Liderlerin saygın eşleri

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Birisi Şilili, diğeri İsrailli.

Birisinin seksen üç yıllık yaşamı, yirminci yüzyıl tarihine tanıklık etmiş. Diğerinin yaşamı Ortadoğu'nun en karmaşık denklemleriyle şekillenmiş.

İkisi de ‘first lady’liğe, ‘kişisel mücadele ve inancı’ katmış. Ve ikisi de eşlerinin katledilişinden sonra ‘hala saygın ve dinlenilir olmayı’ başarmış.

İlginçtir, son aylarda okuduğum en mükemmel iki söyleşi bu iki eski siyaset adamının eşlerine ait.

Söyleşinin birisi, 1973 yılında faşist Pinochet'nin askerlerince öldürülen Şili Cumhurbaşkanı Salvador Allende'nin eşi Hortensa Bussi Allende'ye ait. Diğer söyleşi ise iki yıl önce, bir Yahudi fanatik tarafından katledilen İzak Rabin'in eşi Lea Rabin'inki.

Çok ilginç, iki söyleşinin de ana başlığını ve de vurgularını ‘barış, umut, güven, özgürlük, demokrasi ve sosyal adalet’ temaları süslemekte.

Ve bu temalar, onların artık simgeleşmiş hayatlarını tanımladıkları için de özel bir anlam kazanmakta.

Gözü dönmüş Pinochet faşizmi, kocasının ölüsünü görmek isteyen Hortensa Allende'ye izin vermemişti. O zorbaları, bugün tanıyan kaldı mı? Sanmıyorum.

Hortensa Allende ise özgürlük, demokrasi ve barış için oluşturulan her platformda gene ‘first lady’liğini sürdürüyor. Demode olmayan, zaman aşımına uğramayan bir lider eşi olarak, seskenli yaşlarını sürüyor.

Geçenlerde yapılan bir söyleşide gazetecinin, ‘83 yaşındasınız. Baştan sona arşınladığınız bu yüzyıl hakkında ne düşünüyorsunuz, sorusunu Allende, şöyle yanıtlıyor:

‘20. yüzyıl kaybolmuş umutların yüzyılıdır.

Aslında insanoğlunun her zaman hayallere ve de büyük ideallere ihtiyacı vardır.

20. yüzyıl bunları bizden esirgemedi. Belki de 20. yüzyılın tek olumlu yönü bu oldu.

Bugün ise büyük ideal olarak sadece demokrasi, insan hakları ve de sosyal adalet kaldı'.

Yaşamını, o çok inandığı Ortadoğu Barış süreci uğrunda yitiren İzak Rabin'in eşinin seslenişi de farklı değil. Şöyle diyor Lea Rabin, Fransız Le Nouvel Observateur Dergisi'nde çıkan söyleşisinde:

‘Yaşamakta olduğumuz terör, dramatik ve korkunç bir olay.

Ancak terör, İsrail devletinin varlığını tehdit etmiyor. Gerçek büyük tehdit savaş değil mi?

Barışın her zaman çok hassas bir dengede durduğunu belirten Lea Rabin, taviz tanımayan üslubuyla şöyle devam ediyor:

‘Yüzyıldan beri sürüp giden büyük bir anlaşmazlık sonunda bir barış sürecine doğru ilerliyordu. İlk kez, Filistinlilerle aramızda beraber yaşamanın yolları şekilleniyordu.

Bir umut vardı. Güven duygusu doğuyordu.

Ben bugün, Netanyahu hükümetini, bu karşılıklı güven duygusunu yıkmakla suçluyorum. Güven duygusunun yerini, saygısızlık, aşağılama ve de saldırganlık alıyor.'

Bayan Allende ve Bayan Rabin, onlardan hala söyleşi istiyor dünya basını.

Görüldüğü gibi saygınlık da, cumhurbaşkanı veya başbakan eşi olmakla kazanılmıyor. Küçük jestlerle de halkla kucaklaşılmıyor.

Yazarın Tüm Yazıları