Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Kötü manikür kötüdür

Her kadının derdi ya aynı, ya da benzer.

Haberin Devamı

Her hafta manikür yaptırmak zorundaymışım gibi yaptırıyordum bir ara. Fenalık geldi hem bana, hem de tırnaklarıma. İşe bakımlı gitmek zorunda olduğum için, bir de bakımlı tırnakları çok sevdiğim için manikür pedikür müptelasıydım galiba. Hintli bir manikürcü arkadaşım var. Kadın acayip bir kadın. Bilmediği şey yoktur, sen sor o söylesin, adı Amy. O bana çok önceden demişti; ama ben dinlememiştim. Hata ettim. Yine haklı çıktı çünkü.

 

Amy tırnak etlerinin çok kesilmesinin tırnakları hem manikür bağımlısı, hem de daha çok kesilmelik et manyağı yaptığını; yaşlandıkça da tırnak etlerinin giderek çekileceğini ve görüntünün hem olduğundan daha çirkin ve yaşlı, hem de bazı ciltlerde ızdırap verici olabileceğini söylemişti. “Yonca sakın etlerini kestirtme, tahta bir çubukla ittirt..” diye diye kadının dilinde tüy bittiydi de ben takmadıydım.

Haberin Devamı

 

Zaten ben taksam kaç yazar?

 

Manikürcü beni takmıyor ki, ha babam kasap misali kesiyor.

 

Geçen gün yaşını almış alımlı bir kadına rastladım. Bana tırnaklarını gösterip canının ne kadar yandığını anlattı. “Şimdi etleri kesmeden ittirerek düzeltmeye çalışıyoruz.” deyince dınk dınk bendeki köşeli jetonlar düşüverdi tabi. Aradım Amy’i; “Söyle dostum, zararın neresinden nasıl dönersem kardır?” dedim. Amy, sağolsun, hemen çözüm önerdi. Bakın şimdi, hani bu dudak çatlamasına iyi gelen rujumsu şeyler var ya, ay ne deniyordu onlara şimdi yazarken şu yazıyı gelmedi aklıma.. neyse işte onlardan alıyorsunuz. Amy “Alın!” dedi çünkü. Tercihen kakaolusu olursa daha da iyiymiş. Akla geldikçe de tırnak diplerinize çıkartıp sürüyorsunuz. Sonuç şaka gibi! Tırnaklarım var ya, süperler şu anda. 3 haftadır sadece o şeyi sürüp ittiriyorum kendi kendime. Sanırsınız eller manikürlü. Yazları manikürcü bulamayınca fenalık geçirirdim. Bu yaz bu sorunumu da hallettim.

Haberin Devamı

Artık tırnakları bi metre uzatıp rahatça birilerine geçirebilirim!

Yonca

“cila”

 

Hey gidi Sarkuysan hey!

 

Bir zamanlar Sarkuysan’da çalışmıştım.

 

Hatta çok komiktir ben Sarkuysan adını ilk duyduğumda Japon şirketi sanmıştım. Meğer gayet yerli, ismi “Sarraf Kuyumcu Sanatkarlar” ın ilk hecelerinden oluşmuş, bakır elektrolitik tel üretimi yapan bir şirketmiş. Söylemekten yorulmadım gitti, hayat hakikaten çok garip. O zamanlar TÜSİAD’dan ayrılıp iş değiştirmek için çabalıyordum. Özgeçmişimi göndermediğim yer kalmamıştı. Citibank’dan aradılar. Uçarak görüşmeye gittim. Annem de bankacı ya, o da uçtu tabi. Görüşmem de çok iyi geçti; ama bankanın yeri hiç içime sinmedi. Çünkü banka otoban üzerinde, soğuk nevale bir yerdeydi. Ardından Sarkuysan’la görüşmeye gittim. Aman tanrım, o ne bina öyle! Resmen büyülendim. Şişhane’de tünelle Galata Köprüsü’ nün arasında bir yerde, gördüğüm en müthiş tarihi binaydı. Önünden geçerken baka baka kaza yapacağım diye korkardım. Ay ne çok laf sokuyorum araya, neyse. Annemi arayıp “Ben Citibank’dan vazgeçtim, Sarkuysan’da çalışmaya karar verdim!” deyince iliklerine kadar bankacı olan Annem, doğal olarak şoka girdi. Neden diye sorduğunda aldığı cevap ise yine “Allah sana akıl fikir versin evladım!” dedirtti. Cevabım şöyleydi: “Annecim, otobana bakarak çalışmak mı, her öğlen İstiklal’e gidip bir meyhanede, bir Çiçek Pasajı’nda, bir de kokoreççide yeme şansını zorlamak mı?”. Nitekim kararımda haklıymışım ki, Sarkuysan’da çalışmaktan hiç pişman olmadım. Yağmur, soğuk, sıcak dinlemedim her öğlen başka yerde yemek yedim. İnanılmaz güzel dostluklar ve müthiş bir iş tecrübesi edindim. Aradan onca yıl geçti geçen gün Sarkuysan’dan bir arkadaşımdan e-posta geldi. Beni bu köşe sayesinde bulmuş! Havalara uçtum pek tabi. Hatta bir başkasıyla da Antalya’da meğer beraber koşmuşuz da haberimiz yokmuş.

Haberin Devamı

Anılar anılar anılar derken efenim, maziye daldım gittim.

Gözümde tüttü İstanbul yine...

Çok özledim iyi mi!

Yonca

“telsarar”

 

Kardan Aşklar

 

Şiir sever misiniz bilmem ama, ben çok severim. Sabiha Torun Işık bana “Kardan Aşklar” adını verdiği şiir kitabının hikayesini göndermişti. Şiirlerinden önce hikayesinden etkilendim, sonra şiirlerini okudum daha da etkilendim. Bir de kitabının kapağı; minik bir dala oturmuş kardan bir kalp... o kadar güzel ki! Size de söylemeden edemedim.

Yonca

“şiirci”

Yazarın Tüm Yazıları