‘Korsan’ TÜBA kuruluyor: Nihayet olması gereken...

MATEMATİKÇİ Prof. Dr. Ali Nesin’den bir elektronik posta aldım geçen gün. Başlığı ‘Korsan TÜBA Basın Toplantısı Duyurusu’ idi.

Haberin Devamı

Hemen açtım baktım, hepsi de Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyeliğinden hükümetin bu kurumu kendi emrine sokucu kararnamesi sonrası istifa etmiş saygın bilim insanları bir araya gelmiş, bir ‘Bilimler Akademisi Derneği’ kurmaya karar vermişlerdi.
‘Nihayet’ diye düşündüm içimden. ‘Nihayet, devletin kanatları altında değil tamamen sivil inisiyatifle saygın bir bilim kurulu oluşturma yolunda bir ilk adım atılıyor. Nihayet, olması gereken oluyor.’
Bugün hükümet tarafından aynen TÜBİTAK gibi devletin ve dolayısıyla hükümetin politikalarının uzantısı haline getirilen TÜBA, zaten 1993 gibi görece yakın bir zamanda kurulmuştu. Bir geleneği oluşmamış, açıkçası son tartışmalara kadar pek büyük bir ağırlığı da hissedilmemişti.
Kendi yazılarımdan biliyorum, pek çok okuyucu TÜBA ismini ilk olarak son haftalarda üzerinde çıkan tartışmalar nedeniyle duydu.

* * *

Haberin Devamı

Belki böylesi bir kurumun kamuoyunda herkes tarafından bilinmesi de gerekmiyor ama diyelim adı ‘Royal Society’ ile başlayan bilim akademilerini veya Fransız Bilim Akademisi’ni pek çoğumuz daha önce duyduk.
Bunlar geçmişi yüzyıllara uzanan kurumlar. Bizim ise maalesef böyle bir geleneğimiz yok, olmamış. Olmadığı için de, ‘elit bilim grubu’ yakıştırması maalesef biraz kendinden menkul, biraz yakıştırma duruyor o kurumun üzerinde.
Bir de buna kamu fonlarıyla ayakta durmak, kamu fonu kullanmak eklenince, bizde bir sürü başka yer gibi TÜBA da bir kendi çapında bir ‘iktidar’ oyununun parçası haline gelmiş.
Oysa şimdi, hükümete duyulan doğal ve gerekli tepkiden hareketle çok daha sağlıklısını, çok daha doğrusunu, en önemlisi ‘sivil’ini kurmak mümkün olabilecek bilimler akademisinin.
Umarım bu kurulan yeni ‘akademi derneği’nde, geçmişin hataları tekrarlanmaz, üye seçiminde bilimsel ölçütler kullanılır, her adımda kuruma saygınlıktan doğan bir otorite kazandırılmaya çalışılınır ve birkaç kuşak sonra da, bugünün kurucu üyelerinin saygıyla hatırlanacakları bir gerçek elit bilim akademimiz olur.
Kurucuları yarın akademiyi duyuracaklar. Şimdiden hayırlı olsun.

Haberin Devamı

İstanbul inovasyon konuşacak
 
İSTANBUL’da 7 ve 8 Aralık günleri çok önemli ve çok aydınlatıcı bir ‘inovasyon’ toplantısı gerçekleştirilecek. İmkanı olanlara bu iki günlük toplantıyı baştan sona izlemelerini tavsiye ederim.
Toplantıya çok önemli konuşmacılar katılacak ve gerek kendi alanlarıyla ilgili ve gerekse kendi tecrübeleriyle ilgili bilgi aktaracaklar.
Konuşmacılar arasında Katar Şeyhi de var; merkezi Cenevre’de olan Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi CERN’den Lyndon Evans da var. Türkcell’in Genel Müdürü Süreya Ciliv de konuşacak, BlackBerry kurucusu Mike Lazaridis de...
Başka pek çok önemli konuşmacısı var iki günlük toplantının.
Beni en çok ilgilendiren iki oturumdan biri, CERN yöneticisi Dr. Lyndon Evans’ın büyük hadron çarpıştıcısı deneyini anlatacağı oturum ile Prof. Marry Claire King, Prof. Dr. Murat Günel’in konuşacağı ‘İnsan genomu projesi neler vaat ediyor’ başlıklı oturum.
İlgilenenler toplantı programına ve katılım şartlarına www.inovasyonkonferansi.com internet adresinden erişebilir ve daha geniş bilgi bulabilirler.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu’nun oğlu olmak...

BİR sergi gezdikten sonra çıkışta Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na gazeteci soruyor: ‘Oğlunuz bedelli askerlikten yararlanacak mı?’
Kılıçdaroğlu da cevaplıyor: ‘Hayır, ben onun askerliğini yapmasını istiyorum. Kendisiyle de bu konuyu konuştum.’
Tabii, Kemal Kılıçdaroğlu seviyesinde bir politikacının oğlu olmak kolay değil. Babanız bir iş yapıyor ve sizin hayatınız da bundan etkileniyor. 30 yaşında bile olsanız.
Kılıçdaroğlu, ‘Evet yararlanacak’ dese bir türlü, şimdi ‘Hayır yararlanamaz’ dediği için başka türlü... Eleştiriden kurtuluş yok.
Oysa, halen doktorasını yaptığını bildiğimiz oğul Kılıçdaroğlu, çoktan kendi kararlarını verecek yaşa gelmiş durumda. Baba, ‘Bu kararın kendisine değil oğluna ait olduğunu’ söylemekle yetinse belki daha iyi olurdu.
Ama yine de oğlu, babasının parti politikasının tersine bir karar verir miydi, bunu bilemeyiz elbette.
Fakat ‘aydınlanmacı’ bir partinin genel başkanından, oğlunun kendi aklına saygı duymasını beklemek sanırım hakkımız olurdu.

Yazarın Tüm Yazıları