O mesafeli Almanları görseniz sokaklarda birbirine sarılıyor

Bütün bilim adamları, meslektaşlarını kutlamak için yarışa giriyor. Hiçbiri, onları ne suçluyor, ne onlara çamur atıyor.

Başarıyı gölgelemeye kalkacak ne bir takıntı, ne bir soru işareti yaratma çabası. Tüm bilim adamları saygıyla ve sevinçle, ülkelerine gelen bu önemli ödüllerin tadını çıkartıyor.

Koro eşliğinde vereceği çello konserini bu yıl ister istemez iptal ediyor. Çünkü kimya profesörü Gerhard Ertl’ın aynı gün, 13 Aralık’ta, bir başka randevusu var, Stockholm’de İsveç Kralı Gustav’la.
/images/100/0x0/55eb52fdf018fbb8f8b9efad
Fizik profesörü Peter Grünberg de, 13 Aralık’ta vereceği konferansı iptal etmek zorunda kalıyor. Aynı gün onun da, Kral Gustav’la Stockholm’de randevusu var.

Aslında 13 Aralık’ta, çeşitli dallarda dünyanın en iyilerinin Kral Gustav’la randevuları var. Kazandıkları Nobel ödüllerini kralın elinden almak üzere...

İki Alman, Gerhard Ertl kimya, Peter Grünberg de fizik dalında bu yıl Nobel Ödülü’ne layık görülüyor. İki bilim adamının Nobel’i kazanması, Almanya’yı yerinden oynatıyor. Geçen hafta boyunca, ikisinin fotoğraflarını tüm TV’lerde ve gazetelerde bol bol görüyorum. Röportajlar, haberler: "İşte, Almanya’nın Gururları", "Hep Birlikte Sevindik", "Yeniden Zirvedeyiz", "Nobel Ülkesi Almanya".

Basındaki bayram havasına Başbakan Merkel de katılıyor: "Muhteşem bir ödül, bilim adamlarımız zafere yeniden imza attı, çok sevinçliyim."

ÇAMUR ATAN YOK

70’lerine adım atan iki bilim adamı ise, ne sahte bir tevazu, ne de abartılı bir övünç içinde: "34 yıldır ilk kez, iki bilim ödülü de aynı anda Almanya’ya geldi, onun için çok mutluyuz."

Ertl, kimyadaki buluşuyla, pratikte benzinin daha ucuza üretilmesini sağlayan bir yöntem geliştiriyor. Aynı zamanda, arabadan çıkan egzoz gazını daha az zararlı hale getiriyor.

Grünberg ise, fizikteki buluşuyla dünya bilgisayar sistemine katkıda bulunuyor. İpod’dan DVD’ye kadar, günlük hayatın artık vazgeçilmez araçlarında kapasiteyi yükseltiyor, elektronik ürünlerin daha ucuza mal olmasını sağlıyor.

Nobel ödülleri açıklanmadan üç-beş gün önce, Başbakan Merkel pek çok bilim adamını Potsdam’a davet ediyor. Verdiği yemekte, bir yandan kulaklar İsveç’ten gelecek haberde, bilimsel araştırmalara vereceği önemi, araştırmalara ve üniversitelere yapacağı maddi katkıyı anlatıyor. "Bilimde ABD’yi artık aşmalıyız, fiziğin, kimyanın, daha pek çok bilim dalının temellerini biz attık, şimdi onlardan gerideyiz" diyor. Bilim adamlarını yüreklendiriyor.

Bu sözler Alman bilim dünyasında yankılanırken, Stockholm’den gelen iki ödül haberiyle, o soğuk Almanlar, o mesafeli insanlar, o sevincini ve üzüntüsünü belli etmeyen poker suratlılar, sokaklarda birbirine sarılıyor. Metro girişlerinde çalınan gitarlar, Ertl ve Grünberg adına yeni besteleri seslendiriyor. Almanya’nın tüm kentlerinden ışık saçıyor, atlar şaha kalkıyor, vapurlar aynı anda düdük çalıyor.

Bütün bilim adamları, meslektaşlarını kutlamak için yarışa giriyor. Hiçbiri, onları ne suçluyor, ne onlara çamur atıyor. Başarılarını gölgelemeye kalkacak ne bir takıntı, ne bir soru işareti yaratma çabası. Hepsi saygıyla ve sevinçle, ülkelerine gelen ödülün tadını çıkartıyor. Oysa, Almanya Nobel ödüllerine çok şerbetli. 1900’den bugüne, yanılmıyorsam, 63 kez Nobel Bilim Ödülü kazanıyor.

YA BİZ NE YAPTIK

Geçen yıl biz de edebiyat dalında Nobel Ödülü kazanıyoruz. Orhan Pamuk ile. Ve öyle 50’nci, 60’ıncı kez değil, ilk kez bir Nobel Ödülü.

Geçen yıl yaşadıklarımızı düşünüyorum. Orhan Pamuk’u ödül aldığı için, bir linç etmediğimiz kalıyor. Cumhurbaşkanından başlayarak, ödülü görmezden gelenlerden tutun da, tek bir kitabını okumadan, köşe başında şarap çekenlere kadar, ona saldıranlar. Sonunda ülkesini ona dar ediyoruz, o da nefes almak için, kendini New York’a atıyor.

Aradan bir yıl geçmesine rağmen, biz hálá Orhan Pamuk düşmanlığıyla kavrulurken, Almanya baş tacı ettiği iki bilim adamıyla, yeni bilimsel tartışmalara yelken açıyor. Dünyada bilimsel sırada kaçıncıyız, üniversiteler bilime ne kadar para harcıyor, nasıl bir eğitim sistemiyle ABD’yi aşarız, gibi. Ödül kazanmak bizde düşmanlık, orada yeni başarıların itici gücü.
Yazarın Tüm Yazıları