Merkez haklı olsa da başaramayabilir

MERKEZ Bankası’nın geçen hafta aldığı radikal önlemler piyasalar tarafından tartışılmaya devam ediyor.

Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki; bu tedbirler burada kaldığı sürece, Merkez Bankası’nın amaçladığı sıcak para girişinin sınırlanması pek beklenmemeli.
O nedenle Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen bir yandan munzam karşılık artırımının ek maliyetinin marjinal olduğunu, dolayısıyla kredi faizlerine yansımayacağını söylerken öte yandan ise “Merkez kararlı, sonuç alamazsa daha sert tedbirlere girişebilir” diye bankaları uyarma ihtiyacı duymuş.
Gerçekten de Merkez Bankası ve ardından Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nun tedbirleri, bu haliyle ne kredi hacminde, ne talepte bir gerilemeye yol açar, ne de sıcak para girişini yavaşlatabilir.
Bir süredir Merkez Bankası’nın bu kararlarında haklı olup olmadığı tartışılıyor.
Şurası açık ki; Merkez Bankası sıcak para girişinin ulaştığı hacimden, iç talepteki artıştan ve cari açıktan, çok ciddi biçimde tedirgin olmaya başlamış bulunuyor. Bu nedenle de, ilk bakışta birbiriyle çelişir gibi gözüken bu kararları, birlikte alma ihtiyacı duydu.
“Merkez Bankası’nın yapacağı başka bir şey var mıydı” diye sorduğumda eski Merkez Bankası yöneticileri de bu alınan kararların doğru kararlar olduğunu, yönetimin alabileceği tedbir seçenekleri içinde doğru tercih yaptığını söylüyorlar. Bununla birlikte kararların “Merkez’in gelinen aşamadan son derece tedirgin olduğunun bir kanıtı” olduğu görüşündeler.
Peki, Merkez Bankası’nın aldığı bu kararlar amaca hizmet eder mi, sonuç alınabilir mi diye sorduğumda ise o kadar emin konuşamıyorlar. Daha doğrusu Merkez Bankası’nn bu kararlarının yetmeyeceği konusunda hemen hepsi hemfikir. Bunun yanında Merkez Bankası’nın munzam karşılık artırımı gibi kararlarının devam edebileceğini, elinden geldiğince içtalebi, kredi talebini ve sıcak parayı kısma niyetinde olduğunu söylüyorlar.
HÜKÜMET DESTEĞİ OLMAZSA OLMAZ
“Peki, Hükümet destek vermediğinde bu tedbirler sonuç verir mi?” diye sorduğumuzda ise eski yöneticiler de tek başına Merkez Bankası tedbirlerinin sonuç veremeyeceğini, siyasi desteğin şart olduğunu kabul ediyorlar.
Bunları konuşurken, 1980’lerin ortasındaki imzalanan meşhur “Merkez Bankası- Hazine protokolü” geldi aklıma. Rahmetli Turgut Özal’ın Başbakanlığıydı, bürokratlar çok uyarıyor ama Özal bir türlü mali disiplini kabul etmiyor, karşılıksız para basımı anlamına gelen kısa vadeli avans kullanımı devam ediyordu. Bunun üzerine Hazine’nin Merkez Bankası’ndan kullandığı kısa vadeli avansı sınırlama amacı taşıyan, ortak bir protokol imzalandı. O dönem bürokratlar “siyasiler yapmazsa biz mali disiplini sağlarız” deyip bu yolla Hükümeti zorlayacaklarını düşünüyorlardı. Döneme göre büyük bir karardı. Ama protokol maalesef çok az süre yürürlükte kaldı, çünkü Hükümet harcamayı kısmayı kabul etmedi dolayısıyla Maliye ödenek yazmaya devam etti. Sonunda da Hazine kamu harcamalarının karşılanması için kısa vadeli avansı kullanmaya devam etti, protokol bozuldu.
Demem o ki; Merkez Bankası ya da BDDK ne kadar önlem alırsa alsın, eğer siyasi irade, yani Hükümet aynı yönde adım atmıyor, karar almıyorsa başarılı olması çok zor.
O nedenle de Merkez Bankası’nın aldığı kararlar, mevcut konjonktüre göre alınması gereken, amaca dönük kararlar olabilir. Ancak Hükümetin seçim öncesinde, hiçbir adım atmaya yanaşmadığını unutmayalım. Hatta Hükümet, dönüp de alınan bu kararların bazılarından geri dönüş isterse şaşırmayalım. Böyle bir dönemde, seçime giderken kamu harcamaları artırılmış talep canlandırılmışken, Merkez Bankası’nın kredi hacmini, iç talebi, sıcak para girişini tek başına önlemesinin imkanı var mı, sizce?
Özetle; Merkez Bankası haklı kararlar aldı ama Hükümet desteklemezse sonuç alınamaz. Sonuç alamazsa, Merkez Bankası kendi kredibilitesini de tehlikeye atmış demektir.
Yazarın Tüm Yazıları