Öğretmen mektubu

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Günlerden beri Apo yazmak zorunda kaldık ve diğer önemli konulara zorunlu olarak değinemedik. Bugün size Almanya'dan bir öğretmen mektubunu iletiyorum. Devlet memuru, öğretmen Erdoğan Şahin yazıyor:

‘‘Honnover Başkonsolosluğu'na bağlı olarak Bremen'de görev yapıyorum. Türk Dili ve Kültürü dersleri öğretmeniyim. Devletimiz, kıt kaynaklarına rağmen bize ücret ödeyerek buralara kadar göndermektedir.

Cumhuriyetimizin 75. yılı yurdumuzda coşkuyla kutlanırken, biz de burada kutlamaya çalıştık.

Bu program içerisinde Cumhuriyet ve Atatürk konulu bilgilendirme toplantıları düzenledik. Konularımız: Cumhuriyetimizin getirdiği yenilikler, laiklik ve eğitim, cumhuriyet ve kadın.

Toplantı Honnover Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği yetkilisinin de katılımıyla, Diyanet İşleri'ne bağlı Selimiye Camii'nde yapıldı, katılımcılara bu konular anlatıldı.

Toplantının alkışlarla bittiği anda Diyanet İşleri'nin din görevlisi söz aldı... ‘Ben burada Atatürk ve Cumhuriyet hakkında bilgilendirme değil, eğlence bekliyordum. Konuşmalarda geçen sözler Atatürk'ün sözleri mi, yoksa solcu öğretmenlerin sözleri mi?' dedi. Halbuki kutlama etkinlikleri programı daha önceden kendisine gönderilmişti.

Cami salonunda tüm padişahların resimleri asılıydı. Sadece Atatürk resmi yoktu. Biz de toplantı öncesinde konuşma masalarını düzenlerken arka fona bir Türk bayrağı ve Atatürk resmi asmak için birkaç padişah resmini geçici olarak indirmiştik.

Din görevlisi bunu da kullandı. 35-40 kişilik gruba yönelik mesajlar vermeye başladı. Padişahlara hakaret edildiğini, bunu üzüntüyle karşıladığını, öğretmenleri küçümser bir tavırla söylemeye başladı.

Verdiği mesaj yerine hemen ulaştı. Topluluktan bir vatandaş ‘Laik Türkiye Cumhuriyeti diye öve öve bitiremediğiniz devlet bizi bin mark karşılığında Almanya'ya sattı' dedi. Bir diğeri ‘Siz öğretmenlerin tahsiliniz nedir? Yabancı dil bile bilmiyorsunuz' diye bağırmaya başladı.

Toplantıda Cumhuriyet'in kadınlarımıza kazandırdıklarını anlatan bir bayan öğretmen arkadaşımız da ‘Ben cumhuriyet kadınıyım. Yüksek tahsilim de var, yabancı dil de biliyorum. Bunu da laik cumhuriyete borçluyum' diye bağırdı.

Tartışmalar devam ederken, din görevlisinin kışkırtmasıyla can güvenliğimiz tehlikeye düşmüştü.

Eğitim Ataşeliği görevlisi tehlikeyi fark etti. Tüm öğretmenler salonu terk etmek zorunda kaldık.

Daha sonra, Honnover Başkonsolosluğu talimatıyla olayla ilgili tutanak düzenlendi.

Bazı öğretmen arkadaşlarımız bu tutanağı imza etmekten çekindi.

Tutanaklar ve bilgilendirme toplantı notları Başkonsolosluğa gönderildi.

Ben bu toplantıda laiklik konusunu sundum. Bundan büyük mutluluk duydum. Ama ücretini devletimizden alan bir din görevlisi tarafından hedef gösterildim.

Tutulan tutanağın tozlu raflarda kalacağını, devletin parasını ödeyerek gönderdiği din görevlilerinin ve bazı öğretmenlerin Atatürk'e ve cumhuriyetimize karşı kinlerini yaymaya devam edeceklerini görmenin sıkıntısını ve üzüntüsünü yaşamaktayım.

Sabrınız için teşekkür ediyorum. Size yazmakla biraz hafifledim, rahatladım. Saygılarımla.

Not: Uygun görürseniz yayınlayabilirsiniz, adımı da açıklayabilirsiniz. Korka korka bu duruma geldik. Erdoğan Şahin.’’

***

Öncelikle Erdoğan Şahin öğretmenimize teşekkür ediyorum. Her gün böyle mektuplar alırız, ama altlarında isim yoktur, kimlik yoktur. O mektupları dikkate almamız mümkün değildir...

Yazanlar korkaktır. En iyi olasılıkla ‘‘ismimi açıklamayın’’ derler.

Erdoğan Şahin mektubunu yazmış, ismini yazmış, imzasını atmış ve eklemiş:

‘‘Adımı açıklayabilirsiniz. Korka korka bu duruma geldik.’’

Tamamen doğrudur. Korka korka bu duruma geldik. Mektuplarımızın altına ismimizi bile yazamaz olduk.

***

Bu mektup bir ibret belgesidir. Yurtdışına devlet tarafından gönderilen bazı görevlilerin, özellikle bazı ‘‘din adamlarının’’ kafa yapısını çok güzel göstermektedir!

Diyanet'in, yani devletin sorumluluğunda bir Türk camii düşünün ki, salonlarında padişah resimleri asılı. Ama bir tek Atatürk resmi yok! Onu birkaç saat için asan öğretmenler bile hedef gösteriliyor, vatandaş kışkırtılıyor.

Bunu yapan da devletin bir din görevlisi!

Yurtdışındaki vatandaşlarımızın şeriatçı kesim tarafından nasıl hortumlandığını, nasıl kandırıldığını, cami avlularında toplanan paralarla kimlerin krallar gibi yaşadığını, pazartesi günleri Hürriyet'in Avrupa baskısında sıkça yazıyorum.

Devletin bazı din görevlileri, bu konularda maalesef duyarsız. Onlar duyarsız kalınca, vatandaş din tüccarlarının kucağına düşüyor.

***

İşin genelinde bir şey görüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı da belli konularda son derece duyarsız. ‘‘Cumhuriyet, Atatürk, laiklik’’ gibi konularda toplumu uyarmıyor, görevini yerine getirmiyor.

Örneğin, cumhuriyetin 75. yıl kutlamalarında beklerdim ki, Diyanet Türkiye'de ve yurtdışında bir kampanya başlatsın, Atatürk'ün 60. ölüm yıldönümünde bir ses versin! Örneğin camilerde Atatürk ve şehitler için hutbeler, onların ruhuna mevlitler okutulsun, cumhuriyetin nitelikleri kitlelere anlatılsın!

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan tık yoktu.

Yukarıda açıkladığım öğretmen mektubu, bazı Diyanet görevlilerinin neler yaptığının çarpıcı örneğidir. Kim gidecek işin üzerine? Bu Diyanet İşleri Başkanlığı mı?



Yazarın Tüm Yazıları