Mabeyin’de ayvalı kebap

Ramazan Bayramı'nda Kısıklı'da (Altunizade tarafına yakın) eylül ayında açılan Mabeyin Lokantası'nı keşfettim.

Mabeyin'i Antepli Çavuşoğulları açmış. Mabeyin Anadolu yakasında 'Antep mutfağı' diye diretenler için iyi bir alternatif gibi göründü bana. Dört ayrı salonu var. Otopark sorunu yok. Ancak otoparktan çıkarken dikkatli olun, sobelenebilirsiniz.

Mabeyincinin ne demek olduğunu bilmeyenler için anımsatayım. Mabeyinci Osmanlı'da padişahların dış ilişkilerine bakan, onun buyruklarını ilgililere bildiren, kimi kişilerin de dileklerini padişaha ileten kişi. Bir bakıma ilkel bir ombudsman anlayacağınız. Mabeyin Lokantası'nın içine yerleştiği konak Osmanlı mabeyincilerinden birinin konağı imiş. Muhterem, kalkıp yatak odasında içli köfte, söğürme, ceviz lahmacun, fıstıklı baklava, adana, urfa yendiğini görse ne derdi bilemem ama eğer başta saydığım yemeklerin tadına bakarsa çok da muhalefet edeceğini sanmıyorum. Mönüde ilginç yemekler de var. İlginç bir şey bulabilir miyim diye ayvalı kebap denedim. Bir ilginçliği yok. Adana kebap tanelerinin yanına ızgara ayva dilimleri. Adana yerken arada ayvayı yemek çok değişik gelmedi bana. Belki siz seversiniz.

Mabeyin ailecek, arkadaşlarla, dostlarla gidilecek ferah bir mekan. Öneriyorum. Bu arada hemen şunu söyleyeyim. Bundan sonra bu köşede ramazanda iftar terörü estiren lokantaları kara listeye alacağım. Daha önce Bursa İskender'i size anlatmıştım. Sağolsun Cuma'cı arkadaşlar bir hafta sonra neredeyse sekiz sütuna manşet 'İskender İstanbul'da diye haber yaptılar. Ne diyeyim, hayrını görsünler. Ya Günaydın'la Develi'nin yaptıklarına ne demeli! On bir ay içki servisi yap, ramazanda içkiyi kes. Olacak iş değil. Bu konuda en takdir ettiğim yer Tike. Ne içki servisini kesiyor ne de oruçluya hizmet etmeyi ihmal ediyor. Bir masada iftar açılıyor. Bir masada isteyen kebabını yiyor, içkisini içiyor. Herkes birbirine saygılı. Olması gereken de bu.

mabeyin.com


Biz 'Altı Sigma' diyoruz Türkiye vagon kaybediyor!

İki haftadır pazar yazılarımda evcek yaşadığımız 'doğalgaz krizinden' söz edip Türkiye'nin özel sektörde olsun kamu sektöründe olsun işleri sıfır hata ile yapmasını öğrenmesi gerektiğini söylüyorum. Bir de 'Altı Sigma' diye bir şeyden söz ediyorum. Bu yazılarımı okuyan Kılıçoğlu Kiremit İhracat yetkilisi Mahmut Allahmanlı aradı ve 'Hocam ne sıfır hatası ya Türkiye vagon kaybediyor vagon!' dedi. Olay şöyle gelişmiş. Allahmanlı Eskişehir'den Irak'a ihraç edeceği kiremitleri 14 Ekim 2003 günü iki vagona yüklemiş ve uğurlamış. 30 Ekim günü ilk vagonun Irak'a ulaştığı haberi gelmiş. İkinci vagonu sormuş. 'Ne ikinci vagonu?' demişler. Allahmanlı hemen Eskişehir'de vagonu teslim ettiği yeri aramış ve 'Bizim vagon kayıp, bir baksanız' demiş. Eskişehir'dekiler de 'Kusura bakmayın Nusaybin'i arayamıyoruz, telefonlarımız dışa kapalı. Biz onlara bir şekilde ulaşalım, haber veririz' demişler. Bayram geçmiş, kasım sonu gelmiş koca vagon hálá ortada yok. Vagonun en son Nusaybin'de görülüğüne dair rivayet var ama Irak'taki müşterinin rivayete karnı tok, o malını bekliyor. Bu kez Allahmanlı Eskişehir'e yazılı olarak başvurmuş. Bir hafta sonra 4 Aralık'ta vagon bulunmuş ve yerine teslim edilmiş. Ne diyeyim? Karayollarını kayırıp, demiryollarını bu hale düşürenler utansın. Demiryollarını altı değil on altı sigma bile kurtaramaz.

Dağınık Roman

Geçen sezon Ağır Roman'ı izlemeyi çok istedim ama kısmet olmamıştı. Bu sezon kısmet oldu.

Önce şunu söyleyeyim. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin Ağır Roman'a ve Metin Kaçan'a bu kadar prim vermesini doğru bulmuyorum. Ne Metin Kaçan'ın 'faideli bir yazar' ne de 'Ağır Roman'ın 'faideli bir eser' olduğunu düşünüyorum.

Aysun Arslan'ın sahneye koyduğu Ağır Roman'ı biraz dağınık buldum. İlk yarım saat sahnede ne olduğundan bir anlam çıkarana aşk olsun. Daha sonra oyun biraz toparlanıyor ama danslardaki uyumsuzluklar oyundan alınacak tadı etkiliyor. Bence bunun bir nedeni de Ağır Roman gibi 80 kişilik danslı bir oyunun neredeyse ayda sadece bir kez gösteri yapması. İstediğimiz kadar dağınık diyelim, istediğimiz kadar 'Bula bula Metin Kaçan'ın faideli eserini mi buldunuz' diyelim, eğer oyun sahnelendiyse oynama sıklığı bu olmamalı. Eğer bu olursa bırakalım, sahnelemedeki genel dağınıklığı danslar da işte böyle dağılır. Düşünün bundan sonraki gösteri tarihi 13 Ocak 2003. Olacak iş mi bu? Sahne imkanları bu kadar kısıtlı iken zengin göstersin diye bu kadar çok gösteriyi aynı anda programa almak hiç akılcı değil. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde her yapım neredeyse ayda bir oynuyor. Kesinlikle olacak iş değil. İşte sonucu: Dağınık roman.

Müdür ve Sanat Yönetmeni Mesut İktu görevinden ayrıldı. Yerine gelecek kişi umarım bu uyarımı dikkate alır. Unutmadan, Gıli gıli Salih rolündeki Selim Borak'ı çok beğendim. Gelecekte adını sıkça duyabiliriz.

Keçi boynuzu gibi bir film

Zirveye Tırmanış (View From The Top) sözde romantik komedi. Sözde ama... İzleyin, eğer bir komik ya da romantik yanını bulursanız ne olur bana da haber verin de sorunun bende olmadığını anlayayım. Bir kadın (Gwyneth Paltrow) hostes olmak istiyor, bu işe soyununca da senaryo gereği uydurulmuş bir takım yapay sorunlar, çelmeleyen arkadaşlarla karşılaşıyor. Hosteslik dersleri alıyor. Hoca Austin Power Mike... Bu sahnelerin komik olmasını bekliyoruz ama Mike Myers bence en 'armut' rollerinden birini bu filmde oynuyor. Bir de sözünü etmemiz gereken deneyimli hostes rolündeki Candice Bergen var. Dizilerden tanıyabileceğiniz Bergen'i özlemişseniz belki film derdinize derman olabilir. Aksi durumda film gerçekten hayal kırıklığı. Ne kokuyor, ne bulaşıyor. Sinemada izlemeye gerek yok, yakında Digiturk salonlarından birine gelir, orada izlemek daha akıllıca...

Cuma Takıntısı

Bandırma Meydanı'nda İnegöl ızgara. Ne köfte kardeşim! Kaşarlısı da, seki de süper. Piyazı, yoğurdu unutmamak lazım, hepsi birbirinden nefis. İsteyen işkembe de içebilir. Terbiyeli... Kemal Paşa tatlısını unutmayın.

Cuma LAKIRDISI

Ev, büyüyüp ayrılmak istediğin, büyüyünce de geri dönmek istediğin yerdir.

(John Ed Pearce)
Yazarın Tüm Yazıları