Maaşlar ve konvansiyonlar

BİRAZ kendimle övüneyim. 15 Aralık tarihinde ve ‘Zirve Günü’ başlığıyla yayınlanmış olan ‘Modern Zamanlar’a bir bakın, makalem şu cümleyle son bulur:

‘Umalım ki AB’nin bugünkü Laeken zirvesinde Valery Bey ‘‘Konvansiyon Reis’’liğine seçilmez ve bizim başımıza da yeni dert açılmaz'.

‘Valery Bey’le sabık Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing'i kastetmiştim. ‘Konvansiyon’la çağrıştırdığım şey de, Topluluk'un genişleme stratejisini saptamak için oluşturulacak olan yeni Brüksel kurumuydu.

Eski Paris lideri o göreve getirildiği takdirde ‘başımıza dert açılacağını’ söylemenin nedeni ise iki temel gerekçeden kaynaklanıyordu.

Bir; muhteremin bizlere karşı haniyse ‘Türkofob’ tabir edilen cinsten bir ‘alerjisi’ vardır. Bunu da geçmiş icraatı boyunca defalarca ortaya koymuştur.

İki; her halükarda, ‘Asya başkenti’ addettiği Ankara'nın Ortak Pazar'a girmesine karşıdır. Böyle bir yaklaşımı mutlaka nihai rapora da kaydedecektir.

Dikkatinizi çekerim, yerli yabancı tüm organları tarayın, AB doruğu öncesinde bu tehlikeye yalnız kulunuz işaret etti. Ben başka umursayan yoktu.

Fakat tabii, yazıda varsaydığım gibi, adayların arasından sıyırtan Giscard ‘Konvansiyon Reis’liğine getirilince yandı gülüm keten helva yorumlarının bini bir paraya çıktı ama artık geçmiş olsun, bir maşraba soğuk su takdim edeyim!

* * *

MALIMI bilirim, işte dün bir bugün iki, hazret ağzından baklayı çıkarttı.

Nitekim Zeynel Lüle cumartesi günü, d'Estaing'in kasım ayındaki bir Avrupa Parlamentosu konuşmasında ‘Türkiye (...) gibi Avrupa dışı ülkelere uzanmanın muhtemel tehlikelerini değerlendirmeliyiz’ dediği haberini veriyordu.

‘Kasım’da konuşmuş, şimdi ketum davranır' züğürt tesellisiyle avunmayalım.

Hazret o tarihte de başkanlığa adaydı ve fellik fellik kulis çeviriyordu.

Tekrarlıyorum, ‘maaş meselesi’ni halledip işbaşı yapsın, uluorta olmasa bile Giscard yine ‘Türkofob’ davranacak ve Ankara'nın yoluna taş döşeyecektir.

* * *

‘MAAŞ meselesi de ne’ mi diyorsunuz ? Madem sordunuz, kısaca anlatayım.

Efendim, soyadında taşıdığı ve asalet ünvanı yerine geçen o küçük harfli ‘d’ ekini dahi papel bastırarak almış olan bu Giscard'ın parabazlığı dillere destandır. Hatta, Cumhurbaşkanlığı döneminde yamyam Afrika kralları kendisine ‘diş kirası’nı mücevher cinsinden ödediği için, ismi skandallara karışmıştır.

İşte, ‘paralar paralar, bozulmasın aralar’, aracı maracı, Elysees Sarayı'nın eski kiracısı ilkin ‘Konvansiyon’ başkanlığı için maaş pazarlığına oturdu.

Vallahi fazla bir şey istemiyor...Alt tarafı ayda 20 bin eurocuk!

Ayrıca, lüks otelde sürekli süvit tahsis edilecek olsa bile ekselansları şatosunu bırakıp Brüksel gibi kuş uçmaz kervan geçmez bir çöle gelecek, eh 11 bin euro ‘mahrumiyet primi’ yine her ay tabii ki hakkıdır. Lafı mı olur?

Devenin nalı, özel uçağın kerozenini ve kuyruklu limuzinin benzinini kesesinden verecek değil ya, bu faturaları da AB'ye cukkalaması gayet doğal.

Alay mı ediyorsunuz, Giscard d'Estaing Avrupa genişlemesi gibi çok hayati bir konuya beyin yoracağından, bittabi, evdeki bulgur tenceresine nasıl yağ katabilirim cinsinden gailelerle ne vakit yitirecek, ne de moralini bozacak!

* * *

ANKARA be, eminim kirli çıkısındır ve senin örtülü ödeneğin falan vardır.

Taş atacaksın da kolun mu yorulacak ve atla değil değil, yokla bakalım!

Belki şu Giscard'ın şatosundaki damı aktarmak gerekiyordur. Belki ‘Rolls Royce’sini yenilemek istiyordur. Belki de canı Picasso tablosu çekiyordur.

Bir bakarsın, o kanlı bıçaklı ‘Türkofob’luk aniden can ciğer kuzu sarması bir ‘Türkofil’liğe dönüşmüş.

O ‘kıta dışı’ Ankara da pat diye Paris'in bitişiğinde peydahlanıvermiş.

Bu zamanda eski cumhurbaşkanına 31 bin euro maaş yeter mi sanıyorsun?
Yazarın Tüm Yazıları