Körler sağırlar birbirini ağırlar

MAÇA giderken fazla bir şey beklemiyordum. Galatasaray, Fenerbahçe yenilgisinden dolayı haddinden fazla moral çöküntüsü içinde. Anlamak mümkün değil. Kaybettiğin üç puan, o da rakip sahada. Demek ki bu takım psikolojik olarak iyi hazırlanmamış.

Futbolda üç netice de var. Ama sahadaki Galatasaray’a baktığımda çökmüş halleri profesyonelliğe yakışmıyor. Sivas’a bakıyorum onlar da bir tuhaf. Sanki bu takım geçen yıl şampiyonluğa oynamamış. Sivas o kadar kötü ki ne defans yapabiliyor, ne de hücum. Her futbolcu ayrı telden çalıyor. İşte size iki takımın durumu. Bu maç için tek bir cümle kalıyor. Dünkü 90 dakika “Körler sağırlar, birbirini ağırlar” maçıydı. Sivasspor hücum edemiyor. Galatasaray defansı kötü. Galatasaray hücum edemiyor, Sivasspor defansı kötü. Sağından, solundan bakıyorsun yine işi çözemiyorsun.
Ah Bülent ahhh
Barış, “Ben niye oynamıyorum?” diye konuşuyor. Dün şans buldu sahaya çıktı, neden oynatılmadığını herkes gördü. Nonda çabuk bir santrfor değil. Takım öndeyken iyi şeyler yapabilir. Topu saklayabilir. Arkadaşlarına gol yolları açabilir. Ama rakip defansı deparlarla yıkacak bir santrfor değil. Arda, sanki ruhunu vermiş. Onu da anlamak mümkün değil. Mustafa Sarp mücadele ediyor. Çok çalışıyor. Ama aldıklarını aynı oranda iyi kullanamıyor. Mehmet Topal’ın çok daha iyi olması lazım. Bir tek Kewell var bir şeyler yapmaya çalışan onun da fizik gücü bir yere kadar. Hakan Balta fena işler yapmadı. Zaten geriye de fazla bir şey kalmadı. Sabri takımı ateşlemeye uğraşıyor. Onun da oyunda ağırlığı bir yere kadar.
Dönüyorum Sivas’a. Geçen seneki takımın yerinde yeller esiyor. Defans mı oynuyorlar, hücum mu oynuyorlar, top mu yapıyorlar, kontratağa mı çıkıyorlar? Kendileri de bilmiyorlar. Hakem dersen o da enteresan. Devre bitecek. Sivas 1-0 mağlup. Kaleci Petkoviç topu oyuna sokmak istiyor. Arkadaşları ileri gitsin istiyor. Vakit geçirmeye ne ihtiyacı, ne de gerekçesi var. Hakemden bir düdük. “Topu kural gereği fazla elinde tuttun” diye çift vuruş veriyor ve gol oluyor. Bülent kardeşim, Petkoviç niye zaman geçirsin? Dakika olmuş 45. Bir an evvel gol atıp, beraberliği yakalamak istiyorlar. Peki şimdi sen bundan sonraki maçlarında takımı öndeyken, aynı işi yapan kalecilere 12 saniyede bu vuruşu vermezsen ne yapacaksın? İnanılır gibi değil. Ah Bülent ahhh. Kitap bunları yazıyor da o kitabı okuyan nasıl okuyacak o çok önemli. Kitap hangi şartlarda nasıl, neden ve niçin okunur onu anlatmak için sizin elinize bir kitap vermek lazım.
İnsan üzülüyor
İki takımı al, vur hakeme, hakemi de al, vur takımlara. Yine herkes aynı. Ne bir akın, ne bir şut, ne bir mücadele. Seyircinin verdiği paraya ve vakite yazık. Sivasspor bir şey yapmıyor. Çünkü onlar da “Maç bitsin de gidelim” havasındalar. Zaten böyle giderlerse, Galatasaray maçından çıkıp Sivas’a gitmezler. Bir alt kümeye giderler.
İnsan üzülüyor. İyi şeyler yazmak istiyorsun ama sana bu fırsatı vermiyorlar. Ne futbolcular, ne de hakem. İşte öyle bir lig maçı seyrettik. Hava da kötüydü, takımlar da sahadaki futbol da. Tıpkı bir gün önceki Beşiktaş-Ankaragücü maçında olduğu gibi.
Türk futbolunun acilen bu sorunların çözümüne ihtiyacı var. Olaya farklı açılardan bakmazsak, altın yumurtlayan bu tavuğu keseriz. Kulüpler yalnızca yayıncı kuruluşlardan ne kadar fazla para alırıza bakıyorlar. Üretkenlik sıfır. Düşünün, Nonda da sakatlansa Galatasaray’ın oynatacağı santrforu yok. Hiç olmazsa diğer takımlara verdikleri iki-üç forveti bugünler için tutabilirlerdi. Demek ki bir bildikleri var.
NOT: Ali Sami Yen Stadı’ndaki skorboard, tribüne gelen seyircilere maçın saatini göstermesi, maçın kaç kaç olduğunu göstermesi için kurulmuş. Çok özür diliyorum, pardon. Bütün bunlar görülmesin diye kurulmuş ve öyle bir yere kurulmuş. Kargacık, burgacık, ufacık saati olan bir skorboard. Resmen skorboard seyirci görmesin diye saklanmış. Bu takım bir sene daha bu statta. Demek ki Galatasaray’da bazı şeyler önemli değil veya seyirciye saygı yok.
Yazarın Tüm Yazıları