Muharrem Sarıkaya: Ecevit-TAEK çelişkisi...

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

HÜKÜMET, 2 Aralık 1999 tarihinde yapılan liderler zirvesinde ‘Akkuyu Nükleer Santralı’nın yapımı konusunda karar alıyor. .

Nitekim zirve sonrası Başbakan Bülent Ecevit, ‘‘Hükümet nükleer enerji santralı kurulması yönünde karar aldı mı?’’ sorusuna ‘‘Evet, hükümetin böyle bir kararı var’’ karşılığını veriyor.

Aradan geçen sürede nükleer santral ihalesi, özellikle ekonomi bürokrasisinin karşı çıkışları sonucu birkaç kez erteleniyor.

Son olarak Türkiye Elektrik Üretim ve İletim A.Ş. (TEAŞ) tekliflerinin geçerlilik süresini 24 Temmuz tarihine kadar uzatıyor.

Ancak, TEAŞ Yönetim Kurulu, uzun süredir bekleyen atama kararnamesi bir türlü çıkmadığı için dün karar alacak yeterli çoğunluğa ulaşılamıyor ve nükleer santral ihalesi içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Nükler santral ile ilgili karar da bugün yapılacak Bakanlar Kurulu'na kalıyor.

Şimdi ne olacak?

Aslında Başbakan Bülent Ecevit, dün Milliyet'ten Fikret Bila'ya verdiği demecinde, bugün çıkacak kararın olumsuz yönde olacağını ‘‘Nükleer Santral içime sinmiyor’’ diyerek bir anlamda açıklıyor.

Başbakan Ecevit, nükleer santrala karşı çıkma gerekçesini ‘‘Bütün dünyanın nükleer santrallardan vazgeçmesine’’ bağlıyor.

Ancak, Başbakanlığa bağlı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), bu konuda Başbakan ile tam ters noktada duruyor.

TAEK tarafından yayınlanan Sürdürebilir Kalkınma ve Nükleer Enerji adlı kitapta şu an için en temiz enerjinin nükleer olduğu iddia ediliyor.

Batılı ülkelerin nükleer santralları terk ettiklerine ilişkin iddiaların yanlış olduğunu belirten TAEK örnek olarak da 38 nükleer santralın inşa halinde olduğunu gösteriyor. Fransa'nın yüzde 80 enerjisini nükleerden karşıladığını ve son olarak Civaux-2'yi devreye soktuğunu anımsatıyor.

Nükleer santral inşasının son yıllardaki azalmasının nedeni olarak da doğalgaz seçeneğinin devreye girmiş olması gösteriliyor.

TAEK, doğalgaz seçeneğindeki bu artışın, bir süre sonra, 1974'teki petrol krizine benzer bir krize yol açacağını iddia ediyor.

Kömür ve doğalgaz santrallerının yaydıkları yüksek karbondioksit oranlarına da yer veriyor. Kyoto protokolü gereği karbondioksit yayan bu santrallerın bir süre sonra sorun olacağını vurguluyor.

Nükleer ‘‘sızıntı olursa’’ kaygılarına da şu yanıt veriliyor:

‘‘Yıllık kişisel radyasyondan etkilenme içerisindeki dünyadan saçılan radon gazının payı yüzde 44, kozmik radyasyondan, topraktaki ve vücumuzdaki radyoaktif elementlerden kaynaklanan doğal radyasyonun etkisi ise yüzde 43 oranında olmaktadır. Nükleer teknolojiye dayalı faaliyetlerden kaynaklanan radyasyon yüzde 0.006 olup ihmal edilebilir boyuttadır.’’

Türkiye'nin nükleer enerji ile ilgili tek resmi kuruluşu olan TAEK, bir an önce nükleer enerjiye geçilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

TAEK bu yapılmazsa Türkiye'nin gelecekte sıkıntıya gireceğini vurguluyor ve şu önemli cümleyi sarf ediyor:

‘‘Böyle bir olasılığın siyasi sorumluluğunun bedeli taşınamayacak kadar ağırdır...’’

TAEK'in bağlı bulunduğu Devlet Bakanı Edip Safter Gaydalı dün telefonda şunları söylüyor:

‘‘TAEK bilimsel bir kuruluş. Sanayileşmenin tek koşulu da şu an elektrik. Keşke, güneşten, rüzgárdan, hidroelektrikten yeterli ihtiyacımızı karşılayabilsek. Ama hiçbiri keşkeden öteye gitmiyor.’’

Bakanlar Kurulu'nun bugünkü toplantısının birinci gündem maddesi Akkuyu Nükleer Santralı.

İlginç olan ise TEAŞ'ın bağlı olduğu Enerji Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer hastanede yattığından, TAEK'in bağlı olduğu Devlet Bakanı Edip Safter Gaydalı da İstanbul'da Cumhurbaşkanı ile birlikte olacağından bu toplantıda bulunamayacaklar.

Muhtemelen de Bakanlar Kurulu Akkuyu'yu iptal edecek.

Yazarın Tüm Yazıları