İşte sonuç!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Burada dokuz aydan bu yana bar bar bağırıyorum... ‘‘Ey hükümet, irticaya, şeriat goygoycularına karşı birkaç adım atıver de, sana inanalım ve güven duyalım...’’ Kim takar!

Kimi Fethullah'a övgüler düzdü, kimi şeriatçılara arka çıktı.

Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda duyarlı olduğunu, irtica mücadelesini bırakmayacağını söyledikçe, küçümseyen ve suçlayan yanıtlar aldı. Sessiz film gösterileri bile yapıldı!

Askere posta koydular.

Yanıtını ise son günlerde iki kez ve çok ağır bir biçimde aldılar. Bu tepkiler yenilir yutulur gibi değil. Ağır laflar, ağır suçlamalar içeriyor.

Mesut Yılmaz ringde kroke olan bir boksöre döndü.

Askerin kararlı olduğunu görünce zor durumda kaldı. Tiflis'teki sessiz film oyunu konusunda bile ‘‘Ben espri yaptım’’ diye işi şakaya vurmaya kalkıştı!

Ne muhteşem başbakan!

Bay Erbakan ve Bayan Tansu'dan hiçbir farkı olmadığını gösterdi. Al birini vur öbürüne.

***

Önceki gece kendisini Ali Kırca'nın karşısında izlerken, hayretten küçük dilimi yutacaktım. Hükümetin irticaya karşı çok iyi mücadele verdiğini iddia ediyordu!

Senin hükümetin hangi mücadeleyi veriyor?

Birkaç şeriatçı televizyon kanalı milletin beynini her saniye yıkarken, şeriatçı gazete ve dergilerde her gün laikliğe küfredilirken, çok sayıda şeriatçı radyoda Atatürk'e, Atatürkçülüğe ve Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerine ana avrat dümdüz gidilirken, insanlar hedef gösterilirken, Refah'lı belediyeler devletin ve milletin trilyonlarını şeriatçı vakıf ve şirketlere hortumlarken, sen hükümet olarak ne yaptın muhterem kardeşim?

Ne yaptın, ne yaptın? Sadece seyrettin.

***

Ekranda onu izlerken Türkiye adına üzüldüm. Diyordu ki ‘‘Biz mücadelemizi hukuk içinde, yasal yollardan yapmak zorundayız’’...

O halde Meclis'e hangi yasaları getirdin? Yargı mekanizmasını nasıl harekete geçirdin? Refah kadrolarıyla yönetilen Adalet Bakanlığı, bu konularda hangi adımları attı, ne yaptı?

Aynı programda Mesut'un bir sözü daha vardı ki, belleklerden yıllarca çıkması mümkün değil:

‘‘İrticaya güç ve destek veren vakıflar, holdingler ve kuruluşlar hakkında elinde belge olan, bize getirsin...’’

İnsaf, insaf!..

Ben burada sadece İ. Melih döneminde Ankara Belediyesi tarafından yapılan harcamaları belki 100 kez gündeme getirdim.

Alfagas isimli imalathane kimindi? Bu imalathaneye bugüne kadar dolar bazında kaç trilyon ödenmişti?

Dinci Muradiye Vakfı ve buna bağlı şirketlere İ. Melih belediyesi hangi işleri vermişti, kaç para ödemişti?

Senin hükümetinde İçişleri Bakanı olarak görev yapan Murat Başesgioğlu, bir gün olsun zahmete girip de ‘‘Yazdıkların yalandır’’ ya da ‘‘Yazdıklarını ciddiye alıp soruşturma başlattım’’ diyebildi mi?

Bu konular mahkeme kararlarına geçti. Açtıkları davalar tek tek reddediliyor.

Belge istiyormuş!

Benden istesin, göndereyim.

***

Ey Başbakan, MİT senin emrinde değil mi? Bırak MİT'i de bir yana, askerler senin emrinde değil mi? Bir gün olsun onlardaki inanılmaz belgelere bakma zahmetine katlandın mı?

Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı senin emrinde değil mi?

Şeriatçı vakıflara, holdinglere, Fethullah takımına baktırdın mı?

Nereden geliyor bu değirmenin suyu?

Sonra, kazandıkları trilyonlar nereye gidiyor?

Bu dinamitleri Cumhuriyet rejiminin altını oymak için nasıl sinsice yerleştiriyorlar?

Sadece Esenboğa Havaalanı'nda bu adamların yurtdışından para ve altın taşıyan en az 10 kuryesi yakalanmadı mı? Ne oldu onlar? Hepsi serbest!

Bütün bunlardan sonra bir başbakan televizyona çıkıyor ve vatandaştan ‘‘belge’’ istiyor!.. ‘‘Elinizde belge varsa bize gönderin’’ diyebiliyor!

Bu lafa gülerler canım, gülerler.

***

Şeriatçı medya inanılmaz biçimde küstahlaştı. Hoşlarına gitmeyen kararlar veren savcı ve yargıçlardan hesap sormaya kalkışıyorlar. Yargıtay'a, nasıl karar vermesi gerektiğini bildiriyorlar.

İnsanları isim vererek, resimlerini yayınlayarak hedef gösteriyorlar. Sonra onlardan bir bölümü saldırıya uğruyor, Gümüşhane Barosu Başkanı Ali Günday gibi bazıları da, hedef gösterme olayının hemen ardından öldürülüyor.

Anadolu'nun dört bir yanında şeriatçı radyolar kin kusuyor.

Türk ordusuna açıktan sövülüyor.

Hükümet, ulusal kanallarda yer kapmış birkaç şeriatçı televizyon kanalı karşısında boynunu eğip teslim bayrağını çekmiş durumda. Bunlarla RTÜK mücadele edecekmiş! Kelin merhemi olsa kendi başına sürer.

Türkiye oy uğruna satışa getiriliyor. Mesut Yılmaz şunu iyi bilsin. Bu hükümetin, irtica ile mücadelede Refahyol'dan hiçbir farkı yok. O halde Refahyol niye gitti, bunlar niye geldi?

***

Yılmaz'ın askerlere posta koyan son çıkışları konusunda ANAP yetkilileri bayram ediyorlardı... ‘‘Vay be, helal olsun bizimkine. Askerleri bile hizaya getirdi... Ağırlığını koydu... Başka liderlere benzemediğini gösterdi...’’

Bay Başbakan, önceki gün bildiriyi yemeden birkaç saat önce ‘‘Ben Erbakan'a benzemem’’ diyordu. Bildiriyi yiyince ‘‘Askerler demokratik haklarını kullandılar’’ demesin mi!

Şimdi durum ne? Bunu nasıl yorumlayalım?

Bazıları ‘‘Mesut'un onbaşı rütbesi de söküldü’’ derken, bazıları da ‘‘Çürüğe çıkarıldığını’’ iddia ediyorlar!..

Bir sessiz film oyunu daha oynasa da, ne olduğunu anlasak!













Yazarın Tüm Yazıları