Mrs. Merwe ile ekranda!

SEVGİLİ okuyucularım, önceki gece Haber Türk ekranında yaşanan bir olay vardı. Sonra Reha Muhtar da alıntı yaptı. İzlediniz mi, bilmiyorum.

Öğle saatlerinde Haber Türk'ten Hakan Aygün ve Deniz Arman beni aradılar. Akşam 19.00 haberlerinde Mrs. Merwe ekrana çıkacakmış. Amerikan vatandaşı Merwe bir gün önce Arap El Cezire televizyonuna çıkmış, türban konusunda Türkiye'ye verip veriştirmiş.

Çocuklara dedim ki, ‘‘Katılırım da, bu arkadaşa benden söz ettiniz mi? Bu benimle hiçbir yerde tartışmaya giremez, korkup kaçar’’...

Programda benim de olacağımı biliyormuş.

Yayın başladı.

Mrs. Merwe programa ülkesinden, yani Amerika'dan, ben Ankara'dan telefonla katılıyoruz.

Aldı sazı eline, konuştukça konuşuyor, bağırdıkça bağırıyor. Susturmak mümkün değil. Deniz Arman ekranda neredeyse kıvranıyor.

Yaklaşık yarım saat geçmişti. Araya girmeyi denedim.

En sonunda başardım...

Ve benim sesimi duyduğu anda, Merwe telefonu kapadı.

Kaçtı.

Türban sömürücüleri böyledir. Meydanı boş bulunca atıp tutarlar. Ama karşılarında birini görünce, anında kaçarlar.

Tartışmaya yürekleri yetmez... Çünkü söyleyecek sözleri, savunacak fikirleri yoktur.

***

Bunlar, Türkiye'ye karşı kavgalarını nedense hep yurtdışından verirler. En büyük karargáhları Avrupa Birliği ülkeleridir.

Şeriatçısı, yobazı, PKK'lısı, teröristi, orada yaşarlar.

Amerika ikinci üsleridir.

Alın işte bizim Merwe'yi! Amerika'da kraliçeler gibi yaşıyor.

Zaten Amerikan vatandaşı. Amerikan vatandaşı olabilmek için resmen yemin etmiş. Bu yemin metninde, sadece ve sadece ABD'nin çıkarları için çalışmak vurgulanıyor.

Bu yemini ediyor, sonra kafasındaki örtü nedeniyle Necmettin Hocaefendi tarafından listeye sokuluyor, milletvekili seçiliyor ve hepimizin bildiği olaylar yaşanıyor.

Meclis'e onu ilk gün Nazlı ablası getiriyor. Merwe kolunda, Nazlı solunda, içeri giriyorlar. Genel Kurul salonunda büyük tepki oluşuyor ve Mrs. Merwe yemin edemiyor. Bir daha da Meclis'e adımını atamıyor.

Sonra Türk vatandaşlığından atılıyor. Açtığı bütün davalar reddediliyor.

Meclis Başkanı Ömer İzgi bu konuda duyarlı davranıyor. Merwe, işinin bittiğini anlayınca yine Amerika'ya, esas vatanına yerleşiyor.

Aksi olsaydı, Meclis en ufak bir boşluk verip Merwe'ye kürsüden yemin etme olanağı tanısaydı, o da şimdi Leyla Zana, Şevki Yılmaz, Hazreti İsa-Mesih Hasan Mezarcı gibilerle birlikte devletten maaş alıyor olacaktı.

Hem de ayda yüz milyonlarca lira!

Meclis'in ilk günü Şu Bizim Nazlı ile birlikte atraksiyon yapmaya kalkıştılar. Amaçları devletin bütün kurallarını yıkıp Genel Kurul toplantılarına türbanıyla girmekti.

Böylece iki güzeller, önemli bir kaleyi içeriden fethedip, dışarıdakilere mesaj verecekti:

‘‘Meclis'te bile türbanlı milletvekili varken, öteki devlet kuruluşlarında türban elbette serbest olacak.’’

Ama oyunları bozuldu.

***

Şunu hep ısrarla savundum. Şu Bizim Nazlı, başını bir gün örtse de, bırakın Meclis'e gelmeyi bir yana, sokakta öyle örtülü dolaşsa!

Ne hoş olurdu!

O zaman derdik ki, ‘‘Aferin Nazlı'ya, kendisi de başını bağlıyor. Merwe kardeşi gibi o da pek inançlı biriymiş’’...

Fakat olmadı, olmuyor.

Nazlı'nın saçının kılları görünüyor. Bu durumda Nazlı günaha giriyor. Merwe'ye yaptığı kıyakla günahlarını affettirmeye çalışıyor.

Gazetelerde resimleri çıkıyor. Oğlunun gece kulübünde, elinde tef...

Tef çalıyor. Önünde içki şişesi. Üstelik içki içiyor. Bu kadar günahı, Merwe'ye sağladığı kıyak bile kurtarmaz!

***

Mrs. Merwe
ile önceki gece ekranda tatlı bir söyleşi yapacaktık! Ben soracaktım, o soracaktı, izleyenler neşeli zaman geçirecekti.

Ama olmadı.

Tek başına konuşuyordu, susturmak mümkün olmuyordu.

Sesimi duyar duymaz telefonu kapadı, yayından çekildi.

Demek ki, Merwe sadece tek başına assolist! Başkaları olunca konuşamıyor. Arap El Cezire televizyonunda aslanlar gibi kükrerken, bütün sorulara yanıt verirken, Türkiye'ye bindirirken, Türk kanallarında karşısına biri çıktığında, kaçmayı yeğliyor!

İnsan bunları çeşitli ortamlarda tanıyınca, yanılmadığını bir kez daha anlıyor.
Yazarın Tüm Yazıları