Kurtuluş gelecek seks hayatımız renklenecek

“DIŞARI”sı bazen bana tehlikeli geliyor.

Haberin Devamı

Kirli, karışık, dumanlı, rüzgarlı, oyuncaklı, baştan çıkarıcı ve şeytansı...
“İçeri”si öyle değil, emniyetli.
Korkuyorum, çünkü biliyorum benim de içimde kirli, karışık, dumanlı, oyuncaklı, şeytansı bir taraf var...
Baştan çıkmak istemiyorum.
Yoldan çıkmak istemiyorum.
Çünkü var böyle bir kapasitem.
9 çocuk doğurmasam da, 92 yaşına gelsem de, 40 yıl bir adama sadık kalsam da... Var.
Bir tarafım böyle acayip, güvenilmez. Ama bir tarafım da “ev kedisi”.
Nasıl mırmırım, nasıl mutluyum evimde...
İnsan her parkesini, her karosunu, her çekmecesini bilir mi? Bahçedeki taşlarını tanır mı? Ben o haldeyim.
Ne var ki, bu evi tasarlarken büyük yanlış yaptım.
Çünkü ortada bir mimar yoktu. Dergi sayfalarını yırttım yırttım yaptım. Bu insana acayip bir özgürlük veriyor ama aynı zamanda hata da yaptırıyor...
*
Bakıcı abla, en alt katta...
Orta katta Alya...
En üst katta biz varız, ebeveyn odası. Yaşamadan bilemiyorsun.
Yaşayınca da... Al sana!
Herkes bir yere dağılmış vaziyette, gündüz hadi neyse de, gece “Anne su!” dese duyacak kimse yok... Evi tren gibi bir boydan bir boya yürüyüp üst kata çıkması gerekiyor.
O zaman ne oluyor?
Hayat, gerçeği kendine göre yorumluyor.
Alya bizimle birlikte yatıyor!
*
Oysa kendi başına uyuyan bir çocuktu. Ama bu evin şartları durumu değiştirdi.
Zaten hafta arası baba da yok.
Oooo, biz Alya’ya horul horul uyuyoruz.
Hayat aslında çelişkilerle dolu, bu şikayet ediyor gibi durduğum şey, aynı zamanda bayıldığım bir şey! Benim için dünyanın en güzel saatleri, kızımla birlikte yorganı üzerimize çekip, altında kıkır kıkır sohbet ettiğimiz saatler...
Büyülü ağaç ev hikayelerini okuduğumuz saatler.
“Bugün olan en güzel şey ne? En kötü şey ne?”yi birbirimize anlattığımız saatler...
7 yaşında, nasıl olsa, bir süre sonra ben istesem de benimle birlikte uyumayacak.
Hafta sonu ise üçlüyoruz!
Lütfen hemen ahkam kesmeyin, biliyorum ideal bir durum değil ama nasıl güzel, nasıl keyifli...
Birlikte uyanmak dünyanın en güzel şeyi.
*
Bir taraftan da sahip olduğumuz başka güzellikleri de kaybetmemek için çabalıyoruz.
Seks gibi.
Ne var ki artık sevişmelerimiz doğal akışında değil, spontane gelişiyor.
Bir anda.
Acayip de yaratıcı olduk bu konuda.
“Hey Alya bahçeye çıktı, tamamdır arkadaşlarıyla top oynuyor! Hemen gelmez!”
“Televizyonun başına oturdu, en az yarım saat kalmaz!”
gibi fırsatları değerlendiriyoruz.
Çocuklu bütün anne babalar gibi... Nereden mi biliyorum, çünkü bir araya gelip konuşuyoruz ve birbirimize anlattığımız şeyler hep aynı şeyler.
*
Alya’nın hayali bir golden retreiver’ının olması.
Adını bile buldu:
Jim Baran.
Bali
’de birlikte çok eğlendiğimiz bir plajın adıydı.
“Jimmy Boy derim” dedi. “Tavşana Hmmy Boy, köpeğe Jimmy Boy.”
“Tamam”
dedik, “Yaza alırız ama şartımız var, sorumluluğu ihmal etmeyeceksin, bakımını sen üstleneceksin...”
Onun haberi yok ama...
Sevgilimle ben köpeğe başka bir ad taktık: “Kurtuluş.”
Bütün ümidimiz o gelince, Alya’nın kendi odasına taşınması!
Geçen gün söyledim, acayip hoşuna gitti.
Onunla en iyi arkadaş olacaklar, o ayak ucunda uyuyacak, Alya bütün sırlarını ona anlatacak, ormanda birlikte yürüyüşe çıkacaklar..
Şimdi dört gözle o Jim Baran’ı...
Biz “Kurtuluş”u bekliyoruz...
Kurtuluş gelecek, seks hayatımız şenlenecek!

Haberin Devamı

‘Lezbiyen olacağım’ diyorum, ertesi sabah vazgeçiyorum

Haberin Devamı

BİR sabah kalkıyorum...
“Ulan lezbiyen olacağım!” diye karar veriyorum.
Erkeklerden adama hayır yok!
Buyurun buradan yakın...
Alya’nın arkadaşının doğum günü...
Alya ne giyecek? Ne yiyecek, ne içecek? Kim yapacak? Ne hediye alınacak? Nereden alınacak? Hangi arada alınacak? Kim götürecek? Nasıl götürecek? Kim bekleyecek? Ödevlerini ne zaman yapacak? Kim uyutacak?
Saat kaç olacak... Gün bitmiş olacak! Anne, delirmiş olacak! Sabah kalktığında da lezbiyen olmaya karar verecek! Çünkü erkeklerden hayır gelmeyeceğini anlamış olacak!
Niye sorumluluğun büyük bir kısmı bende? Annede? Ben de çalışıyorum, neden cumartesi bunlarla hep ben uğraşıyorum? Zayıflamak istiyorum, spor yapmak istiyorum hiçbir şeye vakit yok! Yeter artık ya! Lezbiyen olacağım...
*
Bir sabah kalkıyorum...
Aynı adamı içime sokmak istiyorum.
Bu sabah mesela...
Yok böyle bir erkek, yok böyle bir baba...
Sabah 3’te yatmışım, sabah kafamı kaldıracak halim yok, 6.15’te Alya kalkmış hazırlanıp gitmesi lazım...
Maribel ablası da yok, bir ay izne gitti...
Baktım sevgilim kalkmış, Alya’yla birlikte kıyafet seçmişler, ki her seferinde adamı delirtmeyi başarır Alya, ama halletmişler. Sonra mutfağa girmişler, baba ona kahvaltı hazırlamış, yumurta yapmış, tost yapmış, yedirmiş, içirmiş, birlikte servisi beklemişler, bindirmiş göndermiş...
O da aynı adam.
Bu da aynı adam.
Bu da hayatın çelişkisi işte.
Bir lezbiyen olmaya karar veriyorsun...
Sonra “Ne lezbiyeni ya!” deyip adamın boynuna sarılıp teşekkür etmek istiyorsun.
Hayat akıp gidiyor, sadece bizim düşüncelerimiz değişip duruyor...

 

Yazarın Tüm Yazıları