Nerede ağaç orada mangal

SİZE bir soru...

‘Hastane’ deyince aklınıza ne gelir?

Acı, uykusuz geceler, iğne, ameliyat, umutlu umutsuz beklemeler, kan, serum, yatak, ilaç kokusu...

Bunlar gördüklerinizden, yaşadıklarınızdan bildikleriniz. Şimdi biraz da hayal gücünüzü devreye sokun.

Mesela, mangal gelmez mi aklınıza?

Yok, ısınmak için mangal yakılan hastaneler var hálá demeyeceğim; hangi devirde yaşıyoruz?

Bu mangal başka mangal. Hani üstünde etlerin, domatesle biberin cazır cazır piştiği mangal...

Peki, fasıl gelmez mi aklınıza? Bir ağızdan söylenen şarkılar, türküler?

Bence gelsin. Mangal demek sofra demek, sofra demek fasıl demektir zira. Adetimizdir, sofra gördük mü şarkı söylemeye başlarız. Gerçi yemek müziği dünyanın her yerinde var. Fakat onlarınki tembel işi, biri müzik yapsın, sen dinle... Biz yaradılış olarak üretmeden duramayan insanlar olduğumuzdan bir yandan yemek yerken bir yandan kendi müziğimizi yaparız. Bir cızbız köfte, arkadan ‘Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin’, bir kaşık cacık, ‘Adalardan bir yar gelir bizlere...’

Bir kahvaltıda uyku sersemliğinden söylemez, oynamazdık ki televizyonlardaki sabah programları o eksiğimizi de giderdi. Artık üç öğün oynuyoruz, söylüyoruz, çok şükür.

***

Bütün bunların hastaneyle ne ilgisi var...

Ankara’da, yeni açılan bir araştırma hastanesinde, hastalar şarkılı türkülü bir mangal partisine tanık olmuşlar geçenlerde. Yok, moral gecesi falan değil; bazı müsteşarlar, vekiller, üst düzey yöneticiler hastanenin bahçesinde toplanıp eğlenmişler. Doktorlar dahil bir kısım personel de onlara hizmet etmiş.

Siz ne dersiniz bilmiyorum... Hadiseye çeşitli yönlerden bakmak mümkün.

Belki öyle güzel bahçesi vardı ki hastanenin, dayanamayıp mangalı kaptılar geldiler. Bizde bir de ‘mangal yakma arzusu’ diye bir şey vardır çünkü. Bir su kenarı, iki ağaç görmeyelim... İnsan tuval bulup resim yapmak ister değil mi... Ya da fotoğraf makinesini kapıp gelmek... Hayır bizim aklımıza et pişirmek gelir. Hadi resmini yapamıyorsun otur seyret bari... Hayır, illa mangal yanacak. Sonunda altında oturduğumuz ağacı da yakıp gidiyoruz zaten.

Dediğim gibi... Bu duruma ne derseniz deyin... ‘Yuh artık!’ diyebilirsiniz mesela.


MIŞ-MUŞ

Özcan Deniz ‘Ağzımla kuş tutsam ‘Yanlış tuttu’ derler’ demiş.

Ama haklarını yemeyelim, bazen de hiç tutmayana ‘Ne güzel tuttu’ dedikleri oluyor.

*

Derviş’in, M. Ali Bayar’a ‘Senin de, benim de yerimiz aslında AKP’ dediği iddia edilmiş.

Amerika’dan turistik geziye geldi adeta, gezip görmediği parti kalmayacak.

*

Eski sevgiliyle dost kalmak için biraz çabalamak yeterliymiş.

Ama önce böyle bir çabaya ne gerek var onu anlamaya çabalayacaksınız.

*

AB’ye girmek için Fransa’dan destek isteyen Erdoğan’a gezisinde camı kırık araba tahsis edilmiş.

Bu iyiye işaret; densiz Fransa AB’deyse biz haydi haydi gireriz.
Yazarın Tüm Yazıları