Mali sistem rekabetçi olmak zorunda

SERMAYE hareketleri serbest bırakıldıktan sonra birçok Türk bankası yurt dışında şubeler açtı, yurt dışında banka kurdu ya da yurt dışındaki bankalara iştirak etti.

Bu yaklaşımda hukuki olmayan hiçbir taraf yoktu. Türkiye’deki bankalar açısından, amaç, yurt içindeki aracılık maliyetlerinden kaçmaktı.

Yurt dışındaki Türk bankalarının şubelerinin Türkiye’de verdiği krediler toplam kredilerin yüzde 15’ine ulaştı. Türk bankalarının sahip olduğu yurt dışındaki bankaların asıl işi de çoğunlukla Türkiye’deki müşterilerine bankacılık hizmeti vermekten başka bir şey olmadı. İçinde yaşanan şartlarda, Türkiye’deki müşterilere yurt dışından hizmet vermek hem banka için hem de müşteriler için daha ucuz oluyor.

RİSK ARTIYOR

Kredi arayan Türk şirketinin itibarı iyiyse, bir Türk bankasından teminat mektubu karşılığında yurt dışından bir yıldan birkaç gün fazla vadeli kredi
alarak finansman maliyetlerin düşürmek mümkün olabiliyor. Yurt içindeki kredi müşterisi daha da itibarlıysa, hiç Türk bankalarına bulaşmadan yurt dışındaki bankalardan doğrudan da kredi bulabiliyor.

Türkiye’deki bankalara kalan, Türkiye’de yerleşiklerden kredi arayıp yüksek maliyete rıza gösterenler oluyor. O kesim de, doğal olarak, zaten daha riskli kesim oluyor. Yani, aracılık maliyetlerinin yüksekliği sonucunda Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar zorunlu olarak daha yüksek kredi riski ile çalışmak durumunda kalıyorlar. Kredi riski daha düşük müşteriler yabancı bankalarla işlerini daha ucuza hallediyorlar.

Türkiye ekonomisi daha istikrarlı bir hale geldikçe, Türkiye’nin ülke olarak kredi riski daha da düşecektir. Kredi riskinin düşmesi yabancı mali sistemin Türkiye ekonomisi ile daha fazla ilgilenmesini de beraberinde getirecektir. Bugün yurt dışından kredi bulamayıp Türkiye’deki bankalara mahkum olan bir kesim yarın Türkiye’nin kredi itibarı arttıkça yurt dışındaki mali sistemle çalışmaya başlayabilecektir.

Kısacası, aracılık maliyetleri yüksek kaldıkça, daha az riskli kesim yurt dışındaki mali sisteme kayarken, riskli kesim Türkiye’deki bankaların üzerine yıkılacaktır. Türk bankalarının yurt dışı ile olmayan rekabet gücü artan kredi riskiyle daha da başa çıkılmaz bir hale gelecektir. Böyle bir sistem ekonomik istikrarın en büyük tehditlerinden biri olacaktır.

YÜKLER AZALMALI

Bugüne kadar mali sistem devlet gelirlerinin ana kaynaklarından biri olarak görüldü. Sonuçta, vergi ve vergi benzeri yüklerle mali sistem hem rekabetçi olmaktan uzaklaştı hem de geldiği boyut itibariyle göreli olarak cüce kaldı
. Gelinen noktada, mali sistem hem ekonomik büyüme açısından hem de risk iştahı açısından ekonomik istikrarın tehditlerinden biri olma özelliğini kaybetmedi.

Sorunun çözümü mali sitem üzerindeki vergi ve vergi benzeri yüklerin belli bir program içinde azaltılmasıdır. Bu çeşit yükler azaltılamadığı sürece, mali sistem yurt dışına taşınacaktır. Yurt içindeki mali sistem riske boğulacaktır. Kayıt dışı mali sistem büyümeye devam edecektir. Yani, devlet gelir elde etmeye çalışırken, vergi matrahı giderek erimeye devam edecektir.

Ekonomik politikaları oluştururken artık yalnızca gelirleri azamiye çıkarmak ya da büyümeyi artırmak gibi kaba hedefleri değil, mikro bazda, verimlilik, risk, rekabet ve dinamik olarak kaynakların dağılımının ekonomik dengeler üzerindeki etkilerini göz önüne almak zorundayız. Aksi taktirde, ekonominin suratına yumruğun nereden geleceğini bilemeyiz.
Yazarın Tüm Yazıları