Komplolardan komplo beğenmek

APO’nun avukatları çeşitli zamanlarda çeşitli gazeteciler ile görüşürler.

Haberin Devamı

Bu arada Zaman yazarı Hüseyin Gülerce ile de görüştüler. Gülerce aynı zamanda Gülen Cemaati’ne (Hareketi) bağlı bir insandır. Medyada Gülen Cemaati ile ilgili herhangi bir konu geçtiğinde akla gelen ilk insan da odur. O da davet aldığında icabet eder ve şahsi görüşlerini veya aktarmalarını büyük bir tevazu içinde beyan eder. Ancak, Hüseyin Gülerce Cemaat’in sözcüsü olmadığını, Cemaat adına konuşması mümkün olmadığını defalarca belirtmiştir.
Ben avukatlarla görüşmeyi şu şekilde irdeledim:
“PKK Gülen Cemaati’ne (hareketine) yakınlaşmak istiyor!
Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile PKK avukatları Yalova’da görüştü!
Hüseyin Gülerce benim dostumdur. Bu ülkede yaşayan vicdanı ve doğrucu davutluğu en fazla gelişmiş insanlar arasında gelir. Bunun için 9 Aralık 2010 günü Zaman’da yaptığı açıklamaya harfiyen inanıyorum. Belli ki talep avukatlardan gelmiş, Gülerce de onlara, sade bir gazeteci sıfatı ile akıl ve vicdanının söylediklerini nakletmiş.” (Hürriyet-12 Aralık 2010)
Yazımı da şu sözlerle bitirmiştim:
“Apo her gün yeni fikirler ile ortaya çıkmaya bayılıyor. Avukatların Gülerce ile görüşmesi yine öyle bir spontan hareket mi, yoksa, Apo ile sık sık görüşen ‘Türk istihbarat örgütlerinin’ Apo’ya dayattığı yeni bir koşul mu?” (ibid)

* * *

Haberin Devamı

Ortada çok açık bir durum vardı.
Görüşme sonrası Apo’ya dayandırılan beyanlar PKK’dan Cemaat’e doğru yeni bir yaklaşım olabileceğini gösteriyordu.
Daha önce “düşman” olarak gördükleri ve açıkça saldırdıkları Cemaat’e Apo’nun yeni yaklaşımı şöyleydi:
“Bana göre daha çok Türkiye ve Ortadoğu’da bir sivil toplum örgütüdür. Sivil toplum örgütleri gibi toplumun demokratikleşmesinde, aydınlatılmasında herhangi bir siyasi çıkar beklemeden rol alabilirler. Hatta Ortadoğu’nun bir siyasi partisi gibiler. Ben böyle görüyorum kendilerini. Oldukça dinamik güçleri var, biz de dinamik bir gücüz. Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış göstermesi ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye’de birçok temel sorun çözülecektir.” (Odatv’den naklen: Barış Terkoğlu-9 Aralık 2010)

* * *

Haberin Devamı

Tabii ki Gülerce-avukatlar görüşmesi medyanın ilgisini çekti. Herkes kendi meşrebine göre görüşler beyan etmeye başladı.
Ancak, giderek mesele, ortada herhangi bir ipucu olmadığı halde, sanki karşılıklı bir mutabakat arayışı varmış gibi değerlendirilmeye başlandı.
Halbuki, eğer varsa, yakınlaşma talebi PKK’dan geliyordu. Cemaat bu talebe herhangi bir tepki vermemişti. Veremezdi de.
Giderek gazeteler, web gazeteleri Apo ile Fethullah Hoca’yı aynı karede gösteren resimler basmaya başladılar.
Bu büyük haksızlıktı.
Bu haksızlığı yapan gazeteler görüşlerini Gülerce’nin avukatlar ile görüşmesine dayandırınca bu kez de “Ben sözcü değilim, gazeteciyim!” diye bas bas bağıran Hüseyin Gülerce’ye bir başka büyük haksızlık yapıldı.
Sonunda Gülerce, Hoca’dan özür dilemek zorunda kaldı. Bunu da alaya alanlar oldu.

* * *

Haberin Devamı

Biz gazeteciler sansasyonu severiz. Ama, ne bir Cemaat’i (örgütü), ne de bir insanı töhmet altında bırakmaya, onun yapmadığını ısrarla belirttiği bir görevi ısrarla yapmış gibi göstermeye hakkımız var!
Ancak, benim sorum baki: Apo’nun Cemaat’e gül dalı uzatması (alıntı yaptığım açıklama) “Apo ile sık sık görüşen ‘Türk istihbarat örgütlerinin’ Apo’ya dayattığı yeni bir koşul mu?”

Yazarın Tüm Yazıları