Nokia'ya hayranım

İKİ ay önce PIAR TN-Sofres, Trendpoll araştırmasında bizim için ‘‘Aklınıza gelen ilk üç bilgisayar markasını söyleyiniz’’ sorusunu sordu.

2007 kişiden 1615'i (yüzde 83) en az bir cep telefonu markası saydı. Bu oran diğer ürünlere bakıldığında oldukça yüksek bir hatırlama oranı olup, cep telefonunun Türk insanının hayatındaki yerini göstermektedir.

Marka hatırlamada birinciliği yüzde 85.2 ile beklendiği üzere, kriz mriz dinlemeden, reklam yatırımlarına devam eden, çok da iyi işler çıkaran Nokia aldı. Nokia'nın ürün geliştirme stratejilerine, buna bağlı olarak uyguladığı pazarlama stratejilerine hayranım. Sonuçları ortada ve göreceksiniz, Nokia kriz döneminde yaptığı reklam yatırımlarının karşılığını 2002'de fazlasıyla alacak..

İkinci sırada yine açık ara Ericsson (yüzde 74.6) var. Daha sonra ise Panasonic (yüzde 40.3), Motorola (yüzde 26.9) ve Siemens (yüzde 14.1) geliyorlar. Motorola hafif hafif kıpırdanmaya başladı. Biraz geç kalınmış ama doğru karar. Niye doğru karar olduğunu başka bir araştırma sonucunu açıklayarak anlatalım:

AGB Anadolu, Kasım ayında 10.528 kişi ile görüşülerek gerçekleştirilen Target Group Index araştırmasının ilk sonuçlarını açıkladı. Avrupa ve ABD'de firmalar tarafından hedef kitle tayini, pazar bölümleme ve konumlandırma stratejileri geliştirmek üzere yaygın olarak kullanılan TGI araştırmasının ilk sonuçlarına göre cep telefonu seçiminde en önmeli kriter yüzde 29 ile markaya güven ve firma tanınılırlığı. Daha sonra sırayı fiyat, tasarım/boyut ve teknoloji alıyor.

Açık değil mi? Eğer diğer markalar 2002'de pazarı Nokia'ya kaptırmak istemiyorlarsa bir an önce tüketiciye ‘‘ceee’’ demelerinde, hatta ‘‘CEEEE’’ demelerinde büyük yarar var.


Reklam, güçlü bir halka olmalı!


PERŞEMBE günü Reklamverenler Derneği Başkanı Caner Tunaman, Reklamcılar Derneği Başkanı Faruk Atasoy, Uluslararası Reklamcılar Derneği Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Reklamcılık Derneği Başkanı Faruk Kaptan ve ben, bir ‘‘yuvarlak masa toplantısı’’ için bir araya geldik. Toplantıyı ben yönettim. Toplantıda, 2001 yılında reklam sektörünün krizden nasıl etkilendiğini ve 2002'de neler olabileceğini tartıştık. Uzun süredir bu kadar yararlı şeylerin konuşulduğu bir toplantıda bulunmamıştım. Toplantının tüm metni Medyacat dergisinin Ocak 2002 sayısında yayınlanacak.

Tüm katılımcılar bazı sektörlerin krizde panikleyerek gereksiz yere reklam harcamalarını kıstıklarını ve bunun da krizi gereksiz yere derinleştirdiğini söylediler. Çünkü hálá Türkiye'de birçok reklamveren için reklam gereklilik değil bir lüks. Dolayısıyla birçok ülkede ekonominin pupa yelken gitmesinin temel kaynağı reklam, Türkiye'de zincirin en zayıf halkası.. Ve bu halkayı güçlendirmek için reklam kurumları arasında daha fazla işbirliği gerekiyor.

Katılımcılar, 2002'den çok umutlular. ‘‘Eğer firmalar 2000 yılında yaptıkları reklam yatırımları kadar reklam yapsalar, Türkiye'ye karada ölüm yok! Ve sinyaller de böyle. Birçok firma şimdiden 2000 yılı reklam yatırımının aynısını 2002 için de hedeflemiş durumda’’ diye düşünüyorlar.

Ben de buradan bütün firmaları uyarıyorum. Lütfen gereksiz yere paniklemeyin. Tüketici orada ve hazır. Ve sizin de hálá orada olduğunuzu bilmek istiyor. Ne az ne fazla, 2000 yılında yaptığınız kadar reklama yatırım yapın, bu ülkeyi düzlüğe el birliği ile çıkaralım.


Yeşil ketçap ve sarhoşluk sonrası hoş bira


HEİNZ ketçap bir süre önce yeşil ketçabı piyasaya sürdü. Nedeni ise ilginç! Araştırmalarda çocukların sadece yeme amaçlı değil, oyun amaçlı da ketçap tükettikleri ortaya çıkmış. Heinz da yeşil ketçabın kırmızı ketçapla birlikte daha iyi oyun malzemesi olacağını ve tüketimin artacağını düşünmüş..

Caffrey's ise Londra'da bira içtikten sonra sarhoşluk sonrasını ‘‘rezalet’’ olarak değerlendirenleri çekmek için ‘‘sarhoşluk sonrası hoş’’ bira üretmiş. Bir bakıma light bira, ama konumlama light bira değil işte! Amaç pazar payını arttırmak. ‘‘İnsanlar nelerle uğraşıyorlar’’ diye düşünüyorsunuz değil mi?

Düşünün... Biz ona kısaca pazarlama diyoruz ama.


Engin Ataç farkı!


ANADOLU Üniversitesi'nde geçtiğimiz hafta rektörlük seçimleri gerçekleştirildi. Prof. Dr. Engin Ataç, 72 oy alan en yakın rakibine 323 oy fark atarak, geçerli oyların yüzde 71.6'sını aldı. Ben 25 Kasım'daki yazımda ‘‘Bu seçimde Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Engin Ataç'ın çevresinde kenetlenir, böylece Anadolu, kavgasız gürültüsüz Cumhuriyet'e hizmete devam eder’’ dememiş miydim? Demiştim ve haklı çıktım. Sağduyu Anadolu Üniversitesi'nin kültüründe var. Ve Anadolu'nun 43 yıldır Türkiye'nin eğitim sorunlarını çözmek için elini her zaman taşın altına koymasının nedeni de bu!


Bir de kese yapsın mı?


GARANTİ ve Osmanlı Bankası'nın birleşme ‘‘haberini’’ veren Fazıl Say'lı, Sertap Erener'li, Türk Marşlı, Mehter Takımlı reklama şapka çıkarıyorum. Bu kadar ‘‘bıçak sırtı’’ bir haber bu kadar etkili, bu kadar belleklerde karşı argüman uyadırmayacak ve bu kadar Garanti Bankası'nı yüceltecek şekilde verilebilir. Mehter Takımı'nın çağrışımlarının olumsuz olabileceğini söyleyenlere de, Osmanlı Bankası'nın kökeni Fransızlara dayandığı için tarihi bir yanlışlık olduğunu söyleyenlere de hiç kulak asmıyorum. Sonuçta izleyiciye geçene bakalım. İzleyici, Garanti ve Osmanlı'nın birleştiğinden haberdar oldu mu? Oldu. Reklamda kullanılan mesajla ilintili mizah, birleşmenin ‘‘çok olumlu bir şey’’ olduğunu hissettirdi mi? Hissettirdi. E bu reklam başka ne yapsın. Bir de gelip kese yapmasını ister misiniz ?

(* * * * *)


Çekirgelik


Herkes düşüncelerinde yanılabilir. Ama aptallar bir türlü yanıldıklarını anlamazlar.(Cicero)
Yazarın Tüm Yazıları