İtiraf ediyorum

HAYATIM boyunca hep genel yayın yönetmeni olmak istedim. Bakmayın siz havalar attığıma, ‘‘İster misin’’ diye sorulduğunda ‘‘Olur mu öyle şey canım, niye rahatımı bozayım, o kadar belayla uğraşayım ki, yazımı yazar keyfime bakarım’’ diye konuşup, her defasında müstehzi bir şekilde gülümsemeye çalıştığıma.


İstiyorum abi genel yayın yönetmenliğini, var mı ötesi!

İstiyorum bunu ve olduğum takdirde yapacağım ilk icraat, benim şu anda kendim için düşünmekte olduğum gibi kendisini gazete açısından katiyen vazgeçilmez gören bir yazarı işten atmak, onun yazmamaya başladıktan sonra takriben üç iş günü içinde tamamen unutulduğunu ibreti álem olsun diye göstermek, sonra da asıl işlere koyulmak olacaktır.

Bir de kendime güzel kıyafetler alacağım gayet tabii ki.

* * *

İtiraf ediyorum ki bir keresinde genel yayın yönetmenine sadece lafta değil ama gerçekten öldürmeye kıl payı kalacak kadar yaklaştım.

Benim eve gelmişti, misafirdi ama buna rağmen bana kötü davranıyordu, sabah vakti birkaç haber yapmamı sert bir şekilde istemişti benden ve Kont Drakula gibi geceleri uyuma ádeti olmadığından o sıralar, öğle vakti televizyonun karşısında uyuyakalmıştı.

Kafası arkaya doğru düşmüştü ve benim evde de sıvı fare zehri vardı.

Ve...

Çok düşündüm çok. Beni nihai adımı atmaktan tek alıkoyan şey yakalanacağım ülkenin ABD olmasıydı.

ABD'de hapishaneye düşünce herkesi dövmeye yetecek kadar fiziksel gücü olmayan insanlar zorunlu seks değişimi geçiriyorlar ve ben o aralar böyle bir değişim yaşamak istemiyordum hiç.

Daha sonraki yıllar birkaç fırsat daha geçti elime o gün yapamadığımı yapmam için ama artık ben ihtiyarlamıştım galiba, çünkü yorucu geliyordu cinayet fikri nedense.

* * *

İtiraf ediyorum ki Amerika'ya ilk gideceğim yıl anne ve babama yalan söyledim. Hem bir değil birkaç yalan birden söyledim.

Onlara orada hiç içki içmeyeceğime söz verdim.

Üçüncü ayın sonunda günde iki büyük votkaya ulaşmıştım.

Babama güzel bir işe girmeme neden olacak bir eğitim alacağıma söz verdim, okutulan en önemli dersin Komünist Manifestosu olduğu bir okuldan mezun oldum.

Onlara hiç esrar içmeyeceğimi de söylemiştim.

Bu sözümü ise teorik anlamda tutmuş sayılırım.

Ağzıma esrar koymadım ancak başka bir ádet geliştirdim. Kitlesel olarak esrar çekilen ortamlarda mutlaka bulunup, ikinci el esrar bağımlısı olmaya çalıştım.

İki şişe votkadan sonra bu tür girişim fantastik sonuçlar doğuruyor, hele bir de Pink Floyd konserindeyseniz, anlatamam size yani.

* * *

26 yıl önce, kaderin son derece garip bir cilvesinin sonucu olarak, bir Hintli kızla çıkmaya başladım.

O aklı başında bir kızdı, aynı yaşlarda olmamıza rağmen benim annem olabilecek kadar olgundu ve bu nedenlerden dolayı beni kısa süre içinde terk etti gayet tabii ki.

Ama bütün bunlar önemli değil, önemli olan benim de bir Hintli kız arkadaşım olmuştu, bu önemli yani. İtiraf ediyorum.

* * *

Bir evde misafirdik. Gece yatmaya kaldık.

Evde beş yaşında bir de çocuk var.

Ben yattıktan bir süre sonra son derece acıkmış bir şekilde uyandım.

Buzdolabına baktım, bir paket çikolata dışında yenilebilecek fazla bir şey yoktu, ben de onu yedim.

Sabah mutfaktan gelen seslerle uyandım. Çocuğun annesi onu azarlıyor ve çikolatayı gizlice yediğini itiraf etmesini istiyordu.

Çocuk var gücüyle reddediyordu suçlamaları.

Anne sonunda ikna olmaya başlamıştı onun suçsuz olduğuna.

İçeri odaya yolladı çocuğu. Ben annenin yanına yaklaşıp kulağına eğildim ve gece yarısı çocuğu mutfakta gördüğümü fısıldadım.

Anne sinirden çılgına döndü, çocuğu geri çağırdı ve çikolatayı yediği için değil kendisine yalan söylemiş olduğu için onu döveceğini söyleyerek bir güzel dövdü onu.

Ben de gazete okumak için salona geçtim.

İtiraf ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları