Ngonyama, insan kafeste aslan serbest

ÇALILAR şöyle bir hışırdıyor, sert bir rüzgara uğramış gibi iki yana sallanıyor, ortasından açılıyor, ardından o koca yelesiyle bir aslan!..

Bir daha, bir daha, derken peş peşe tam on iki aslan!... İşte, hepsi karşımızda. Aramızda on metre var, yok. Şanslıyız!..

Güney Afrika. Johannesburg. Krugersdorp, namı diğer, Ngonyama. Afrika’daki safari merkezlerinden biri. Ngonyama, et oburlar demek, Güney Afrika dilinde.

Krugersdorp, Afrika’da, Kenya’dan sonra vahşi hayvanların en çok bulunduğu ormanlardan biri. En önde de, aslan. Johannesburg’a iki saat uzaklıkta.

İki hafta önce, oraya gittiğimizde, biz de safari keyfini yaşamak istiyoruz. On-on beş kişilik bir grupla, otelden sabah 10’da ayrılıyoruz. Öğlen 12 dolayında Krugersdorp’un kapısındayız.

Yol boyu, tipik Amerikan arazisi. Geniş ovalar ve ormanlar, büyük çiftlikler, geniş araziler. Krugersdorp’a giriş, kişi başına beş dolara geliyor.

Biraz ilerleyince, safariye çıkılacak ormanın resepsiyonu var. Resepsiyon, hem oradaki motelin, hem de safari organizasyonunun merkezi. Orman içindeki motel, kişi başına geceliği 90 dolar. Ortada yüzme havuzu.

*

PIRIL pırıl, güneşli bir gün. Bizi safariye çıkartacak olan mihmandar, bizleri kenarı demir çemberli, içeride kademe kademe yükselen, merdivenli bir cipe bindiriyor. Yola çıkıyoruz.

Önce antiloplara rastlıyoruz. Vahşi hayvanların en çok lezzet duydukları ceylanlar. Biraz ilerde zebralar var. Çok ilerde zürafalar. Ağaç yapraklarını dilleriyle kopartıyor.

Ama, bizim asıl görmek istediğimiz aslanlar. Mihmandarın söylediğine göre, burada toplam 24 aslan yaşıyor. Ciple orman içinde dolaşmaya başlıyoruz. Yok, yok, yok!.. Ortada aslan filan yok!..

Derken, elektrikli, çelik dikenli tellerden geçerek, aslanların asıl bulunabileceği alana geliyoruz. Aslan arıyoruz!..

Öğle saati. Aslanların su içme zamanı. Mihmandar bizi, aslanların su içtiği gölet gibi bir yere getiriyor. Bekliyoruz. Güneş tam tepede.

*

BİZ sağa sola bakınırken, aniden şu ilerdeki çalılar şöyle bir hışırdıyor ve beklenen an geliyor. Aslanlar!.. Sürü halinde. On iki tane.

Biz onlara, onlar bize bakıyor!.. Hiç yabancılık çekmiyorlar!.. Sanki, saldıracak gibi halleri de, pek yok!..

Onlar su içerken, bizler de, uzaktan bile olsa, fotoğraf çektirmeye başlıyoruz.

Aslanlar burada evcilleşmiş gibi!.. İnsanlara alışmış gibi. Burası, vahşi bir ormandan çok, turistik, açık bir hayvanat bahçesini andırıyor.

Elekrtikli, çelik dikenli tellerle çevrilmiş olmasının nedeni, zebraları ve ceylanları aslanların hışmından korumak. Aslanlar tel örgüler içinde yaşıyor. Orman gibi çok geniş bir alan bile olsa, yine de, tel örgülerle, diğer hayvanlardan ayrılıyor aslanlar.

*

ÖYLE garip bir durum ki, bizler aslanları izlerken, belli koruma çerçevesinde, insanlar kafeste, aslanlar serbest gibi bir duygu yerleşiyor o anda. Yani, tersine bir durum. Zaten doğallık da burada.

Ama iki çift aslan, yine de, bildiğimiz kafese kapatılıyor. Bir dişi, bir erkek, bir dişi, bir erkek. Çiftleşmeleri için. Aslanlar yılda birkaç gün çiftleşiyor. Ama, o gün içindeki çiftleşme sayısı tam 150!.. Demek ki, aslan gibi deyimi boşuna değil!..

O anda bizlere karşı o kadar masum davranışlarına aldanmak yanlış. Anlatılan gerçek, yaşanmış bir öykü, aslan belleğini ve vahşetini olanca açıklığıyla sergiliyor.

*

BİR aslan avcısı, yanında Güney Afrikalı zenci yardımcılarıyla birlikte, aslan avına çıkıyor. Bir aslana rastlıyorlar. Avcı ateş ediyor. Ama, ancak yaralayabiliyor. Aslan kaçıyor.

Aradan üç ay geçiyor. Aynı aslan avcısı, yine yanında zenciler, yeniden aslan avına çıkıyor. Bir süre sonra, bir aslana rastlıyorlar, avcı tam ateş edecek, aslan ki, o yaralı ve aynı aslan, onca zenciye hiç dokunmadan, doğrudan onların ortasındaki avcıya saldırıyor. Adamı parçalıyor ve ormanın içlerinde kayboluyor.

Aslan belleği fotoğraf makinesi gibi!.. Filmi çekiyor ve unutmuyor. Kendisine ateş o avcıyı tanıyor. Herkesin içinde, sadece ona saldırıyor.

Bir yandan bu öyküyü dinliyorum, bir yandan da, aslanları izliyorum. Gerçekten keyif verici bir görüntü. Suyu içtikten sonra, öğle sıcağında hepsi birer ağaç gölgesine çekiliyor. Bir teki bile, bizle ilgilenmiyor.

*

GÖLETİN orada on-on beş dakikalık aslan şöleninden sonra, o gergedan, bu yaban öküzü, hele şu dünyanın hiçbir yerinde olmayan, tavus kuşu gibi uzun ve püsküllü kuyruklarını sallayarak, havada oldukları yerde durabilen kuşlar, bize yavan geliyor.

Belgesel hayvan filmlerinde izlediğimiz Kenya’daki Massai Mara, buradan çok farklı olmalı.
Yazarın Tüm Yazıları