Kalemli istifa etmeli

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Sevgili okuyucularım, Kalemli olayının boyutları giderek büyüyor. Ancak burada hemen bir parantez açayım. Türk medyası bir olay yakaladığında, üzerine abartılı biçimde gider.

Doğru ile yanlış bazen birbirine karıştırılır.

Ancak Kalemli olayı konusunda bugüne kadar böyle bir şey olmadı. Medyanın bu hadiseyi bundan sonra da çok dikkatli götürmesi, yalan yanlış duyumlara yer verip konuyu saptırmaması gerekiyor.

Aksi halde iş sulanır, ciddiyetini yitirir.

***

Mustafa Kalemli, Meclis başkanlığı yapmış bir kimsedir. Daha önce İçişleri, Çalışma ve Sağlık Bakanı olarak görev yapmıştır.

Hakkındaki duyumlar maalesef olumlu değil.

Burada açıkça söylüyorum. ben Kalemli'yi seven ve saygı duyan bir insandım. Hatta bu olayı ilk açıkladığım gün, bu duygularımı burada belirtmiştim.

Ama şimdi o görüşüm değişti.

Gelen duyumlar olumsuz yönde. Bazılarını şu anda kanıtlamak mümkün olmadığı için yazmıyorum, yazmıyoruz.

Olayların içindeki kişilerin bize aktardığı bilgiler, Kalemli için hiç de hoş bir görünüm sergilemiyor.

Bu iş sadece Mesa şirketiyle olan ilişkilerle biteceğe de benzemiyor!

***

Doktor olan oğlu, ihtisasını Türkiye'de nasıl yaptı? Türki cumhuriyetlerinden yatay geçişle mi?..

Son haftalarda açtığı klinik neyin nesidir? Parası nereden bulunmuştur?..

Çeşme'deki yazlık evinin Mesa taşeronları tarafından bitirilmesi...

Kalemli ailesi ile Mesa'nın patronları arasındaki yakın ilişki...Bir ev ziyaretinde Kalemli'nin karısını ısıran Mesa patronunun köpeği...

Kalemli'nin İstanbul Üsküdar'daki deniz manzaralı evi...Bu evin onarımını yapan ve aynı apartmanda daire sahibi olan bir iş müfettişi...

O apartmanda başka kimlerin dairesi var? Örneğin bir silah tüccarının var mı?

Müfettişle silah tüccarının ilişkisi var mı?

Silah tüccarı devlete yerli malı silah satıyor mu? Bu satışlara zamanında kim aracı olmuş?..

Bu soruların bazıları bugüne kadar gündeme geldi ve Kalemli net yanıtlar veremedi.

Pek çok konu ise henüz gündeme gelmedi.

***

Antalya Emniyet Müdürlüğü sivil memuru Hanifi Polat'tan dün aldığım mektup:

‘‘Eşim Dilek Polat ilkokul öğretmenidir. Rahim kanseri olduğu anlaşıldı. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi raporuyla İstanbul'da tedavi görmesi gerektiği bildirildi. Karım, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından İstanbul'a atandı.

Ben ise bir yıldan beri İstanbul'a atanmayı bekliyorum. Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yaptığım başvurular sonuçsuz kalıyor. Geçenlerde şahsen gittim, yalvardım. Yine olmadı. Artık maddi ve manevi olarak yıkıldık.

Eşim intihara teşebbüs etmiş, komşular kurtarmış. Ben ne yapayım? Bir bidon benzin alıp kendimi Emniyet Genel Müdürlüğü önünde yakayım mı?

Torpil, iltimas, kişisel çıkar, kanunsuz bir şey istemiyorum. Tek isteğim, karımın yanına gidebilmek.

Suçum, günahım ne?

İnsan 41 milyon maaşla İstanbul'a gitmeyi ister mi?..’’

Bir yanda ‘‘aile birliği’’ kuralının bile uygulanmadığı gariban Hanifi Polat'lar, öte yanda ise Türkiye'nin kaymağını yiyen, bir dediği iki edilmeyen, vuran, soyan, sömüren, cukkalayan, hortumlayan kaymak tabaka...

***

Türkiye'de bütün çarklar, işte bu kaymak tabaka için dönüyor. Arkalarında siyasetçi desteği var. Belki iki milyon kişi bu çarktan sonuna kadar yararlanırken, geri kalan milyonlar eziliyor.

İşte bu pislik ortamında din sömürücüleri piyasaya çıkıyor... Ve ezilen milyonları bu kez de onlar ‘‘cennet’’ vaatleriyle uyutmaya ve kandırmaya kalkışıyorlar.

***

Şimdi sözü yeniden Mustafa Kalemli'ye getiriyorum.

Kalemli, Mesa isimli şirketten kızının adına süper lüks bir daire aldığını itiraf etti. 260 metrekarelik bu süper lüks daireyi kaça aldığını bilmiyordu!

İstanbul'da iki daireyi sattığını söylüyor, bunları satanın da Mesa olduğu ortaya çıkıyordu! Oysa Mesa, emlak komisyonculuğu yapan bir firma değildi.

Çeşme'deki yazlık evini tamamlayan, yine Mesa'nın adamlarıydı!

Kızına aldığı dairenin değil tapusu, sözleşmesi bile yoktu!

Buna karşın kızı dairede oturuyordu!

Bütün bunlar Kalemli'nin bu saatten sonra inkâr edemeyeceği gerçeklerdir.

İnkâr da etmedi...

Ve kamuoyu önünde özür diledi.

‘‘Etik bir hata yaptım’’ dedi.

Etik sözcüğünün anlamı ‘‘Ahlak’’tır.

‘‘Ben ahlak açısından hata yaptım. Özür dilerim’’ dedi.

Bu sözü bile övgüye değerdir ve bu görüşümüzü burada açıkça dile getirdik... Çünkü biz Türkiye'de nice anlı şanlı hırsızlar gördük ki, bırakın özür dileyip hatasını kabul etmeyi, bugün bile muteber adam olarak aramızda dolaşıyorlar ve pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar.

Toplumdan özür dileyen, hatasını kabul eden Mustafa Kalemli, bugünden tezi yok milletvekilliği görevinden istifa etmelidir.

Versin istifasını ve Türkiye'ye örnek olsun. Bundan sonra pisliğe karışanlara Kalemli'nin istifasını örnek gösterelim.

Çok yıprandı. Hata yaptığını kendi de kabul etti. Bedelini istifa ederek ödemelidir.



Yazarın Tüm Yazıları