Picasso’yu geçti

İki haftadır cumartesi sabahları tesadüfen Emirgan’dan geçiyorum.

Semte yaklaşırken nasıl bir kalabalık...

Etrafa arabalar park etmiş, insanlar koşuşturuyor, trafik hiçbir yerde olmadığı kadar yoğun...

Sabancı Müzesi’nin önüne gelince anlıyorsunuz, tüm bu hareketlilik Salvador Dali sergisi yüzünden.

Bu hafta da Emirgan sahiline taşmıştı kuyruk, 100-150 metre vardı.

Çiseleyen yağmurun altında sergiye girebilmek için bekliyordu çoğu genç sanatsever...

Helal olsun dedim.

Bir sanat faaliyetinin kuyruklar oluşturmasına sevindim.

20 Eylül’de açılan sergi iki ayı doldurmasına rağmen ilk günkü kadar ilgi görüyor.

Bu arada aynı yerde üç yıl önce açılan Picasso’ya mı daha fazla ilgi vardı, Dali’ye mi diye bir soru takıldı kafama...

Açtım sordum Sabancı Müzesi’ne.

58 günde (20 Eylül-16 Kasım) 102.776 kişi gezmiş Dali sergisini...

Picasso’yu ise 103 günde 253.999 kişi gezmişti...

Dali sergisi de 103 gün sürse Picasso’yu geçer miydi bilemem ama Dali sergisi 122 gün açık kalacak ve 64 günü daha var...

Yani Dali’nin Picasso’yu geçmesi kesin.

Bu yüzden yukarıdaki başlığı peşin peşin attım.

Adanalı Wasabi

Oktay Kaynarca’nın oynadığı Adanalı dizisinin Jean Reno’nun oynadığı Wasabi adlı filmle aynı olduğunu söylüyor okurlar.

Dizinin hikayesi ve bazı sahneleri birebir filmden alınmış...

Adanalı’yı izlemedim, bilmiyorum.

Ama dizinin senaristi Tayfun Güneyer’i çok iyi biliyorum.

Tam bir sinema delisidir, saatlerce günlerce ekran karşısında DVD izler.

Yazdığı dizi senaryolarını da bu filmlerden alır, yerli tatlar katar ve bizim dizilere uyarlar.

Bakın daha önce yazdığı, çektiği dizilere...

Hepsi ya bir filmden direkt alınmadır, ya da büyük benzerlikler taşır.

Bu özelliğini de saklamaz, açık açık söyler Tayfun...

En azından diğer senaristler gibi, gizli gizli yapmaz bu işi...

Dolayısıyla okurların gözünden kaçmayan şey doğrudur, Adanalı’yı da muhtemelen "Wasabi"den almıştır.

Bunda da bir sakınca yoktur...

Önemli olan yerli tadı iyi katmış mı katmamış mı?

Ratinglere bakıyorum, katmış gözüküyor.

Şair Nedim kapanmalı

Beşiktaş Akaretler’de bulunan W Otel geçtiğimiz hafta verilen peşpeşe partilerle sık gündeme geldi.

Geçen kış istediği ilgiyi bulamayan otel ve çevresindeki mağazalar/restoranlar, belli ki bu yıl çekim merkezi olmak için daha çok çaba gösterecek.

Ancak bunun için sadece W Otel’in çabası yetmez.

Belediye de işe el atmalı ve Şair Nedim Caddesi’ni trafiğe kapamalı.

W Otel’in Şair Nedim’e bakan cephesinde mağazalar var ve Migros’a kadar olan bölümü trafik açısından önemli bir arter değil.

Otelden sonra sadece arabaların park ettiği bir yer durumuna dönüştü hatta.

Oysa Şair Nedim’in W Otel’le Migros arasındaki bölümü trafiğe kapanırsa bu hem oradaki mağazalar/kafeleri hem de W Otel’i inanılmaz cazip bir hale dönüştürecek.

Issız Adam, Nurettin Hasman!

H
adi size bir hafta sonu dedikodusu...

Nurettin Hasman ve sevgilisi Eda Taşpınar cumartesi akşamı Kanyon’da sinemaya gidiyorlar.

22.00 matinesine, Issız Adam’a...

Film başlıyor, salonda duygusallık had safhada...

Alper’le Ada’nın aşkı seyirciyi sarmalıyor, gözyaşları aktı akacak...

Salonda bu duygusal atmosferden Nurettin Bey ve Eda Hanım da etkileniyor.

Eda Hanım, Issız Adam yerine Nurettin Bey’i mi, Ada yerine kendini mi koydu bilinmez gözyaşlarına hakim olamıyor...

Ve filmin son sahnesiyle birlikte de yerlerinden fırladıkları gibi salondan ilk çıkan onlar oluyor.

Koştururcasına...

Herhalde Eda Hanım’ın gözyaşlarına herkes tanık olmasın diye...

Belki de ben abartıyorum...

Belki de filmden sonra mutat cumartesi gecesi partilerinden birine yetişeceklerdi de o yüzden koştur koştur çıktılar...
Yazarın Tüm Yazıları