Neden AB?

‘‘NEDEN AB’’ sorusuna çoktan somut bir cevap bulmuş olmamız gerekirdi. Ne var ki, ideolojinin ve duygusallığın ağır bastığı bir tartışma ortamında demagoji ile niyet yargılamaları ağır basıyor.

Gerçekler kolay kolay su yüzüne çıkamıyor. AB'nin Türkiye için, Türk vatandaşı için ne anlama geldiğini objektif şekilde irdeleyen araştırmalara büyük ihtiyaç var. Son günlerde okuduğum iki belge beni bu açıdan çok etkiledi. Bunlardan birincisi, İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) ‘‘AB tam üyeliğinin Türkiye vatandaşlarına sağlayacağı faydalar’’ başlıklı kitapçığı. İKV bu kitapçıkta üyeliğin temel hak ve özgürlükler, çevre, eğitim, altyapı, serbest meslekler, kadın hakları, çalışma ve birçok başka alanda vatandaşlar için ne anlama geldiğini izah ediyor. Üzerinde asıl durmak istediğim ikinci belge ise Dışişleri Bakanlığı'nın bir bilgi notu. 25 sayfa tutan bu notun en can alıcı bazı değerlendirmeleri özetle şunlar:

***

‘‘Türkiye'nin AB üyeliği, modernleşme sürecimizde, Cumhuriyetimizin kurucu felsefesini ve Atatürk'ün geleceğe bakışını doğrulayan kilit bir aşama, aynı zamanda çok partili ve laik demokrasinin istikrarını sağlayan bir sigorta olacaktır.

Küresel alanda, AB dışında Türkiye'nin dahil olabileceği başka bir ekonomik alan yoktur. Günümüzde güçlü ekonomik grupların dışında kalmak üretimin pazarsız kalması sonucunu doğurabilmekte, bunlara dahil olmak ise güçlü pazar ve yatırım imkánları yaratmaktadır. Türkiye'nin bulunduğu bölgedeki ülkelerin en büyük ticari ortağı da esasen AB'dir. Pazar derinliği ve mali güçleri zayıf olan bu ülkeler, Türkiye'yi AB'ye açılan bir pencere olarak algılıyorlar. Dolayısıyla Türkiye'nin bölgesinde AB'ye alternatif bir ticaret alanı oluşturması söz konusu değildir.

Gümrük Birliği'nin bir sonucu olarak Türkiye, AB'nin oluşturduğu tercihli ticaret alanından ancak kısmen yararlanabiliyor. Birçok ülke ise Türkiye ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalayarak pazarını ona açmaktan kaçındığından mevcut ve potansiyel pazar paylarımız AB ülkelerine kaptırılmaktadır.

Ege Denizi halen Türkiye ile AB üyesi Yunanistan'ı ayıran bir sınır niteliğindedir. Türkiye'nin tam üyeliği gerçekleştiğinde, Ege bir ihtilaf bölgesi olmaktan çıkarak, AB sınırları içinde Türkiye ile Yunanistan'ı birleştiren bir bölge haline gelecektir. Güney Kıbrıs'ın AB'ye tam üye olmasıyla, AB dışında kalacak bir Türkiye, Kıbrıs politikasında bir çıkmaz içine sürüklenecek, ayrıca Yunanistan'la Ege konusunda uzlaşmaya varması zorlaşacaktır.

Bulgaristan ve diğer bazı aday ülkelerin AB üyeliği yaklaştıkça Türkiye'ye karşı tutumlarında daha şimdiden bazı değişiklikler görülmeye başlanmıştır. AB dışında kalacak bir Türkiye'nin Balkanlar'daki konumunun zayıflayacağı şüphesizdir.

AB'nin bir sonraki genişlemesinin diğer Balkan ülkelerini de kapsayacağı anlaşılmaktadır. Böylece, İsviçre ve Norveç bir tarafa bırakılırsa, AB, tüm Avrupa ülkelerini kapsayan büyük bir güç olacaktır. Türkiye'nin bu oluşumun dışında kalmasının sakıncaları aşikárdır. Kaldı ki, NATO'nun eski rol ve önemini kaybetmesi söz konusu olabilir. Bu durumda AB dışında kalan bir Türkiye'nin bölgesinde güvenlik ihtiyaçları açısından yalnızlık içine itilmesi kaçınılmaz olacaktır.’’

***

Dışişleri Bakanlığı belgesinin hükümetin görüşlerini yansıttığını varsaymamızdan daha tabii bir şey olamaz. Cumhurbaşkanı da TBMM'de AB üyeliği amacına kuvvetli destek verdi, fakat üyelik ile Kıbrıs arasındaki etkileşimi görmek istemedi. Bu zihni blokajdan kutulamazsak 2004 sonu randevusu kaçar gider. Ve bu fırsat bir daha geri gelmez.
Yazarın Tüm Yazıları