Mümtaz Soysal: Kardeşlik

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

GÜN geçmez ki, bir yerlerde kardeşlik sözü edilmesin. Toplumda, siyasette. Laflara bakılırsa, hepimiz kardeşizdir, kardeş olduğumuzu söyleriz hep.

Kardeşliğin de demek olduğunu, ne anlama geldiğini derinliğine düşünmeden.

Şu günlerde Londra'da görülmekte olan bir dava var. Ahlak, tıp etiği, hukuk ve insanlık açısından öylesine ilginç ki, yankıları Amerika'ya kadar geldi. Türkiye'de nasıl yankılandığını ise uzaktan kestirmek kolay değil.

Konu şu: Maltalı bir ailenin bitişik ikizleri oluyor. Kuzeydeki küçücük Gozo adasında oturan ve doğumun sorunlu olacağını öğrenen aile İngiltere'ye gelmiş ve bebekler Manchester'da doğmuş. İkisi de kız. Sorun çapraşık olduğu için şimdilik geçici isimler verilmiş. Çapraşıklık şurada: Jodie, kanlı canlı ve beyin işlevleri bakımından normal; Mary, cılız ve ancak Jodie'den aldığı kanla hayatta kalıyor; beyin sönük, bitkisel yaşamda. Manchester doktorlarının vardıkları sonuca göre, ameliyatla ayrılırlarsa Jodie yaşar, Mary ölür, ayrılmazlarsa üç ila altı ayın sonunda ikisi de ölmeye mahkûm. Sonradan bakım için getirildikleri Londra'daki hastanenin uzmanları da, aynı kanıda, yaşama süresi olsa olsa ancak birazcık uzatılabilirmiş. Doktorların hepsi ameliyattan yana.

Aile, Katolik. ‘‘Tanrı'nın işine karışılmaz; göz göre göre çocuklarımızdan birinin öldürülmesine izin vermeyiz’’ diyorlar. İngiliz Katoliklerinin başı olan Westminster Başpiskoposu da aynı düşüncede. Mahkemeye gönderilen yazıda, ‘‘Kilisenin gözünde 'masum' olan Mary her insan gibi değerlidir, temel saygıya layıktır, öldürülmesini haklı gösterecek hiçbir şey yapılmadığına göre Tanrı'nın verdiği ömrü tamamlamalıdır’’ deniyor.

Yüksek Mahkeme Başkanı Lord Ward, ‘‘Mary'nin yaşam hakkı var, ama yaşamda kalamayacak, şimdi de bir anlama, ancak Jodie'nin kanını emerek yaşıyor’’ diyerek ameliyata karar vermiş. Öbür yargıç Lord Brooke da ‘‘İnsanın vücut bütünlüğüne hakkı vardır, ameliyat her ikisine vücut bütünlüğü kazandırıp onları bireysel yaşama haklarıyla baş başa bırakacak’’ diyor.

Dosya, İngiltere'nin en yüksek adalet mercii olan Lordlar Kamarası'nın ‘‘Yargı Lordları’’nda şimdi.

Siz olsanız nasıl karar verirdiniz? Sabahlara kadar düşünmez miydiniz?

Toplumun yükseklerinde, bazı kardeşlerin yaşaması, özgür ve bağımsız kalması için bazı kardeşlerin ölmesini emredenler nasıl karar verirler?

Beyni çalışsa ve düşünüp konuşsaydı Mary ne derdi? Jodie, Mary'nin bitkisel hayatta olduğunu bilse bile, kendi yaşamı için onun öldürülmesine 'evet' der miydi? İkisi de, öbürünün öldürülmesine 'evet' demek yerine, bütün kardeşler gibi birlikte ölmek istemezler miydi?

Daha doğrusu, herkes, birlikte ölmek yerine birlikte yaşamayı tercih edeceğine göre, sorumluluk, bu gibi durumlarda henüz çaresiz kalan tıp biliminin üstüne yıkılmıyor mu? Doğadan, hatta biraz daha geniş düşünürseniz, insanın doğasından gelen tersliklere yine doğadan gelen akılla kardeşçe ve ölümsüz çareler bulunamaz mı?

Yazarın Tüm Yazıları