Odun kadınlar

Geçen gece hayatımda çokça önemi olan bir erkek arkadaşımla sohbetteydim, erkek arkadaşım derken, gerçekten arkadaşım olan biri, yani sadece dostum.

Haberin Devamı

Dostluğumuzun başladığı yıllar 80’li yıllar, ilkokuldan yani. Kendisini sayar ve  severim. Hayattaki duruşunu, olaylara bakışını, yaşam tarzını, algılamalarını, arada deli hallerini severim ve ona çok güvenirim. Hani derler ya, hadi oldu da bir başım sıkıştı, gece gündüz arayıp dert yanacağım, akıl alacağım bir -belki de bu anlamdaki tek- adamdır.
Kadınlar da onu çok sever, şeytan tüyü misali, nereye gitsek, en güzeli en hoşu gelir, bizimkinin etrafında döner durur. Haa bizimki çok mu yakışıklı; yok değil, kendi de hep  söyler.  Kendisi orta boylu, minik göbekli, saçlarının bir kısmı ağarmış, bir kısmı da ha ağardı ha ağaracak, yağız bir delikanlıdır.
Uzunca bir suredir görüşemiyorduk, geçenlerde aradı beni hadi kalk seni şu yeni açılan mekâna götüreyim dedi. Hem falancayı dinleriz hem de biraz dertleşiriz. Tamam dedim ve akşam on gibi malum mekâna gittim. Baktım bizimki en fiyakalı masayı kapmış, elini uzatsan sahneye değdi değecek. Neyse oturdum başladık sohbete, dertleri döktük, anılarda gezdik, ortam desen şahane elimizde de buz gibi nar sulu votkalarımız keyfimize diyecek yok.
Bir ara baktım bizimkinin göz tiki tuttu, eskiden de böyleydi ne zaman bir hatun beğense göz kasları istem dışı bir sağa bir sola, bir yukarı bir aşağıya oynar dururdu. Erkek işte, suyu çıksa huyu çıkmaz bunların, yedisinde neyseler yetmişinde de aynılar.
Dönüp dedim ki, “oğlum şu gözlerine mukayyet ol, hangi hatun tikli adamdan hoşlanır? ” Demez olaydım, kadın kısmına da bir hal olmuş. Baktım bizimkinin beğendiği hatunların hepsi de bunu kesiyor, hele aralarından bir tanesi tik durumunu algılayamamış, bizimki göz kırpıyor sandığından o da aynı göz hareketleriyle “hım aynen tamam oldu” gibilerinden gözleriyle pas veriyor.
Neyse aradan bir saat geçti, pop müziğin sevilen genç gruplarından biri sahneye çıkıp günün en hareketli şarkılarını söylemeye başladı. Bir an tüm masalardaki hatunlar ayağa kalkıp saçlarını savura savura sağdan yavrum sağdan, tadında başladılar kıvırtmaya. Hal böyle olunca ben artık bizimkinin göz hareketlerini takip edemez olmaya başladım. Bir ara bana dönüp “eğleniyor musun?” dedi.
“Tabi ki eğleniyorum” dedim, “Harika valla”
Ne dese beğenirsiniz  “valla eğlendiğin pek belli olmuyor da sorayım dedim, çünkü aynı ODUN GİBİSİN”
İşte o an beynimden aşağı kaynar sular boca edilmiş gibi oldum, bir an elimdeki bardağı kafasında parçalamayı düşündüysem de rezil olmayayım diye vazgeçtim.
Tuttum kolundan “Bana baksana sen, odun sensin tikli dangalak, ne demek odun gibisin, eski karın oh iyi etmiş de seni boynuzlamış, kim bilir kadına daha ne laflar ediyordun.”
 Bu sinirle kendimi tuvalete dar attım. Sinirimden titreyen ellerimle rujumu tazelemeye çalışırken bir an aslında haklı olabilir diye düşündüm.
Şu tipine baksana, 1.75 boy, ayağındaki topuklularla şu an 1.83 sularındasın, bacaklarının da zaten kürdandan pek farkı olduğu söylenemez, saçların da sopa gibi, eh yani bir odunu andırmıyor da değilsin. Ama tabi sinirim geçmemişti, hani ben kendime her türlü lafı ederim; odun, kereste, sunta munta da, elin adamı kalkıp bana odun gibisin diyemez. Tuvaletten çıkıp koşar adım masaya vardım, bu sefer yakasından tuttum; “çabuk söyle, niye bana odun dedin ha?”
“Of valla pişman oldum Ayşe ama bak söyleyeceğim şimdi yine kızacaksın, tamam söylüyorum, şimdi şöyle bir dön etrafındaki masalara bak. Bak kadınlar cıvıl cıvıl, yerlerinde duramıyorlar, hepsinde bir cilve, iç gıcıklayan bakışlar, bir de kendine bak.
Hanımağa edasıyla oturuyorsun, geldiğimizden beri kafanı ne sağa ne sola çevirip baktın. Tek noktaya fokuslanmış haldesin, en hızlı şarkıları dinlerkenki edan sanki ölüm marşı dinliyor gibi, adamlar bir saattir sahnede, en fazla iki kere alkışladın o da uyduruktan. Ondan sonra da bana diyorsun ki; artık adam gibi bir adam bulup güzel bir aşk yaşamak istiyorum, iyi de bak yine kızacaksın ama bu odun halinle biraz zor bulursun, erkek dediğin biraz işve cilve ister, sende nerde?”
O an bir ah çektim, “oh be şimdi tüm kızgınlığım geçti, oğlum baştan söyleseydin ya bunu kastettiğini, ben de odun kafalı falan demek istedin sanmıştım, gittiği yerde gözleri fer fecir oynayan, yanında kadın olan adamlara dahi kur yapan, içip içip masaların üstünde striptize beş kala şeklinde dans eden, milletin ortasında yanındaki adamla haşır huşur öpüşen, eli adamın kafasında dolaşıp duran kadınlardan olacağıma odun olurum daha iyi. Çıkıp masanın tepesinde ona buna kur yapsaydım ne halt edecektin? Ayrıca da her şeyin bir yeri var, ummadığın odun dört duvar arasında…
Neyse işte öyle bir şey.
Not: Çilek kadınlardan sonra, artık odun kadınlarımız da var. Buradan söyleyelim odun kadın güvenilir, sadık olur, güçlü olur, adı üstünde kolay kolay parçalanmaz, dağılmaz, ısıtır sıcak tutar, bazen kor olur seni yakar, koru gider külü kalır, o küllerinden tekrar doğar.
Amma velâkin her odunun hayatına en az bir kere de olsa bir baltanın girmişliği vardır o da ayrı.

Haberin Devamı

NOT2: Benim canım okur dostlarım, maalesef eski bir yazımı paylaşmak zorunda kaldım. Zira değil yazı yazmak şu an yattığım yerden kalkıp tuvalete bile gidecek gücüm yok. Kaç kere hapşırdım sayamadım bile. Oysaki havada aşk kokusu da var ama ben koku da alamıyorum şu an. Kahrolsun polenler!

Haberin Devamı

NOT3:Seni seviyorum Hıncal Uluç. (Neden şimdi durduk yere böyle söyledin diyenler Hıncal Uluç’un “Ne güzel yazılar okudum” başlıklı geçen günü yazısını okusun)

Yazarın Tüm Yazıları