülüp tutuklandı. Uzun süre yargılandı. Neticede, sözleri ‘‘Meclis'e hakaret’’ teşkil etmediği gerekçesiyle aklandı.

Demek aradan 42 sene geçmiş.

Tam 42 sene sonra Türkiye'de aynı manzaralar... Üstelik bu defakinde başrolü bir Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı oynuyor.

Sayın Savcı'ya sormak lazım:

Ne var? Bir teröristin evini mi basıyorsun? Zanlı olarak hakkında işlem yaptığın kişiyi çağırdın da gelmedi mi?

Sonra gündüzler çuvala mı girdi? Acelen ne?

Yoksa maksadın başka mı?

Öyle ya... Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne aday üyeler listesine alınması ihtimali belirince birileri belli ki çok tedirgin oldular. Adeta bütün dünyaya ‘‘Biz adam olmayız’’ mesajını vermek için yarışıyorlar. Örneğin Gökçeada'da geçen gün olduğu gibi, Rum asıllı bir kadının evini kundaklayıp çocuğuyla birlikte yakıyorlar. Belli ki Yunanistan'la ilişkilerimizin son aylarda düzelmesinden rahatsızlar. Yunan kamuoyundaki sıcak rüzgárı tersine çevirmeye çalışıyorlar. Çünkü Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine aday olmasını ancak böyle, kendilerine benzeyen bir Türkiye olduğumuz izlenimini vererek engelleyebileceklerini görüyorlar.

Gerçekten Nuh Mete Yüksel'e sormak lazım... ‘‘Nedir derdin?’’ diye.

Beş sene önce HEP milletvekillerine neler yapıldığını anımsayınız:

HEP'lilerin dokunulmazlıkları kaldırılır kaldırılmaz, gayretkeş birkaç polis amiri onları Meclis'ten yaka-paça edercesine öyle bir kabalıkla çıkarttırdı ki, HEP'lilerin yaptıklarını unutup mağduriyetlerine acıdık.

Nedir? Yoksa birileri Merve Kavakçı'dan kahraman yaratmak istiyor da oyuna karşıdaki kapıdan mı giriyor?

Biliyoruz, ‘uygar olmak’ zordur. Ama bu kadar da zor mu canım?



Yazarın Tüm Yazıları