Komik bir ikna çabası

BAŞBAKAN’ın türbanlı kadınlar ve zenciler arasında yaptığı analoji (ikna amaçlı karşılaştırma) tamamen yanlış.

Çünkü zenciler doğuştan zenci, türbanlılar ise sonradan "inanç, erkek dayatması, çaresizlik, gruba aidiyet" gibi nedenlerle türbanı seçmiş olanlar.

Zenciler yıkanınca beyazlaşamazlar ama türbanlılar, eğer Türkiye’deki "inanç baronları" isterse türbandan kurtulabilirler. Ama istemiyorlar.

Çünkü iktidarlarının devamı türbana bağlı. Tabii ki devamsızlığı da...

Durum böyleyken... AKP’nin önde gidenleri, bakanları sistemli bir şekilde "dinci değiliz" operasyonuna başladılar.

Gün geçmiyor ki her gün biri röportaj verip ne kadar "demokrat" olduğundan söz etmesin.

Kimi karısını açık başla beğendiğini, ama onun daha sonra örtündüğünü söylüyor. Kimi kızlarının isterse açılabileceğini, asla karışmayacağını iddia ediyor.

Kimi kızlarının kendi iradesiyle birden örtündüğünü, kendi baskısı olmadığı konusunda "vallah billah" yemin ediyor.

Sağlıktan sorumlu bir diğeri ise "gençleri bira tüketimine özendirecek" cümleleri sarf etmekten kaçınmıyor.

Merak ediyorum gerçekten kendileri de dediklerine inanıyorlar mı?

Mesela bir gün bir uyanmışız bakmışız bütün AKP’li bakanların, karıları kızları (hatta bürokrat karıları, kızları) başlarını açmaya karar vermişler.

Ya da AKP’li belediyelere ait mekanlarda içki yasağı kalkmış...

Ne olur? AKP diye bir şey kalır mı? Türban, içki yasağı ve imam hatipten başka dayanacak neleri var. Dinciliği ikinci plana attıklarında kendilerinin birinci planda kalması mümkün mü? Hangi vizyonla?

Pakpen iyi yolda

HALİT Akçatepe ve Eşref Kolçak, Pakpen reklamlarına yakıştı. Dayanıklılık üzerine giden ilk film çok iyi idi. Daha sonraki işler biraz sıradanlaştı. Ortada o kadar çok abuk ortada "pen" reklamı var ki Pakpen reklamları yine bu "abuk"lar arasından sıyrılıyor. Daha sağlam senaryolar yazılsa bu ikili Pakpen’i farklı bir konuma oturtabilir.

SPRITE’ın basketbol sahasının havuz haline geldiği ve "Susuzluğunu dinle Sprite iç" diyen reklamını "En beğendiğim reklam" ilan etmiştim. Hálá da öyle. Aynı konseptteki çölün havuza dönüştüğü yeni reklam ise çok zorlama. Asla ilk reklamdaki etkiyi yaratmıyor. Hatta ilkinin tadını bile kaçırıyor.

Mübarek güne bu yapılmaz

ÖĞRENCİLER "Hocam Axess’in yeni reklamını izlediniz mi? Mübarek güne bu yapılır mı?" dediler. Anlamadım. Reklamı izledim. Haklılar. Reklamda hafta içi günler, "hafta sonu günler daha fazla puan alıyor" diye Özgü Namal’a kazan kaldırmış, cuma da onlardan biri. Ama hafiften kadınsı hareketleri var. Biraz kırıtık... İzlemediyseniz izleyin kırıtık cumayı siz de göreceksiniz. Kaza eseri AKP’li milletvekillerinden biri durumun farkına vardı mı yandık. "Toplumun milli ve dini hassasiyetlerini laga luga etmekten" hakkında ilk Meclis soruşturması açılan reklam Axess reklamı olabilir. Benden söylemesi...

Devlet dershaneye niye karışsın

MEF Dershaneleri’nin sahibi İbrahim Arıkan "rakiplerini tarikatçılık ve haksız rekabet" yapmakla, devleti dershane sektörünü düzenlememekle suçlayarak dershanesini kapattı.

Allah aşkına söyleyin dershane pazarı "özel" bir pazar, devlet niye ve nasıl düzenleyecek? En fazla bir "açılış" standardı belirler (o da asla sektöre girişi engelleyecek kuraları içermez), o standartlara uyanlar MEB’den lisans alır, eğitime başlar. Sonra?

Lise ikiye, ya da son sınıfa gelen öğrenci arkadaşlarına sorar, anasına babasına danasına danışır, sonra "aile" istediği dershaneyi özgür iradeyle seçer.

Seçilen dershane başarısızsa, öğrenciyi kandırıyorsa zaten bir-iki yıla öğrenci bulamaz. Hatalı karar da öğrencinin, ailesinin kararıdır, niye devlet suçlanır? Kötü imajı olan dershaneye öğrenci niye gitsin, veliler aptal mı?

Eğer çok büyüyen, hakim duruma geçip fiyat "dikte" eden varsa Rekabet Kurulu orada, tarikatçılık yapan varsa savcılar, hakimler, mahkemeler orada, reklamlarıyla yanıltan varsa Sanayi Bakanlığı Reklam Kurulu orada.

Başka nasıl devlet dershaneleri düzenlesin? "Efendim dershanelerin başarı oranları resmi olarak açıklansın."

O zaman üniversitelerin işe soktuğu öğrenci sayıları da, hastanelerin iyileştirdiği hasta sayıları da açıklansın. Açıklansa ne olur? Herkes işe sokabileceği öğrenciyi, iyileştirebileceği hastayı almaya çalışmaz mı?

Şu anda dershane sektöründe de sorun "başarılı olanların açıklanmaması değil, açıklanması". Reklam amacıyla birçok dershane "başarılı" çocukları "transfer" edip sonra da "biz kazandırdık" diye reklam yapıyor.

Yasaklanması gereken bir şey varsa o da dershanelerin başarı oranlarını açıklamaları. Dershaneler hocalarıyla, eğitim sistemleriyle, sundukları olanaklarla övünebilmeli. Bu konuda da televizyon reklamı yapmalarına da izin verilmeli. Diyeceksin ki "zaten yapıyorlar". Canım dershaneler hiç reklam yaparlar mı onların yaptığı dergi reklamı!

Sonuç: Kendimizi kandırmayalım, dershaneler bu ülkenin gerçeği, engellemeye çalışacağımıza nasıl liberal piyasa ortamında gelişmelerini sağlarız ona bakalım.

Boyanın beyni boyacı

İKİ hafta önce Dufa, Kale Color ve Filli Boya reklamlarının hedef kitleleri ile ilgili sorular sormuş, "kime sesleniyor bunlar?" demiştim. Yanıt veriyorum.

Dufa’nın kime seslendiği belli değil. Herkese seslenip "kaliteli boya imajı" yaratıyor. Mesaj daha çok "üst" yaşam biçimlerine gidiyor. Filli Boya ve Kale Color ise boyacıyı onurlandırıyor.

Filli Boya’nınki hem doğrusu hem en güzeli. Boyacının "zanaatçi" olduğu boya fırçasından düşen damlayla oluşan Türkiye (Ayten Alpman), kalp (Müslüm Gürses), çiçek (Ebru Akel) figürleriyle vurgulanıyor. Üstelik "beyin" reklamdaki ünlülerin çağrışımlarıyla figürler arasında bağlantı kurunca ortaya belleğe kazınma oranı yüksek bir reklam çıkıyor.

Bu arada, Marshall da Thermos isimli boyasını sunmaya başladı. Thermos, yüzde 55’e varan ısı tasarrufu sağlıyormuş. Marshall bir basın ilanı verse de bu tasarrufun nasıl sağlandığını öğrensek. Herhalde rakipleri de "nasıl oluyor bu iş" diye merak ediyordur. Hatta diğer ısı yalıtım firmaları da. Hatta Reklam Özdenetim Kurulu da. Ve Hatta Reklam Kurulu da...

Ha Tursil ha Persil mi

AYNI kuşakta iki deterjan reklamı biri Tursil’in diğeri Persil’in. Birinde kadın beyaz tişörtünün grileşmesinden yakınıyor. Diğerinde ise başka bir kadın annesinin deterjanının daha çok beyazlattığını, çocuklar anneannelerini ziyaret edince anlıyor. Her ikisi deterjan da beyazlık üstüne gidiyor. Aynı kuşakta. Üstelik her ikisinin de üreticisi aynı, Henkel. Eğer aynı kuşakta aynı şeyleri söyleyeceksek niye iki farklı marka Henkel?

ANADOLU Hayat Emeklilik Anneler Günü nedeniyle Anadolu Hayat Emeklilik Planı’nın reklamını yapıyor. Reklamda emeklilik döneminin anımsatan bir çiçek dikme eylemi, mavi çiçekler. Daha sonra o çiçekler Anadolu Hayat’ın amblemi oluyor. Çok güzel bir fikir. Anadolu Hayat "standart, formül, soğuk" reklamları bırakıp bulduğu bu fikir üzerine mesajlarını kurarsa sağlam bir farklılık yaratır. Bu arada Gnneler Günü’nüz sıcacık olsun.

Çekirgelik

Hayatta en büyük hata sürekli bir hata yapacağım korkusuyla yaşamaktır

(E. Hubbart)
Yazarın Tüm Yazıları