Koleksiyon hırsızlığında ilk piyango, Abdülbaki Hoca’ya çıktı

Avrupa ve Amerika’daki özel koleksiyon sahiplerinin korkulu rüyası olan ve sanat uzmanı hırsızlar tarafından yapılan "koleksiyon soygunu" ile en nihayet Türkiye de tanıştı ve ilk piyango, "doğu ilimleri" anlamına gelen "şarkiyat"ın 1982 yılında vefat eden büyük üstadı Abdülbaki Gölpınarlı’nın Üsküdar’daki evine çıktı:

Geçtiğimiz perşembe günü Gölpınarlı’nın evine giren koleksiyon hırsızları, önde gelen Türk hattatların imzalarını taşıyan 40 kadar levhayla beraber bir hayli eski obje, yağlıboya tablo ve yüzlerce tarihi fotoğraf çaldılar. Bir koleksiyonun tamamını hedef alan bu soygun, profesyonel koleksiyon hırsızlarının artık Türkiye’de de cirit atmaya başladıklarını gösteriyor ve sadece özel koleksiyonların mekánı olan evler değil, antika ve sanat galerileri ve en sıkı şekilde korunan müzeler de bundan böyle daha büyük bir tehdit altında bulunuyorlar.

BATI dünyasının yıllardan buyana başının belásı olan "koleksiyon hırsızlığı" ile en nihayet Türkiye de tanıştı ve hırsızların ilk hedefi, "doğu ilimleri" anlamına gelen "şarkiyat"ın 1982 yılında vefat eden büyük üstadı Abdülbaki Gölpınarlı’nın Üsküdar’daki evi oldu. Geçtiğimiz perşembe günü Gölpınarlı’nın evine giren koleksiyon hırsızları, önde gelen Türk hattatların imzalarını taşıyan 40 kadar levhayla beraber bir hayli eski obje, yağlıboya tablo ve binlerce tarihi fotoğraf çaldılar.

Soygun, şimdi Abdülbaki Gölpınarlı’nın ailesi tarafından kullanılan evde kimsenin bulunmadığı gündüz saatlerinde meydana geldi. Ahşap binanın Salacak sahiline bakan ön kapısını zorlayarak içeriye giren hırsızlar, Gölpınarlı’nın vefatından sonra minyatür bir müze şeklinde muhafaza edilen ikinci kattaki çalışma odasında bulunan herşeyi götürdüler. Hat levhalarının, tabloların ve fotoğrafların yanısıra, Abdülbaki Gölpınarlı tarafından kullanılmış olan ve bir camekán içerisinde saklanan kalemler, hat kamışları, ağızlıklar ve bir Mevlevi sikkesi de çalındı.

MUTLAKAKAYNAKSORUN

İşin daha da tuhaf olan tarafı, Futbol Federasyonu’nun eski başkanı Ata Aksu’nun aynı sokakta bulunan evinin de geçtiğimiz günlerde soyulması ve hırsızların bulunamamasıydı.

Polis, Abdülbaki Gölpınarlı’nın evini soyanları ve çalınan eşyaları şimdi her yerde arıyor ama bu soygun, sıradan bir hırsızlık olayının çok ötesinde bir önem taşıyor. Türkiye’de bugüne kadar yüzlerce, hatta binlerce sanat hırsızlığı olmuş, onbinlerce obje çalınmış, çalınanların bir kısmı sonradan bulunup sahiplerine iade edilmişti ama bir koleksiyonun "olduğu gibi götürülmesi"ne hiç şahit olunmamıştı. Önceki soygunlarda birkaç objenin birden çalındığı olmuş, hattá 1990’lı yıllarda Konya’daki Yusuf Ağa Kütüphanesi hadisesinde olduğu gibi soygun birkaç sene boyunca kimselere farkettirmeden devam etmiş ve yüz küsur elyazması eser yokolmuştu ama hiçbir soygunda bir koleksiyonun tamamı hedef alınmamıştı.

Gölpınarlı’nın koleksiyonunun talan edilmesi, işte bu bakımdan önemlidir ve bu soygun, profesyonel "koleksiyon hırsızları"nın artık Türkiye’de de faaliyete başladıklarını göstermektedir. Dolayısıyla artık sadece özel koleksiyonların bulunduğu evlerle antika ve sanat galerileri değil, en sıkı şekilde korunan müzeler de bundan böyle daha büyük bir tehdit altındadırlar, zira profesyonel sanat hırsızları şimdi bizde de işbaşındadır.

Ve, eski eser, özellikle de Osmanlı objelerine meraklı olanlarla galeri sahiplerine önemli bir hatırlatma: Bir malı satın almadan önce mutlaka menşeini sorun, nereden geldiğini öğrenin ve o malı kaynağının "temiz" olduğuna kanaat getirdikten sonra satın alın. Böyle davranmadığınız takdirde şaibeli objelere pazar imkánı yaratacağınızı ve kendi antikalarınızın akıbetinin de günün birinde Abdülbaki Hoca’nın koleksiyonunun başına gelenlerle aynı olabileceğini sakın unutmayın!

Herbiri birer servet olan elyazmalarını Mevláná Müzesi’ne bağışlamıştı

ABDÜLBAKİ Gölpınarlı, ihtisası gereği yaklaşık 70 yıl boyunca elyazması eserlerle haşır neşir olmuştu ve kendi kütüphanesindeki kitapların çoğu da elyazmasıydı.

Gölpınarlı’da bir kısmı dünyada tek nüsha olan bu elyazmalarının yanısıra Türk hat sanatının en önemli isimlerine ait çok sayıda levha da bulunuyordu. Abdülbaki Hoca, kütüphanesinin tamamının ve levhalarının kendi belirlediği büyük bir kısmının vefatından sonra Konya’ya, Mevláná Müzesi’ne verilmesini vasiyet etmiş, bağışladığı kitapların bilimsel kataloğunu da sağlığında hazırlamıştı.

Oğlu Yüksel Gölpınarlı, babasının vasiyetini Gölpınarlı’nın 25 Ağustos 1982’deki vefatından hemen sonra yerine getirdi, kütüphane ile hat koleksiyonunu Mevláná Müzesi’ne bağışladı ve bağışlanan hatların fotoğraflarıyla elyazmalarının kataloğu, Kültür Bakanlığı tarafından kitap olarak yayınlandı. Abdülbaki Hoca’nın, aralarında "Hacı Bektaş" ve "Otman Baba Viláyetnámesi" ile Hurufiler’in kutsal kitabı olan "Cávidannáme-i Dürr-i Yetim" gibi tek nüsha eserlerin bulunduğu yazmaları, şimdi Mevláná Müzesi’nin İhtisas Kitaplığı kısmında araştırmacılar tarafından kullanılıyor.

Abdülbaki Gölpınarlı’nın Üsküdar’daki evinden geçtiğimiz perşembe günü çalınan koleksiyon, Abdülbaki Hoca’nın Konya’ya göndermeyip evinde kalmasını arzu ettiği hat eserlerine oğlu Yüksel Gölpınarlı’nın daha sonra iláve ettiği diğer levhalardan meydana geliyordu.

GİDENLERİN BİR KISMI

Koleksiyon hırsızlarının götürdükleri objelerin bir kısmı, şunlar:

17. yüzyıl İran’ının Türk hattatı İmad-ı Hamevi’nin tezhipli bir "talik" levhası, Hulusi Efendi, Mustafa Halim Efendi ve Necmeddin Okyay gibi hattatların levhaları, "talik" yazının son büyük üstadı kabul edilen ve geçtiğimiz ay vefat eden Prof. Dr. Ali Alparslan’ın çok sayıda eseri, Abdülbaki Gölpınarlı’nın sikkeli bir Mevlevi şeyhi olarak göründüğü yağlıboya tablosu, Gölpınarlı’nın destarlı sikkesi, üzerlerinde duaların yazılı olduğu yüzük ve mühür gibi tarihi tarikat objeleri, içerisinde eski álimlerle tarihi mekánların ve şimdi várolmayan mezartaşlarının resimlerinin yeraldığı yaklaşık iki bin parçalık bilimsel fotoğraf koleksiyonu ve Türk Müziği’nin önde gelen Mevlevi bestecilerinden Hüseyin Fahreddin Dede ile Atatürk döneminin Diyanet İşleri Reisi Prof. Şerefeddin Yaltkaya’nın büyük boy resimleri.

Gölpınarlı’nın hatıra kitabını Bir Türk üniversitesi değil, Amerika’nın Harvard’ı yayınladı

"ŞARKİYAT"ın, yani doğu bilimlerinin son büyük álimi kabul edilen Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul’da 1900 yılında doğdu. İsmail Saib Efendi, Tikveşli Yusuf Efendi ve Ferid Kam gibi devrinin en büyük üstadlarına devam etti. Muallim Mektebi’nden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mezuniyet tezi olan "Melámilik ve Melámiler" isimli eseriyle Yunus Emre’yi konu alan doktora tezi, yayınlanmalarının üzerinden geçen 75 seneden buyana, kendi alanlarında hálá tek kaynak olma özelliğini muhafaza ediyor.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya geçerek liselerde ders veren, daha sonra üniversitelerde edebiyat ve tasavvuf tarihi okutan ve çok sayıda eser kaleme alan Abdülbaki Gölpınarlı, yayınladığı yüzden fazla kitap ve binlerce makaleyle bütün dünyada "şarkiyat" biliminin son büyük otoritesi kabul edilmiş, bu arada Hazreti Mevláná’nın bütün eserlerini Türkçe’ye kazandırmış ve Hasan Áli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminden itibaren, çok sayıda Şark Klasiği’ni de dilimize çevirmişti.

Abdülbaki Gölpınarlı 25 Ağustos 1982’de, geçtiğimiz perşembe günü koleksiyon hırsızları tarafından yağmalanan evinde vefat etti ve Üsküdar’daki Seyyid Ahmed Deresi Kabristanı’na defnedildi. Üniversitelerin, önemli bilim adamlarının hatıralarına bir "armağan kitabı" çıkartmaları geleneği sonraki senelerde Abdülbaki Gölpınarlı için de uygulandı ama "Gölpınarlı Armağanı"nı bir Türk üniversitesi değil, Amerika’da bulunan Harvard Üniversitesi yayınladı.
Yazarın Tüm Yazıları