Kaldık taşfırın işadamlarına

BENİMKİ hayal kırıklığı biraz da... Tamam, Vehbi Koç ölebilirdi, hepimiz gibi ‘ölümü tadacak her canlı’dan biriydi zira o da. Ama Sakıp Sabancı...

Onun sanki sırtında anahtarı vardı. Çevirince konuşur, komiklik yapar, güldürürdü. Ya da bir çizgi film kahramanıydı. Üstünden araba geçse, yamyassı yapışsa asfalta, yine de bir şey olmamış gibi kalkar yürürdü.

Meğer o da ölümlüymüş. O pis hastalık gelip onu da bulmuş.

Hastalığın geç teşhis edildiğini okudum bir gazetede. Bense onun habire sağlık kontrolünden geçtiğini zannediyordum. Hani, çıkacak sivilcenin bile önceden icabına bakılır diye düşünüyordum. Eğer gazetenin yazdığı doğruysa ufak tefek (zannettiğimiz) sağlık sorunlarını savsaklamada da bizlerden biriymiş Sakıp Sabancı.

* * *

Tam bizden biriydi hakikaten. Klasik işadamı tanımına uymuyordu. Onu hiç gözünde siyah gözlükleri, etrafında korumaları, havalı havalı, siyah camlı arabasına binerken görmedik mesela. Vardı elbet koruması da, arabası da ama hiç gözümüze sokmadı bunları. Bu hava basma durumuna, ne kökü ne geleceği olan, iktidarlara endeksli, gelip geçici işadamlarında(!) rastlanıyor zaten daha çok.

Sokaktaki adamın sevdiği, belki de tek zengindi Sakıp Sabancı. Bizde zenginler pek sevilmez. Çoğumuz için zengin demek... Hadi o lafı telaffuz etmeyeyim şimdi, ama atasözü bile var: ‘Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz.’

Ama Sakıp Sabancı istisnaydı halkın gözünde. Elbet şirket bilançolarının tek tek incelenmesi sonucunda oluşmadı bu gönüllerde aklanma durumu. Vakıflar, okullar, yurtlar, hastaneler, bağışlar, burslar falan da etkili olmuştur tabii ama esas neden, insana, 40 yıllık arkadaşıymış gibi sırtına vurup ‘N’aber ağam?’ diyebileceği duygusunu vermiş olmasıydı bence. Herkesin akrabası gibiydi. Zenginler sevilmez ama zengin akrabalar sevilir.

Bir de daima, ‘Ben de başarabilirim’ umudunu verdi sokaktaki adama. Tıpkı Anadolu’nun bağrından kopup gelen şarkıcı, türkücüler gibi.

* * *

Şu veya bu şekilde, sevmeden duramadık Sakıp Sabancı’yı. İnanıyorum ki zengini sevmenin neredeyse vatan hainliği sayıldığı çevrelerde bile için için seviliyordu.

Kendisini ilk defa iki sene önce Beyoğlu’nda gördüm. Tesadüfen. Vatandaşla sohbet ediyordu. Medyadan gelen tanışıklıkla el sıkışıp konuştuk ayaküstü. Hepsi o kadar. Ama basbayağı ağladım öldüğünü duyunca. Öyle göz yaşarması falan değil.

Light işadamı diyordum ben ona. Şimdi kaldık taşfırın işadamlarına.

MIŞ-MUŞ

Baykal partililere, ‘Komplocularla işbirliği yaptınız’ demiş.

Zaten CHP tam teşekküllü parti; içinde muhalefeti bile var.

Tuğçe Kazaz, Kenan Doğulu’ya dönmüş.

Ne trafikti ama...

Uyuşturucular artık işportada satılıyormuş.

‘Fakir fukara uyuşmasın mı?’ diye düşünüyorlar herhalde, eksik olmasınlar!
Yazarın Tüm Yazıları