Karımı sokakta bir adamın kolunda...

Gördüğüm zaman ilk hissettiğim şey korku oldu.

Haberin Devamı

Ölüm korkusu. Ölüyorum sandım. Çok korktum. Oysa ölmesi gereken karımdı. Ölmesi gereken karımın yanındaki adamdı...
Hamdi Koç’un “Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası” adlı romanı bu cümlelerle başlıyor...
Aslında eski koca Murat, zengin bir işadamı. Ve evliliği genç kızlarla yaşadığı çapkınlıklar yüzünden bitmiş... Ama eski karısını bir adamın kollarında görünce dayanamıyor, adamı öldürtmek istiyor...
Kadın-erkek ilişkilerine genelde kadınların penceresinden bakan kitaplar, köşe yazıları ve röportajlar okuyoruz... Koç’un romanı bu anlamda diğerlerinden sıyrılıyor, her şeyi erkeklerin bakış açısından anlatıyor.
Mesela Murat bir ara karısının bir tercihte bulunduğunu ve yaptığı hataları düşünüyor ama sonra karısının bu tercihinden tiksinti duymaya başlıyor, öfke patlamaları yaşıyor.
Murat’ın en büyük arzusu ise karısını geri kazanmak ama eski çapkınlıklarına da devam etmek. Karısı evde uslu uslu oturup onu bekleyecek yani.
Vallahi Murat arkadaşımız bencil, “Hep bana, hep bana” diyor ama kadınlar için erkeklerin doğasına dair önemli ayrıntılar veriyor.
Evli bir erkek olarak daha fazla tehlikeli sularda yüzmeyip, kadınlara bu romanı okumalarını tavsiye ediyorum.

Kim ne demiş

Haberin Devamı

? “Görüşürüz küçük sevgilim”
(Carla Bruni, bir röportaj sırasında evden çıkan eşi Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yi öpüp, böyle seslendi. Tabii bu da basının espri konusu oldu. Bu arada Sarkozy’nin boyu 1.55...)
? “Bazı kişiler evliliğin kutsallığı ifadesini duyduklarında derhal sekste fantezi ve çekici pozisyonlara yer olmadığını düşünüyor. Tanrı uyarılmaya yönelik her harekete ve cinsel pozisyona izin verir... ıyi seks cennete seyahat gibidir..”
(Bu sözler “Bilmediğiniz Seks: Tanrıyı Seven Çiftler ıçin” adlı kitapta geçiyor. Kitabın yazarı ise daha ilginç: Hiç evlenmeyen ve cinsel ilişkiye girmeyen Polonyalı papaz Ksavery Knotz.)
? “Lucescu yemek yemeyi bilmiyordu. Buraya geldiğinde altına düzgün bir araba verip karizmasını düzelttik. 3-4 tane yabancı dil bilmeyle de teknik direktör olunmuyor. Çarşı’da 7-8 dil bilen çocuklar var. Madem öyle onlar da teknik direktör olur.”
(Bunları vakti zamanında Sinan Engin demişti...)

Haberin Devamı

At hırsızından Uluç’a selam olsun

Herhalde kupa töreninin yayınlanmamasına en çok Hıncal Uluç sevinmiştir...
Uluç, Galatasaray’a Süper Kupa ve lig şampiyonluğu kazandıran, şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynatan, giderayak Beşiktaş’a 100. yılında lig şampiyonluğu armağan eden Mircia Lucescu’ya neler neler söylemişti hatırlayın.
“Futboldan anlamaz, korkak, pısırık” demişti hem de her akşam, bıkmadan usanmadan.
“Çingene, at hırsızı” diyenler de vardı ama onların adlarını hatırlamaya bile gerek yok.
Aslında niye yazıyorum ki bunları? Türkiye’nin değerini bilmediği ilk adam mı ki Lucescu. Uluç’un harcadığı ilk teknik direktör de değil. Ne olacak ki! Uluç, yarın Lucescu’nun zaferi için “Avrupa’da futbol bitmiş” der, olur biter.
Evet, biter! Futbolun gerçeklerini unutmadan takımını oynatan, dört dil bilen, basın toplantılarında Shakespeare’den alıntılar yapan, üşümesin diye montunu çıkarıp futbolcusuna veren Lucescu gibi beyefendiler de ülkemizden kayar gider.

Haberin Devamı

Show TV bir daha maç yayınlamasın

Özel kanallar ilk açıldığı yıllarda maçlarda top taca çıktığında bile reklam girerlerdi... Olayı o kadar abartmışlardı ki, çakar çakmaz çakan çakmak Tokai’nin reklamları bir ara rüyalarıma girmişti... Önceki akşam UEFA Kupası finalini izleyince Tokai’li günlere döndüm... Show TV, top taca çıktığında reklam girmedi ama maçın bitiş düdüğü çalar çalmaz anında reklamlara bağlandılar.
ıki-üç reklam girseler eyvallah, 10 dakika reklam mı verilir? ılk uzun reklam kuşağından sonra bir ara tekrar statta bağlandılar ama o da çok kısa sürdü daha sonra yine bir reklam kuşağı soktular yayına. Ve kupa törenini izleyemedik. Pardon daha sonra banttan izledik.
Halı saha maçı değil UEFA Kupası finali bu. Hem de ıstanbul’da oynanıyor. 63 ülke maçı naklen yayınladı, herhalde sadece biz maç sonunu izleyemedik.
Koca bir maratonun en keyifli anlarıdır kupa töreni, izleyiciler görmek ister kazananla kaybedenin ruh hallerini. Kısacası çok ayıp etti Show TV.
Aslında bu ilk değil. 2008 UEFA Kupası Finali’nin yayın hakkı da Show TV’deydi. O maçı da gece yarısı banttan vermişlerdi.

Yazarın Tüm Yazıları