İyi ki kalkınıyoruz!

GÜNEŞ herkes için doğar, yağmur herkesin üstüne yağar.

Bir ülkede refah varsa bundan derece derece herkes yararlanır.

"Kalkındık" ya da "Kalkınıyoruz" lafları beni sinir ediyor. Halkımın haline bakıyorum da kalkınmaya benzer bir işaret göremiyorum. Sinir oluşum bu yüzdendir.

Ekonomide "sıcak para"nın yarattığı ılık rüzgárla durumu idare ediyoruz, şirketler iyi kárlar açıklıyor, o kadar! Halka yansıyan bir kalkınma yok!

Ülkemizde hemen her şey çarpıtılıyor. İşsizlik rakamları da öyle. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) issizliği hesaplama yöntemi, ülkedeki gerçek işsiz sayısını saklıyor, işsizlik oranını gerçek olan rakamdan az gösteriyor.

CHP İstanbul Milletvekili Profesör Esfender Korkmaz, TÜİK’in kamuoyunu yanlışa sürüklediğini, işsizlik tanımının doğru yapılması gerektiğini belirterek, "Morali bozulduğu ve umutsuzluğa kapıldığı için iş aramaktan vazgeçen kesim işsizler arasında sayılmıyor. Bunların sayısı ise milyonları buluyor. Çözüm bulmak istiyorsak, gerçek işsiz sayısını bilmemiz lazım. Bunu bilmezsek aldanırız. İşsizlik oranı, oran olarak ifade edilenin çok üstünde" diyor.

Esfender Hoca haklıdır. Umutsuzluğa kapılıp iş aramayanları çalışıyor sayabilir miyiz? İş aramayanları işsiz sayısına eklemezsek, sayıyı azaltmamış, sadece kendimizi aldatmış olmaz mıyız?

Ana görevi doğru istatistik açıklamak olan TÜİK’in bu yanıltıcı hesapları, iktidara şirin görünmek için yaptığı görüşü her kesimde yaygınlaşıyor.

İşsizliğin, bünyeyi virüs gibi tahrip ettiği bir ülkede nasıl kalkınma olabilir?

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, işsizliği önlemeyi ve işsizlere yardım etmeyi kendine iş edinen bir parlamenter. Diyor ki:

"İşsizlik azalıyor diye kimse kendini kandırmasın. Açıklanan oranlar doğru değil. Benim hesaplarıma göre Türkiye’deki işsiz sayısı en az 10 milyon kişi!"

Yani, TÜİK’in açıkladığı rakamın dört katı!

* * *

Kalkınan Türkiye’de 19 milyon yoksulun bulunması çelişki değil mi?

Bu rakamı ben söylemiyorum. Eski Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener görevde olduğu günlerde söylemişti. Yine Şener’in verdiği rakama göre 926 bin insanımız da kelimenin tam anlamıyla aç! Bunlar günde sadece bir buçuk YTL ile hayatta kalmaya çalışıyor.

Türk-İş’in yaptığı hesaplamaya göre dört kişilik ailenin açlık sınırı geçen aya göre 40 YTL artarak 697 YTL’ye yükseldi.

Dört kişilik bir ailenin, gıda harcamalarının yanı sıra, ulaşım, giyim, eğitim, kültür gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için harcaması gereken asgari tutar, başka bir ifadeyle yoksulluk sınırı, geçen ay 2 bin 140 YTL’den 2 bin 270 YTL’ye çıktı.

Demek ki neymiş? Kalkınan Türkiye’de 19 milyon kişi yoksulluk sınırı içinde yaşam savaşı veriyormuş... İyi ki kalkınıyoruz!

* * *

Bu da bir yoksulluk fıkrası... Tabii olay bizim ülkemizde geçmiyor.

Hikáye bu ya... Ülkenin birinde birçok polisin işine son verilmiş.

Fakat kimse alınmasın.

Dedik ya, bizde değil, komşu bir ülkede geçen olay bu.

Şişman, babacan bir trafik polisi sürücüyü durdurmuş, makbuzsuz ceza kesmeye hazırlanıyor. Adam bağırmış:

"Fakat ben hata yapmadım ki memur bey."

"Evde beş nüfus aç" demiş trafik polisi, "Senin hata yapmanı mı bekleyeceğiz lan?"
Yazarın Tüm Yazıları